I. Gazâlî ve Din Eğitimi
a. Eğitim Açısından İnsan
yeryüzündeki varlıklar arasında tam ve kâmil bir şekilde olanların
yanısıra, henüz varlığı tamamlanmamış, noksan olanlar bulunmuş ve eğer
uygun şartlar bulunursa olgunluğu kabul edecek şekilde olanlar
mevcuttur. Bu varlıklardan insanoğlu terbiyeyi kabule müsait olarak
yaratılmıştır.
Ancak yaratılıştaki farklılık sebebiyle terbiyeyi kabulde de insanlar
arasında farklılıklar görülür. Bu farklılıkların kaynağı insanda var
olan şehvet, gazab ve kendini beğenmişlik duygusudur. Bu noksanlığı
ancak iyi bir eğitim tamamlayacaktır.
Gazâlî, insanları eğitime uygunluğu ve onu kabul etme bakımından dört sınıfta değerlendiriyor.
1. Bazı insanlar hak ile batılı, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı
birbirinden ayırabilecek durumda olmayabilirler. Bunlar bütün, kanaat
(itika)’lardan uzak olarak yaratıldıkları sâfiyeti korurlar (yeni doğan
çocuklar gibi). Bu durumda olanların ahlâki eğitimi oldukça kolaydır.
Kolaylıkla terbiyeyi kabul ederler. Çünkü onların boş kalbine ne
doldurursan onu alırlar. Bunların eğitimi için bir eğiticiye veya
öğretmene ihtiyaç vardır.
2. Bir kısım insanlar da kötünün kötülüğünü, çirkinin çirkinliğini
bilmekle beraber, iyi davranışlar yapmaya alışmadığı için yanlış
olduğunu bildirdiği halde kötü davranışları alışkanlık haline
getirmişlerdir. Bunlar kusurlarını kabul ederler. Birinci gruba nispetle
bunların eğitimi daha güçtür. Çünkü bunlar bir taraftan nefislerindeki
kötülüğe karşı zaaf ve itiyadları yok etmek, diğer taraftan da iyilik
yapma alışkanlığını kazanmak için çaba sarfetmelidir. Bu güçlüklere
rağmen, yine de ciddî bir gayretle, bunların ahlâki terbiyesi imkan
dahilindedir.
3. Bazı insanlar; kötülükleri iyilik olarak tanımış, kötü ahlâkın, iyi,
doğru ve en güzel vazife olduğuna inanmış kimselerden müteşekkildir.
Hatta bu sebeplerin artması yüzünden bunların ıslahı nâdiren mümkündür.
4. Nihayet bazı insanlar da doğuşundan itibaren bu fâsid görüşler
üzerinde yetişmiş, bunları yapmakla meşgul olmuş, fazileti kötülüklerin
çokluğunda, adam öldürmede sanmış, yaptığı kötülüklerle övünmüş ve
kötülüğü nispetinde şeref sahibi olacağını zannetmiştir. Fazileti
rezilette arayan bu gibilerin ıslahı en zor olanıdır. Ve eğitimin en güç
problemidir. Bunlar hakkında: “İhtiyarın riyazeti zor, kurdun terbiyesi
ise azabtır” denilmiştir.
Gazâlî’ye göre bu sınıflardan birincisinin kusuru, sadece cahillik;
ikincisinin kusuru ise cahil ve yanlış yolda olmalarıdır. Üçüncü
sınıftaki insanlar hem cahil hem de yanlış yolda, hem de fâsik; nihayet
dördüncü gruptakiler cahil, yanlış yolda, fâsık ve şirretlidirler (kötü
ahlâklıdırlar).
b. Eğitim Açısından Çocuk
Gazâlî’nin üzerinde önemle durduğu konulardan biri çocuk eğitimidir.
