Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Fikirleri > Gazali'nin Fikirleri
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

GAZALİ’YE k.s göre COCUK EĞİTİMİ

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
su damlası Açılır Kutu Gör
Çırak
Çırak


K.Tarihi: 29 Aralık 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 19
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı su damlası Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: GAZALİ’YE k.s göre COCUK EĞİTİMİ
    Gönderim Zamanı: 25 Ocak 2011 Saat 11:03

I. Gazâlî ve Din Eğitimi
a. Eğitim Açısından İnsan
yeryüzündeki varlıklar arasında tam ve kâmil bir şekilde olanların yanısıra, henüz varlığı tamamlanmamış, noksan olanlar bulunmuş ve eğer uygun şartlar bulunursa olgunluğu kabul edecek şekilde olanlar mevcuttur. Bu varlıklardan insanoğlu terbiyeyi kabule müsait olarak yaratılmıştır.
Ancak yaratılıştaki farklılık sebebiyle terbiyeyi kabulde de insanlar arasında farklılıklar görülür. Bu farklılıkların kaynağı insanda var olan şehvet, gazab ve kendini beğenmişlik duygusudur. Bu noksanlığı ancak iyi bir eğitim tamamlayacaktır.
Gazâlî, insanları eğitime uygunluğu ve onu kabul etme bakımından dört sınıfta değerlendiriyor.
1. Bazı insanlar hak ile batılı, güzel ile çirkini, doğru ile yanlışı birbirinden ayırabilecek durumda olmayabilirler. Bunlar bütün, kanaat (itika)’lardan uzak olarak yaratıldıkları sâfiyeti korurlar (yeni doğan çocuklar gibi). Bu durumda olanların ahlâki eğitimi oldukça kolaydır. Kolaylıkla terbiyeyi kabul ederler. Çünkü onların boş kalbine ne doldurursan onu alırlar. Bunların eğitimi için bir eğiticiye veya öğretmene ihtiyaç vardır.
2. Bir kısım insanlar da kötünün kötülüğünü, çirkinin çirkinliğini bilmekle beraber, iyi davranışlar yapmaya alışmadığı için yanlış olduğunu bildirdiği halde kötü davranışları alışkanlık haline getirmişlerdir. Bunlar kusurlarını kabul ederler. Birinci gruba nispetle bunların eğitimi daha güçtür. Çünkü bunlar bir taraftan nefislerindeki kötülüğe karşı zaaf ve itiyadları yok etmek, diğer taraftan da iyilik yapma alışkanlığını kazanmak için çaba sarfetmelidir. Bu güçlüklere rağmen, yine de ciddî bir gayretle, bunların ahlâki terbiyesi imkan dahilindedir.
3. Bazı insanlar; kötülükleri iyilik olarak tanımış, kötü ahlâkın, iyi, doğru ve en güzel vazife olduğuna inanmış kimselerden müteşekkildir. Hatta bu sebeplerin artması yüzünden bunların ıslahı nâdiren mümkündür.
4. Nihayet bazı insanlar da doğuşundan itibaren bu fâsid görüşler üzerinde yetişmiş, bunları yapmakla meşgul olmuş, fazileti kötülüklerin çokluğunda, adam öldürmede sanmış, yaptığı kötülüklerle övünmüş ve kötülüğü nispetinde şeref sahibi olacağını zannetmiştir. Fazileti rezilette arayan bu gibilerin ıslahı en zor olanıdır. Ve eğitimin en güç problemidir. Bunlar hakkında: “İhtiyarın riyazeti zor, kurdun terbiyesi ise azabtır” denilmiştir.
Gazâlî’ye göre bu sınıflardan birincisinin kusuru, sadece cahillik; ikincisinin kusuru ise cahil ve yanlış yolda olmalarıdır. Üçüncü sınıftaki insanlar hem cahil hem de yanlış yolda, hem de fâsik; nihayet dördüncü gruptakiler cahil, yanlış yolda, fâsık ve şirretlidirler (kötü ahlâklıdırlar).
b. Eğitim Açısından Çocuk
Gazâlî’nin üzerinde önemle durduğu konulardan biri çocuk eğitimidir. Eğitimin en elverişli devresinin çocukluk çağı olduğunu, çocukların her türlü eğitime müsait olarak dünyaya geldiklerini, onların kalplerinin hayrı da şerri de kabule elverişli olarak yaratıldığını, anne ve babaların onları istedikleri doğrultuda yetiştirebileceklerini belirtir. Bu konuda Hz. Peygamber (SAV)’in şu hadisini zikreder: “Her çocuk fıtrat üzerine doğar. Sonra anne ve babası onu Yahudi, Hıristiyan, Mecusi yaparlar.”
