Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Fikirleri > Gazali'nin Fikirleri
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

RUH HAKKINDA - 3

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
NaCl Açılır Kutu Gör
Hizmetkar
Hizmetkar
Simge

K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 44
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı NaCl Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: RUH HAKKINDA - 3
    Gönderim Zamanı: 15 Temmuz 2010 Saat 16:56
İNSANIN RAHMANIN SURETİNDE YARATILMASI

Eğer Hz. Peygamberin (s.a.v) hadisinde geçen, "Şüphesiz Allah Âdem'i kendi suretinde diğer rivayette rahmânın suretinde yarattı"(Hadis için bkz. Buhârî, "isti'zan," 1; Müslim, "Cennet," 28; Müs-ned, 11,244-251.)  sözünün mânası nedir? diye sorulursa, cevabı şudur:
Suret kelimesi, farklı ve ortak mânaları olan bir isimdir. Bazan suret, eşyaların tertip ve düzenine, farklı yapıdaki şeylerin üst üste getirilerek bir şekil arzetmesine denir. Bu, his duyuları ile bilinen bir surettir.
Bazan his duyularıyla bilinmeyen şeylerin tertip ve düzenine de suret denir. Aynı şekilde mâna ve fikirlerin bir düzen ve uyum içinde terkip ve tertip edilmesine de suret denir. Meselâ; bu meselenin sureti, bu olayın sureti, bu cismani ve aklî ilimlerin sureti tabirleri kullanılır. Hadiste zikredilen suret meselesi de zikrettiğimiz şeylere benzer akılla bilinecek manevî bir şeydir. Ruhun yaratıldığı bu suret zâta, sıfatlara ve fiillere aittir.
Ruhun zâtının gerçek hali şudur: Ruh, kendi başına ayakta durur; araz, cisim ve parçalanan bir cevher değildir; bir mekana ve yöne girmez, bedene ve âleme bitişik değildir, ondan ayrı da değildir. Bedenin ve âlemin içinde değildir, dışında da değildir. Bütün bu sıfatlar, aynı zamanda kendisine has şekliyle Allahu Teâlâ'nın zâtına aittir.
Sıfatlara gelince; ruh, hayat sahibi, bilen, çok şeye gücü yeten, işiten, gören ve konuşan bir varlık olarak yaratılmıştır; Allahu Teâlâ da zâtına has olarak bu sıfatlara sahiptir.
Fiillere gelince; insanın yaptığı işlerin başlangıcı bir iradedir. Bu irade önce kalpte bir etki yapar; ondan latif (gizli) bir buhar olan hayvanî ruh vasıtasıyla içte bir etki yayılır ve bu etki dimağa yükselir. Dimağdan vücut azalarına meselâ, parmak uçlarına kadar bir etki akışı olur ve bu etki parmakları harekete geçirir, parmaklar kalemi, kalem mürekkebi harekete geçirir. Böylece, hayal hazinesinde oluşan kâğıda yazma isteği yazı şeklinde ortaya çıkar. 
Yazılacak şeyin şekli hayalde tasarlanmadan, kâğıt üzerine yazı yazmak mümkün değildir. Kim, Allahu Teâlâ'nın işlerini, O'nun melekler vasıtasıyla gökleri ve yıldızları harekete geçirerek yeryüzünde bitkileri ve hayvanları ortaya çıkarma şeklindeki seyri iyice düşünürse, şunu bilir ki; insanın kendi alemindeki tasarrufu, yüce yaratıcının büyük âlemdeki tasarrufuna benzemektedir. İşte bu durum bilinince, Hz. Peygamberin (s.a.v), "Şüphesiz Allah Âdem'i kendi suretinde yarattı"hadisinin mânası anlaşılır.
Şöyle denebilir: "Ruhlar, cesetlerle birlikte sonradan yaratıldı ise; Hz. Peygamberin (s.a.v) şu hadislerinin anlamı nedir? "Allahu Teâlâ ruhları, cesetleri yaratmadan iki bin sene önce yarattı."( Deylemî, Firdevsü'l-Ahbâr, nr. 2761; Aclunî, Keşfü'l-Hafâ, nr. 315 (Şerhte))
"Ben, peygamberlerin yaratılış olarak ilki, gönderiliş olarak sonuncusuyum. Âdem su ile çamur arasında (henüz yaratılmamış) iken ben peygamberdim."(Tirmizî, "Menâkıb", 1; Müsned, V, 379; Hâkim, el-Müstedrek, II, 609.)
Bil ki; bu hadislerde ruhun ezelî olduğunu gösteren herhangi bir şey yoktur. Hadiste geçen, "Ben yaratılış yönüyle peygamberlerin ilkiyim'' ifadesi, zahirî manasıyla Hz. Peygamberin (s.a.v) varlığının Hz. Âdem'in (a.s) cesedinden önce olduğunu göstermektedir. Zahirin dışındaki mâna ise bellidir. Bunun uygun bir şekilde yorumlanması mümkündür. Kesin deliller, zahirde anlaşılan mâna ile hükmünü kaybetmez; bilakis zahirî yorumun üstünde tutulur. Allahu Teâlâ hakkında zahiren teşbihe benzeyen şeylerin, zahirî mânanın dışında yorumlandıkları gibi burada da öyle yapılır.
Hz. Peygamber (s.a.v), ""Allahu Teâlâ ruhları, cesetleri yaratmadan iki bin sene önce yarattı" hadisinde, ruhlar ile meleklerin ruhlarını, cesetlerle de, arş, kürsî, gökler, yıldızlar, hava, su ve yer gibi varlıkların cesetlerini kastetmiştir.
Peygamber Efendimizin (s.a.v), "Ben yaratılış yönüyle peygamberlerin ilkiyim" sözüne gelince; buradaki yaratılmaktan maksat, ortaya çıkarma mânasında değil, takdir etme, belirleme mânasındadır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v), annesinden doğmadan önce, zahirî vücut olarak mevcut ve yaratılmış değildi. Fakat kendisine verilen kemâlât ve yüksek dereceler ilâhî takdirde herkesten önce idi; vücuda gelmesi ise, daha sonra olmuştur. Allahu Teâlâ, ilâhî işleri, önce ilmine uygun olarak levh-i mahfuzda belirler, yani resmedip kaydeder.
Şu halde iki çeşit vücut bulma, var olma şekli vardır. Biri, takdir edilerek, diğeri de maddî olarak hissedilecek ve görülecek şekilde yaratılarak. Bunu anlayınca, Hz. Peygamber'in (s.a.v), Hz. Adem'den (a.s), maddî olarak değil, ilâhî takdirde belirlenme yönüyle önce olduğu anlaşılır.
Ruh hakkındaki açıklamaları burada bitiriyoruz. Allahu Teâlâ, en iyisini bilir.

HAK YOLUN ESASLARI / 6.Bölüm: Nefs, Ruh, Kalp, Akıl / Sayfa 102 / SEMERKANT YAYINLARI
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,046 Saniyede Yüklendi.