Eğitimin en elverişli devresinin çocukluk çağı olduğunu, çocukların her
türlü eğitime müsait olarak dünyaya geldiklerini, onların kalplerinin
hayrı da şerri de kabule elverişli olarak yaratıldığını, anne ve
babaların onları istedikleri doğrultuda yetiştirebileceklerini belirtir.
Bu konuda Hz. Peygamber (SAV)’in şu hadisini zikreder: “Her çocuk
fıtrat üzerine doğar. Sonra anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan,
Mecusi yaparlar.”
Gazâlî’ye göre çocuklar dünyaya geldiklerinde boş ve işlenmeye uygun bir
levha gibidirler. Dolayısıyla çocuk, anne ve babanın yanında ilahî bir
emanet olup, kalbi sâf bir cevherdir. Her türlü nakış ve suretten boş,
nakşedilen her şeyi kabule müsait, kendisine müteveccih her şeye
meyleder vaziyettedir. Kendisine iyilik telkin edilir ve iyi işler
yaptırılırsa çocuk iyi bir insan olarak yetişir. Dünya ve ahirette
saâdete ulaşır. Onu böyle yetiştiren, dolayısıyla onun böyle iyi bir
insan olmasında katkısı bulunan anne-babası ile öğretmeni de sevabda ona
ortak olurlar. İhmal edilirse, çocuk bedbaht ve helak olacağı gibi
ebeveyni de bu vebalin altında kalır.
c. Gazâlî’ye Göre Çocuk Eğitimi
Gazâlî’ye göre çocuk eğitimi, daha çocuğun doğumuyla birlikte başlar.
Çünkü anne ve babanın sahip olduğu kişilik çocuğun ileride sahip olacağı
kişiliği üzerinde büyük bir fonksiyona sahiptir. Çocuğun iyi bir
kişiliğe sahip olabilmesi için daha ilk günlerinde süt annesi olarak
helâl yiyen, dindar, saliha bir kadın bulmak gereklidir.zira haramla
meydana gelen sütle beslenen çocuğun vücudu temizliğini kaybeder ve kötü
işlere meyleder. Çocuk altı-yedi yaşlarında iyiyi kötüden ayırabilecek
bir seviyeye gelir. Bu durum çocukta utanma hissinin belirmesiyle
anlaşılır. Çocuğun utanıp kendini büyüklerden sayarak bazı işlerini
terketmesi, akıl nurunun parlamasına delalet eder. Bu sayede bazı
şeylerin çirkinliğini farkeder ve onları yapmaktan utanır. Bu hâl
ergenlik çağında akl-ı kâmilin müjdecisidir. Ancak utangaç bir çocuğu
ihmal etmek doğru değildir. Onun hayasından faydalanmak terbiyesine önem
vermek gerekir.
Gazâlî, çocuk eğitimi üzerinde özellikle ahlâki eğitim üzerinde
hassasiyetle durmuş ve çocuğun çeşitli sahalarda nasıl eğitilebileceği
konusunda görüşler ileri sürmüştür. Bu sahalardan bazılarını şöyle
sıralayabiliriz:
1. SOFRA ÂDÂBI
a. Çocuğa yemeye başlarken, besmele ile başlaması öğretilmeli, önünden ve sağ eliyle yemek yemeye alıştırılmalıdır.
b. Müşterek sofrada herkesten önce yemeye hücum etmemesi, ne yemeye, ne
de başkasının yemeğine göz dikmemesi öğretilmelidir. Bu sayede çocuk
büyüklerine karşı saygıyı ve aç kaldığı zamanlarda sabrı öğrenecektir.
c. Oburluğun iyi bir şey olmadığı çocuğa anlatılmalıdır.
Başkasına yedirmenin sevgisi ona aşılanmalı ve sofraya gelen yemek ile
ihtifa etmesi, iyisini aramaması gibi, bütün bu hususlar kendisine
öğretilmelidir. Böylece çocuk daha sonraki yaşamında başkaları ile
birlikte yaşadığının farkına varacak ve paylaşmayı, cömertliği
öğrenecektir.