Gazâlî’ye göre çocuklar dünyaya geldiklerinde boş ve işlenmeye uygun bir levha gibidirler. Dolayısıyla çocuk, anne ve babanın yanında ilahî bir emanet olup, kalbi sâf bir cevherdir. Her türlü nakış ve suretten boş, nakşedilen her şeyi kabule müsait, kendisine müteveccih her şeye meyleder vaziyettedir. Kendisine iyilik telkin edilir ve iyi işler yaptırılırsa çocuk iyi bir insan olarak yetişir. Dünya ve ahirette saâdete ulaşır. Onu böyle yetiştiren, dolayısıyla onun böyle iyi bir insan olmasında katkısı bulunan anne-babası ile öğretmeni de sevabda ona ortak olurlar. İhmal edilirse, çocuk bedbaht ve helak olacağı gibi ebeveyni de bu vebalin altında kalır.

c. Gazâlî’ye Göre Çocuk Eğitimi
Gazâlî’ye göre çocuk eğitimi, daha çocuğun doğumuyla birlikte başlar. Çünkü anne ve babanın sahip olduğu kişilik çocuğun ileride sahip olacağı kişiliği üzerinde büyük bir fonksiyona sahiptir. Çocuğun iyi bir kişiliğe sahip olabilmesi için daha ilk günlerinde süt annesi olarak helâl yiyen, dindar, saliha bir kadın bulmak gereklidir.zira haramla meydana gelen sütle beslenen çocuğun vücudu temizliğini kaybeder ve kötü işlere meyleder. Çocuk altı-yedi yaşlarında iyiyi kötüden ayırabilecek bir seviyeye gelir. Bu durum çocukta utanma hissinin belirmesiyle anlaşılır. Çocuğun utanıp kendini büyüklerden sayarak bazı işlerini terketmesi, akıl nurunun parlamasına delalet eder. Bu sayede bazı şeylerin çirkinliğini farkeder ve onları yapmaktan utanır. Bu hâl ergenlik çağında akl-ı kâmilin müjdecisidir. Ancak utangaç bir çocuğu ihmal etmek doğru değildir. Onun hayasından faydalanmak terbiyesine önem vermek gerekir.
Gazâlî, çocuk eğitimi üzerinde özellikle ahlâki eğitim üzerinde hassasiyetle durmuş ve çocuğun çeşitli sahalarda nasıl eğitilebileceği konusunda görüşler ileri sürmüştür. Bu sahalardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
1. SOFRA ÂDÂBI
a. Çocuğa yemeye başlarken, besmele ile başlaması öğretilmeli, önünden ve sağ eliyle yemek yemeye alıştırılmalıdır.
b. Müşterek sofrada herkesten önce yemeye hücum etmemesi, ne yemeye, ne de başkasının yemeğine göz dikmemesi öğretilmelidir. Bu sayede çocuk büyüklerine karşı saygıyı ve aç kaldığı zamanlarda sabrı öğrenecektir.
c. Oburluğun iyi bir şey olmadığı çocuğa anlatılmalıdır.
Başkasına yedirmenin sevgisi ona aşılanmalı ve sofraya gelen yemek ile ihtifa etmesi, iyisini aramaması gibi, bütün bu hususlar kendisine öğretilmelidir. Böylece çocuk daha sonraki yaşamında başkaları ile birlikte yaşadığının farkına varacak ve paylaşmayı, cömertliği öğrenecektir.

2. MÜKAFAT ve CEZA
a. Çocuğun iyi bir hareketi görüldüğü zaman takdir ve taltif edilmeli, çocuğu sevindirecek şekilde ödüllendirmelidir.
b. Çocuğun kötü bir hareketi görülürse, bu durumda görmemezlikten gelmeli, gizli kusurlarını araştırıp teşhir etmemelidir.
c. Çocuk yaptığı kusuru gözlemek isterse, bunu tamamen görmemezlikten gelmek lazımdır. Aksi halde çocuk bu hususta cesaretlenir ve bu kusurunu tekrar yapmaya kalkışır. Duyulmasına artık aldırış etmez olur. Çünkü kusuru ortaya çıkarılan çocukta “nasıl olsa herkes biliyor düşüncesinde olacak, haya perdesi yırtılacak ve bu kusuru yapmaya devam edecektir.
