|
Levh-i Mahfuz Hakkında -2 |
Yanıt Yaz |
Yazar | ||||||||||||||||
NaCl
Hizmetkar K.Tarihi: 28 Nisan 2010 Durumu: Aktif Değil Gönderilenler: 44
|
Mesaj Seçenekleri
Alıntı Cevapla
Konu: Levh-i Mahfuz Hakkında -2 Gönderim Zamanı: 02 Mayıs 2010 Saat 19:21 |
|||||||||||||||
"Kalbin acaip halleri duyuların idrâklerinin dışına taşmıştır. Çünkü kalp de hissin idrâkinin dışındadır. Duyularla idrâk edilmeyen birşeyi, anlayışlar ancak görünür bir misâl ile kavrayabilir. Biz de bunu zayıf anlayışlara iki misâl ile yakınlaştıracağız. Birinci Misâl: Bir yerde kazılmış bir havuz düşünürsek, nehirlerden bu havuza su akma ihtimali vardır veya havuzun altından deşilip toprağı atmak sûretiyle suyun merkezine varıncaya kadar kazarsak havuzun altında suyun kaynaması ihtimali de vardır. Bu şekilde elde edilen su daha saf ve daha devamlıdır. Bazen de daha bol olur. İşte kalp havuza benzer, ilim de suya... Beş duyu da nehirlere... Bazen ilimleri, duyular vasıtasıyla kalbe gönderme imkânı vardır. Bazen de görünenlerden ibret alma vasıtasıyla kalbe gönderme imkânı vardır. Böylece kalp, ilimle dolar. Bu nehirleri halvete ve uzlete çekilmek, gözü kapatmak, temizleyerek kalbin derinleşmesini sağlamak, kalpten perdeleri kaldırmak sûretiyle kapatmak da mümkündür ki kalpte ilmin pınarları içten kaynasın! Eğer 'İlimden boş olduğu halde, kalpte ilmin kaynaması nasıl mümkün olabilir?' dersen, bil ki böyle olması, kalp sırlarının acâipliklerindendir. Muamele ilminde bunu açıklamaya ruhsat yok-tur. Açıklaması mümkün olan miktar şudur: Şeylerin hakikatleri levh-i mahfuzda yazılıdır. Hatta mukarreb meleklerin kalplerinde de yazılıdır. Nasıl ki mühendis olan bir zat, birtakım binaları kalbinde tasavvur eder, sonra tasavvur ettiği gibi onu fiiliyata dökerse, aynen onun gibi gökler ve yeri yoktan var eden Allah da âlemin plânını başından sonuna kadar levh-i mahfuzda yazmıştır. Sonra ona uygun olan varlık âlemine çıkmıştır. Sûretiyle var olan âlemden diğer bir sûret his ve hayale sirayet eder. Çünkü göğe ve yere bakan bir kimse, sonra gözünü kapatırsa, hayalinde gök ve yerin sûretini görür. Hatta sanki onlara bilfiil bakıyormuş gibi olur. Faraza yer ile gök yok olup, o adam kalsa dahi yine nefsinde yer ile göğün sûretini bulacaktır. Sanki onları müşahede eder, onlara bakar gibi... Sonra onun havalinden bir eser kalbine nüfuz eder. Kalpte, his ve hayale giren şeylerin hakikatleri hâsıl olur. Kalpte hâsıl olan, hayalde hâsıl olan âleme, hayalde hâsıl olan âlem de insan hayalinin ve kalbinin haricinde olan mevcut âleme uygun-dur. Mevcut âlem de levh-i mahfuzda mevcut olan şeye uygundur. Sanki âlemin varlıkta dört derecesi vardır: 1.Levh-i mahfuz'daki varlık. Bu varlık, cismanî varlıktan öncedir. 2.Bu varlığın arkasında, varlığın ikinci derecesi olan hakikî 3.Bunu da hayalî varlık takip eder. Hayalî varlıktan gaye; 4.Hayalî varlığın peşinden aklî varlık gelir. Aklî varlıktan Biz maksud olan hedefimize dönelim. Kalpte âlemin hakîkat ve sûretinin hâsıl olması, bazen duyulardan, bazen de levh-i mahfuz-dan ileri gelir. Nasıl ki gözde, güneşin sûreti, bazen güneşe bakmak, bazen de güneşin tam kaşısında bulunup güneşin sûretini yansıtan suya bakmak sûretiyle hâsıl oluyorsa... Bu bakımdan kalp ile levh-i mahfuz arasındaki perde kalktığı zaman, levh-i mahfuzdaki eşyayı görür ve levh-i mahfuzdan kalbe doğru ilim akmaya başlar. Böylece duyuların, iç âlemlerinden ilimleri iktibas etmeye ihtiyacı kalmaz ve böyle olan bir kalp, tıpkı yerin derinliğinden kaynayan suya benzer. Görünenlerden hâsıl olan hayallere yöneldiği zaman kalbin bu yönelişi levh-i mahfuz'u seyretmesine perde olmaktadır. Nitekim su nehirlerde toplandığı zaman, bu toplanışı yerden suyun kaynamasına mâni olduğu gibi veya güneşin sûretini yansıtan suya bakan bir kimsenin güneşin kendisine bakmış olmadığı gibi... Bu bakımdan kalbin iki kapısı vardır: 1.Melekût âlemine açılan kapı. Melekût âlemi, 'levh-i mahfuz' 2.Beş duyuya doğru açılan kapı. O duyular ki mülk ve şehâdet âlemine
yapışıktırlar. Şehâdet ve mülk âlemi de bir tür yansıtma ile melekût âlemini
aksettirirler. Duyulardan iktibasa doğru kalbin açılan kapısı ise, bunun nasıl
olduğu sence gizli değildir.Melekût âlemine ve levh-i mahfuz'un mütalâasına
açılan dahilî kapı ise, onu ancak yakînen rüyanın acaipliklerini, kalbin uyku
âleminde gelecek zamandaki olaylara muttalî olmasını veya mâ- -Müferridler yarışı kazandılar. -Ya Rasûlallah! Müferridler de kimlerdir? -O kimselerdir ki Allah'ın zikrine bütün varlıklarıyla İhyay-ı Ulumiddin (Ahmet Serdaroğlu) 3. Cilt - İki Makam Arasındaki Farkın Bir Misâl İle Beyanı |
||||||||||||||||
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |
|