2. MÜKAFAT ve CEZA
a. Çocuğun iyi bir hareketi görüldüğü zaman takdir ve taltif edilmeli, çocuğu sevindirecek şekilde ödüllendirmelidir.
b. Çocuğun kötü bir hareketi görülürse, bu durumda görmemezlikten gelmeli, gizli kusurlarını araştırıp teşhir etmemelidir.
c. Çocuk yaptığı kusuru gözlemek isterse, bunu tamamen görmemezlikten
gelmek lazımdır. Aksi halde çocuk bu hususta cesaretlenir ve bu kusurunu
tekrar yapmaya kalkışır. Duyulmasına artık aldırış etmez olur. Çünkü
kusuru ortaya çıkarılan çocukta “nasıl olsa herkes biliyor düşüncesinde
olacak, haya perdesi yırtılacak ve bu kusuru yapmaya devam edecektir.
d. Eğer çocuk bu hatalı hareketini tekrar ederse, gizlice tektir
edilmeli, bunun zararları kendisine anlatılmalıdır. Bir daha kötülüğe
dönmemesi kendisine tenbih edilmeli, bunun aksi halde nasıl rezil ve
kepaze olacağı hatırlatılmalıdır. Gazâlî’nin de belirttiği gibi çocuk
gizli bir şekilde uyarılmalıdır. Çünkü başkalarının yanında uyarı
yapıldığı takdirde çocuğun gururu rencide olabilir ve uyaran kişiye
karşı sevgi ve saygısını yitirebilir.
e. Çocuğa sık sık tekdir ve tâzirden de sakınmalıdır. Çünkü bu durum,
çocuğu bu sözleri dinlememeye ve kötülükleri yapmaya tahrik eder.
Dolayısıyla nasihatin tesirini de azaltır.
f. Baba çocuğuna karşı ağır davranmalı ve çok seyrek zamanlarda çocuğunu
kınamalıdır. Anne ise çocuğunu babası ile korkutmalı, bu suretle
kötülülerden alıkoymaya çalışmalıdır.
Her ne kadar Gazâlî bu düşünceye sahip ise de, biz bu konuda Gazâlî’nin
görüşlerine katılmıyoruz. Babanın çocuğa ağır davranması halinde çocuk
babasından soğuyacaktır. Halbuki çocuk ilk önce aile çevresinde
yetişmekte ve anne-babasını örnek almaktadır. Anne-baba çocuğa hoşgörülü
bir şeklide yaklaşmalıdır. Ancak burada şunu belirtmeliyiz ki çocuğa
karşı hoşgörülü olmakla, onun şımarmasına imkan verecek bir tavır içinde
olmak, aynı şeyler değildir.
Aşırı ve gereksiz hoşgörüden doğan şımarıklık, çocuk için oldukça
zararlıdır. Çünkü çocuk, aşırı hoşgörülü ve şımarmasına imkan verilen
bir ortamda yetişecek olursa, kendine olan güvenini yitirebileceği gibi,
her istediğini zahmetsizce elde ettiği için, başka insanları,
arzularının tatmini için bir araç olarak görmeye başlayacaktır. Bu ise,
hem başkalarına hem de kendisine olan saygısını kaybetmesine yol
açacaktır.
3. BEDEN EĞİTİMİ
a. Çocuğu mümkün olduğu kadar gündüz uykusundan alıkoymalıdır. Çünkü
gündüz uykusu, tembellik getirir, fakat gece uykusuna mani olmamalıdır.
b. Etlerinin pekişmesi, vücudunun yağlanmaması için çocuk yumuşak
döşekte yatırılmamalıdır. Aynı zamanda böyle zevk ile büyüyen çocuk bir
daha sert döşeğe yatmak istemez ve zevke dalar.
c. Günün muayyen zamanlarında beden tâlimi ile alâkalı önemli hareketleri yapmalıdır. Aksi halde durgunluk, tembellik getirir.
d. Vücudunu açmaması, yürürken fazla koşmaması, ellerini fazla sallamaması kendisine öğretilmelidir.