d. Eğer çocuk bu hatalı hareketini tekrar ederse, gizlice tektir edilmeli, bunun zararları kendisine anlatılmalıdır. Bir daha kötülüğe dönmemesi kendisine tenbih edilmeli, bunun aksi halde nasıl rezil ve kepaze olacağı hatırlatılmalıdır. Gazâlî’nin de belirttiği gibi çocuk gizli bir şekilde uyarılmalıdır. Çünkü başkalarının yanında uyarı yapıldığı takdirde çocuğun gururu rencide olabilir ve uyaran kişiye karşı sevgi ve saygısını yitirebilir.
e. Çocuğa sık sık tekdir ve tâzirden de sakınmalıdır. Çünkü bu durum, çocuğu bu sözleri dinlememeye ve kötülükleri yapmaya tahrik eder. Dolayısıyla nasihatin tesirini de azaltır.
f. Baba çocuğuna karşı ağır davranmalı ve çok seyrek zamanlarda çocuğunu kınamalıdır. Anne ise çocuğunu babası ile korkutmalı, bu suretle kötülülerden alıkoymaya çalışmalıdır.
Her ne kadar Gazâlî bu düşünceye sahip ise de, biz bu konuda Gazâlî’nin görüşlerine katılmıyoruz. Babanın çocuğa ağır davranması halinde çocuk babasından soğuyacaktır. Halbuki çocuk ilk önce aile çevresinde yetişmekte ve anne-babasını örnek almaktadır. Anne-baba çocuğa hoşgörülü bir şeklide yaklaşmalıdır. Ancak burada şunu belirtmeliyiz ki çocuğa karşı hoşgörülü olmakla, onun şımarmasına imkan verecek bir tavır içinde olmak, aynı şeyler değildir.
Aşırı ve gereksiz hoşgörüden doğan şımarıklık, çocuk için oldukça zararlıdır. Çünkü çocuk, aşırı hoşgörülü ve şımarmasına imkan verilen bir ortamda yetişecek olursa, kendine olan güvenini yitirebileceği gibi, her istediğini zahmetsizce elde ettiği için, başka insanları, arzularının tatmini için bir araç olarak görmeye başlayacaktır. Bu ise, hem başkalarına hem de kendisine olan saygısını kaybetmesine yol açacaktır.
3. BEDEN EĞİTİMİ
a. Çocuğu mümkün olduğu kadar gündüz uykusundan alıkoymalıdır. Çünkü gündüz uykusu, tembellik getirir, fakat gece uykusuna mani olmamalıdır.
b. Etlerinin pekişmesi, vücudunun yağlanmaması için çocuk yumuşak döşekte yatırılmamalıdır. Aynı zamanda böyle zevk ile büyüyen çocuk bir daha sert döşeğe yatmak istemez ve zevke dalar.
c. Günün muayyen zamanlarında beden tâlimi ile alâkalı önemli hareketleri yapmalıdır. Aksi halde durgunluk, tembellik getirir.
d. Vücudunu açmaması, yürürken fazla koşmaması, ellerini fazla sallamaması kendisine öğretilmelidir.
4. TOPLUM ADÂBI
a. Çocuğa toplantılarda oturma âdabını da öğretmelidir. Mesela, çocuk sağa-sola tükürmemeli ve başkasının ağzına doğru esnemekten sakınmalıdır.
b. Mecliste kimsenin önüne geçip onu arkada bırakmamalı, ayaklarını birbiri üstüne atmamalı ve başını bir yere yaslamamalıdır.
c. Mecliste çok konuşmamalı, başkalarına da söz hakkı tanıması gerektiği kendisine bildirilmelidir.
d. Bulunduğu mecliste ilk sözü kendisi almamalı, başkası konuşurken onu dinlemeli, büyüklere yer vermeli ve onların karşısında hürmetle oturmalıdır.
e. İster yalan, ister doğru olsun, durup dururken yemin etmemeli ve buna daha çocuklukta alışmamalıdır. Bulunduğu mecliste ilk sözü kendisi almamalı, daha çok soruları cevaplandıracak şekilde konuşması kendisine söylenmelidir.
5. OKUL EĞİTİMİ
a. Çocuk okulda Kur’an okumayı, geçmiş haberleri öğrenir. Bu sayede iyi ve kötü insanların ne şekilde oldukları hakkında bilgi sahibi olur.
b. Dersten sonra çocuğa, üzerindeki yorgunluğu atması için oyun oynama müsaadesi verilmelidir. Eğer çocuk oyundan men edilir ve yalnız derse bağlanırsa, basireti ölür, zekâsı kaybolur. Daima dertli ve sıkıntılı olur.hatta bu esaretten kurtulmak için hile yollarına başvurur.
c. Anne ile babasına, hocasına, hürmet etmesi ve saygılı olması çocuğun kendisine anlatılmalıdır. Akrabası olsun olmasın, büyüklere hürmet ve onlara karşı daima edebli olmak, onların karşısında oynayıp eğlenmemek kendisine öğretilmelidir.