4. TOPLUM ADÂBI
a. Çocuğa toplantılarda oturma âdabını da öğretmelidir. Mesela, çocuk
sağa-sola tükürmemeli ve başkasının ağzına doğru esnemekten
sakınmalıdır.
b. Mecliste kimsenin önüne geçip onu arkada bırakmamalı, ayaklarını birbiri üstüne atmamalı ve başını bir yere yaslamamalıdır.
c. Mecliste çok konuşmamalı, başkalarına da söz hakkı tanıması gerektiği kendisine bildirilmelidir.
d. Bulunduğu mecliste ilk sözü kendisi almamalı, başkası konuşurken onu
dinlemeli, büyüklere yer vermeli ve onların karşısında hürmetle
oturmalıdır.
e. İster yalan, ister doğru olsun, durup dururken yemin etmemeli ve buna
daha çocuklukta alışmamalıdır. Bulunduğu mecliste ilk sözü kendisi
almamalı, daha çok soruları cevaplandıracak şekilde konuşması kendisine
söylenmelidir.
5. OKUL EĞİTİMİ
a. Çocuk okulda Kur’an okumayı, geçmiş haberleri öğrenir. Bu sayede iyi
ve kötü insanların ne şekilde oldukları hakkında bilgi sahibi olur.
b. Dersten sonra çocuğa, üzerindeki yorgunluğu atması için oyun oynama
müsaadesi verilmelidir. Eğer çocuk oyundan men edilir ve yalnız derse
bağlanırsa, basireti ölür, zekâsı kaybolur. Daima dertli ve sıkıntılı
olur.hatta bu esaretten kurtulmak için hile yollarına başvurur.
c. Anne ile babasına, hocasına, hürmet etmesi ve saygılı olması çocuğun
kendisine anlatılmalıdır. Akrabası olsun olmasın, büyüklere hürmet ve
onlara karşı daima edebli olmak, onların karşısında oynayıp eğlenmemek
kendisine öğretilmelidir.
Ayrıca çocuk, altı-yedi yaşlarına geldiği zaman taharet ve namaz ile
emredilmeli, durumu müsait ise alışması bakımından Ramazan’ın bazı
günlerinde oruç tutmakla emredilmelidir hırsızlık yapmak, haram yemenin
kötülükleri, hıyânet, yalan ve çirkin sözler gibi fiil ve hareketlerin
zararları kendisine öğretilmelidir.
Çocuk ergenlik çağına ulaştığı zaman ise, tüm bunların yasak edilmesinin
sebepleri kendisine anlatılmalıdır. Çocuk ergenlik anına gelinceye
kadar güzel terbiye edilmişse, ergenlik anında bu sözler kendisine etki
eder. Oyma yazının taşta iz bıraktığı gibi, bu sözler de çocuğun kalbine
yerleşir ve orada iz bırakır. Fakat daha önceki yaşlarda terbiye
edilmezse, duvarın kuru toprağı kabul etmesi gibi, çocukta etkili olmaz.
II. GAZALİ VE AHLÂK EĞİTİMİ
a. Ahlâk Eğitimi
Genel olarak İslâm insanın doğuştan iyi olduğunu kabul eder. Bozulma
sonradandır. “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” Aslı
güzel olan, insanın eğitime müsait olması fıtratı gereğidir. Bu
eğitimin gerçekleşmesi için de dinler gelmiştir. Eğer insan eğitilmeye
müsait olmasaydı, Peygamberler gibi eğiticilere ihtiyaç kalmayacaktı.