Ayrıca çocuk, altı-yedi yaşlarına geldiği zaman taharet ve namaz ile emredilmeli, durumu müsait ise alışması bakımından Ramazan’ın bazı günlerinde oruç tutmakla emredilmelidir hırsızlık yapmak, haram yemenin kötülükleri, hıyânet, yalan ve çirkin sözler gibi fiil ve hareketlerin zararları kendisine öğretilmelidir.
Çocuk ergenlik çağına ulaştığı zaman ise, tüm bunların yasak edilmesinin sebepleri kendisine anlatılmalıdır. Çocuk ergenlik anına gelinceye kadar güzel terbiye edilmişse, ergenlik anında bu sözler kendisine etki eder. Oyma yazının taşta iz bıraktığı gibi, bu sözler de çocuğun kalbine yerleşir ve orada iz bırakır. Fakat daha önceki yaşlarda terbiye edilmezse, duvarın kuru toprağı kabul etmesi gibi, çocukta etkili olmaz.

II. GAZALİ VE AHLÂK EĞİTİMİ
a. Ahlâk Eğitimi
Genel olarak İslâm insanın doğuştan iyi olduğunu kabul eder. Bozulma sonradandır. “Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık.” Aslı güzel olan, insanın eğitime müsait olması fıtratı gereğidir. Bu eğitimin gerçekleşmesi için de dinler gelmiştir. Eğer insan eğitilmeye müsait olmasaydı, Peygamberler gibi eğiticilere ihtiyaç kalmayacaktı.
Bunun için de Gazâlî, önce ahlâk’ın tanımı üzerinde durmaktadır. “Ahlâk” diyor Gazâlî: “Nefiste yerleşmiş bir melekedir. Ondan herhangi bir fikri zorlama olmaksızın ‘(insan) eylemleri kolaylıkla ortaya çıkar.” Gazâlî, “Nefiste yerleşmiş bir melekedir” cümlesini insanda iyilik yapmanın özellik (fıtrat) haline gelmiş olması şeklinde açıklamaktadır ve de Gazâlî’ye göre ahlâkı eğitmenin yolu bütün işlerde dinin kanunlarına uymakla mümkündür. İnsan dini taklit ederek adım atmalıdır.” Buradan hareketle çocuğa iyi bir ahlâk kazandırmanın yolu dini çerçevede bir eğitimle olacaktır. Bunun için de ona güzel örnek olmak gereklidir. Çünkü diyor Gazâlî; çocuk anne ve babasının yanında ilâhi bir emanettir. Onun temiz kalbi, saf, kıymetli, her türlü, nakış ve suretten boş bir cevherdir. O, nakşedilen her şeyi kabule uygun, kendisine yönelen her şeye yönelir durumdadır. Kendine iyilik telkin edilir ve iyi işler yaptırılırsa çocuk iyi bir insan olarak yetişir. Dünya ve ahirette saadete ulaşır.
“Ey iman edenler, kendiniz ve çocuklarınızı ateşten korununuz”. (Tahrim, 66/8) Ayet-i Kerimesini eğitim açısından izah eden İmam Gazâlî: “Çocuğu terbiye, dünya ateşine yanmaktan koruduğu gibi cehennem ateşinden de korur.çocuğu koruma, onu güzel eğitip temizlemek,ş ona ahlâki değerleri öğretmek, kötü arkadaşlardan korumak, devamlı olarak zevk oluyor halde bırakmamak, refah ve süs sebeplerini savdırmamakla olur. Çünkü zinet ve refaha alışınca büyüdüğü zaman onları elde edebilmek için ömrünü onların peşinde kaybeder.
Görüldüğü gibi Gazâlî, ahlâki eğitimin çocuğu ilk günlerinde başlaması gerektiğine inanıyor ve de emilecek sütün iyi seçilmesi haram olmamasına dikkat edilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Çocuk iyi ile kötünün farkına varması ile, murakabe edilmesi gerekir. Nelerin günah, nelerin iyi olduğu ona tedrici olarak anlatılmalıdır. Yemek adabı da bu yaşlarda öğretilmelidir.