Bunun için de Gazâlî, önce ahlâk’ın tanımı üzerinde durmaktadır. “Ahlâk”
diyor Gazâlî: “Nefiste yerleşmiş bir melekedir. Ondan herhangi bir
fikri zorlama olmaksızın ‘(insan) eylemleri kolaylıkla ortaya çıkar.”
Gazâlî, “Nefiste yerleşmiş bir melekedir” cümlesini insanda iyilik
yapmanın özellik (fıtrat) haline gelmiş olması şeklinde açıklamaktadır
ve de Gazâlî’ye göre ahlâkı eğitmenin yolu bütün işlerde dinin
kanunlarına uymakla mümkündür. İnsan dini taklit ederek adım atmalıdır.”
Buradan hareketle çocuğa iyi bir ahlâk kazandırmanın yolu dini
çerçevede bir eğitimle olacaktır. Bunun için de ona güzel örnek olmak
gereklidir. Çünkü diyor Gazâlî; çocuk anne ve babasının yanında ilâhi
bir emanettir. Onun temiz kalbi, saf, kıymetli, her türlü, nakış ve
suretten boş bir cevherdir. O, nakşedilen her şeyi kabule uygun,
kendisine yönelen her şeye yönelir durumdadır. Kendine iyilik telkin
edilir ve iyi işler yaptırılırsa çocuk iyi bir insan olarak yetişir.
Dünya ve ahirette saadete ulaşır.
“Ey iman edenler, kendiniz ve çocuklarınızı ateşten korununuz”. (Tahrim,
66/8) Ayet-i Kerimesini eğitim açısından izah eden İmam Gazâlî: “Çocuğu
terbiye, dünya ateşine yanmaktan koruduğu gibi cehennem ateşinden de
korur.çocuğu koruma, onu güzel eğitip temizlemek,ş ona ahlâki değerleri
öğretmek, kötü arkadaşlardan korumak, devamlı olarak zevk oluyor halde
bırakmamak, refah ve süs sebeplerini savdırmamakla olur. Çünkü zinet ve
refaha alışınca büyüdüğü zaman onları elde edebilmek için ömrünü onların
peşinde kaybeder.
Görüldüğü gibi Gazâlî, ahlâki eğitimin çocuğu ilk günlerinde başlaması
gerektiğine inanıyor ve de emilecek sütün iyi seçilmesi haram olmamasına
dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Çocuk iyi ile kötünün farkına varması ile, murakabe edilmesi gerekir.
Nelerin günah, nelerin iyi olduğu ona tedrici olarak anlatılmalıdır.
Yemek adabı da bu yaşlarda öğretilmelidir.
Gazâlî’ye göre, çocuk ilk yetişme çağında ihmal edilirse ahlâkı bozulur,
hasetçi, hırsız ve benzeri birçok kötü huylar peyda olur. Bütün bu kötü
huylardan ancak güzel terbiye sayesinde korunur. Çocuğun güzel ahlâkı
ile ilgili güzel bir hareketi görüldüğü zaman takdir edilmeli, çocuğu
sevindirecek bir şekilde mükafatlandırmalıdır. Şayet bazen kendisinde
bir defalık bir kötü hal görülecek olursa onu görmemezlikten gelmeli,
gizli kusurları araştırılmamalıdır.
Gazâlî, çocuğun temyiz yaşına (7 yaş) geldiğinde taharet ve namazla
emredilmesi ve Ramazan’ın bazı günlerinde oruç tutması gerektiğini
söyler. Buluğ çağına yaklaştığı zaman kendisine yasaklanan hususları
anlaması mümkün olur. Çocukluğunda güzel terbiye edilen çocuk buluğa
yaklaştığında dinin sınırlarının sırlarını anlaması mümkün olur. Gazâlî,
ergenlik çağından önce uygun terbiye verilen çocuklarda buluğa
yaklaştığında muhakemenin geliştiğine ve ahlâki, dini prensiplerin
davranışları kontrol etmesine işaret ediyor. Çocukluğunda iyi terbiye
edilen çocuklar artık ergenlik döneminde soyut kavramları cennet ve
sorumluluk gibi konuları anlama olgunluğuna geldiğinde dünyanın baki
olmadığını, dünya nimetlerinin son bulacağını, dünyanın durulacak bir
yer olmadığını, yolculuk yeri olduğunu, devamlı ve asıl mekânın ahiret
olduğunu, ölümün her an gelebileceğini, akıllı insanların dünyadan
ahiret azığını temin eden kimse olduğunu, bu sayede cennetin bol
nitelerine kavuşup Allah katında mevki sahibi olabileceğini kendisine
anlatmalıdır. Çocuk ergenlik çağına kadar uygun terbiye almışsa bu
sözler buluğda kendisine tesir eder. Oyma yazının taşta iz bıraktığı
gibi bu sözler de çocuğun kalbine yerleşir. Fakat daha önceki yaşlarda
çocuk güzel terbiye edilmez, kötü söz ve işlere alışır, gününü sadece
eğlenceyle geçirir ise duvarın kuru toprağı kabul etmemesi gibi bu
çocukta hakikatleri kabul etmez.
b. Ahlâk Eğitiminin İmkanı
Gazâlî, ahlâk eğitiminin mümkün olduğunu ve eğitimle ahlâkın
değişebileceğini savunur. Bunun mümkün olmadığı görüşünde olanlar da
vardır. Gazâlî, onların bu görüşlerini şu şekilde sıralamaktadır:
1. Ahlâk, insanın iç yapısı (batınî sureti)dir. Beden ise onun dış
yapısı (zahirî sureti)dir. İnsanın dış suretini değiştirmek mümkün
değildir. Meselâ, kısayı uzun, uzunu kısa, güzeli çirkin, çirkini güzel
yapmak mümkün olmadığı gibi. Bu nedenle batınî çirkinliği güzelleştirmek
ve ahlâkı değiştirmek de mümkün değildir.
2. Bu görüşü savunanlar, ikinci delillerini tecrübeden aldıklarını
sanmaktadırlar. Onlara göre, güzel ahlâk, şehvet ve gazabı kahretmekle
mümkündür. Halbuki şehvet ve gazab tabiatın mizaç ve iktizasındandır. O,
hiç bir zaman insandan ayrılmaz. Onunla uğraşmak boşuna vakit
öldürmektir. Bu görüşleriyle ahlâk eğitiminin hiçbir yarar sağlamayan
boşuna emek olduğunu iddia ederler.
Ahlâkın eğitimle değiştirilemeyeceği düşüncesinde olanlara karşı Gazâlî’nin ileri sürdüğü delilleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Ahlâkın eğitimle değişmeyeceğini savunanlar,bu konuda sağlam
delillere dayanmamaktadırlar. Onların böyle düşünmelerinin sebebi,
nefsini terbiye ve ahlâkını düzeltmekle meşgul olması kendilerine ağır
gelmesidir ki, bu kusurlarını kabul etmemektedirler.
2. Eğer ahlâka değişiklik olmasa ve değişikliği kabul etmesek, o zaman
öğüt ve nasihatlar, va’z ve terbiyeler boşa gitmiş olacaktı ve
peygamberimiz (SAV)’in “Ahlâkınızı güzelleştiriniz” buyurmasının değeri
kalmayacaktı.
3. Gazâlî üçüncü delil olarak, hayvanları ehlileştirmek ve terbiye etmek
mümkün olduğuna göre, insanların ahlâki eğitiminin daha çok imkan
dahilinde olduğu görüşündedir. Doğan kuşu ehlileşiyor, sahibinden
ayrılmıyor. Köpek terbiye ediliyor, avını yemiyor … gibi örneklerle
Gazâlî bu görüşünü desteklemektedir.
http://sufice6559.wordpress.com/2011/01/25/gazali%E2%80%99ye-gore-cocuk-egitimi/