Gazâlî’ye göre, çocuk ilk yetişme çağında ihmal edilirse ahlâkı bozulur, hasetçi, hırsız ve benzeri birçok kötü huylar peyda olur. Bütün bu kötü huylardan ancak güzel terbiye sayesinde korunur. Çocuğun güzel ahlâkı ile ilgili güzel bir hareketi görüldüğü zaman takdir edilmeli, çocuğu sevindirecek bir şekilde mükafatlandırmalıdır. Şayet bazen kendisinde bir defalık bir kötü hal görülecek olursa onu görmemezlikten gelmeli, gizli kusurları araştırılmamalıdır.
Gazâlî, çocuğun temyiz yaşına (7 yaş) geldiğinde taharet ve namazla emredilmesi ve Ramazan’ın bazı günlerinde oruç tutması gerektiğini söyler. Buluğ çağına yaklaştığı zaman kendisine yasaklanan hususları anlaması mümkün olur. Çocukluğunda güzel terbiye edilen çocuk buluğa yaklaştığında dinin sınırlarının sırlarını anlaması mümkün olur. Gazâlî, ergenlik çağından önce uygun terbiye verilen çocuklarda buluğa yaklaştığında muhakemenin geliştiğine ve ahlâki, dini prensiplerin davranışları kontrol etmesine işaret ediyor. Çocukluğunda iyi terbiye edilen çocuklar artık ergenlik döneminde soyut kavramları cennet ve sorumluluk gibi konuları anlama olgunluğuna geldiğinde dünyanın baki olmadığını, dünya nimetlerinin son bulacağını, dünyanın durulacak bir yer olmadığını, yolculuk yeri olduğunu, devamlı ve asıl mekânın ahiret olduğunu, ölümün her an gelebileceğini, akıllı insanların dünyadan ahiret azığını temin eden kimse olduğunu, bu sayede cennetin bol nitelerine kavuşup Allah katında mevki sahibi olabileceğini kendisine anlatmalıdır. Çocuk ergenlik çağına kadar uygun terbiye almışsa bu sözler buluğda kendisine tesir eder. Oyma yazının taşta iz bıraktığı gibi bu sözler de çocuğun kalbine yerleşir. Fakat daha önceki yaşlarda çocuk güzel terbiye edilmez, kötü söz ve işlere alışır, gününü sadece eğlenceyle geçirir ise duvarın kuru toprağı kabul etmemesi gibi bu çocukta hakikatleri kabul etmez.
b. Ahlâk Eğitiminin İmkanı
Gazâlî, ahlâk eğitiminin mümkün olduğunu ve eğitimle ahlâkın değişebileceğini savunur. Bunun mümkün olmadığı görüşünde olanlar da vardır. Gazâlî, onların bu görüşlerini şu şekilde sıralamaktadır:
1. Ahlâk, insanın iç yapısı (batınî sureti)dir. Beden ise onun dış yapısı (zahirî sureti)dir. İnsanın dış suretini değiştirmek mümkün değildir. Meselâ, kısayı uzun, uzunu kısa, güzeli çirkin, çirkini güzel yapmak mümkün olmadığı gibi. Bu nedenle batınî çirkinliği güzelleştirmek ve ahlâkı değiştirmek de mümkün değildir.
2. Bu görüşü savunanlar, ikinci delillerini tecrübeden aldıklarını sanmaktadırlar. Onlara göre, güzel ahlâk, şehvet ve gazabı kahretmekle mümkündür. Halbuki şehvet ve gazab tabiatın mizaç ve iktizasındandır. O, hiç bir zaman insandan ayrılmaz. Onunla uğraşmak boşuna vakit öldürmektir. Bu görüşleriyle ahlâk eğitiminin hiçbir yarar sağlamayan boşuna emek olduğunu iddia ederler.
Ahlâkın eğitimle değiştirilemeyeceği düşüncesinde olanlara karşı Gazâlî’nin ileri sürdüğü delilleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Ahlâkın eğitimle değişmeyeceğini savunanlar,bu konuda sağlam delillere dayanmamaktadırlar. Onların böyle düşünmelerinin sebebi, nefsini terbiye ve ahlâkını düzeltmekle meşgul olması kendilerine ağır gelmesidir ki, bu kusurlarını kabul etmemektedirler.
2. Eğer ahlâka değişiklik olmasa ve değişikliği kabul etmesek, o zaman öğüt ve nasihatlar, va’z ve terbiyeler boşa gitmiş olacaktı ve peygamberimiz (SAV)’in “Ahlâkınızı güzelleştiriniz” buyurmasının değeri kalmayacaktı.
3. Gazâlî üçüncü delil olarak, hayvanları ehlileştirmek ve terbiye etmek mümkün olduğuna göre, insanların ahlâki eğitiminin daha çok imkan dahilinde olduğu görüşündedir. Doğan kuşu ehlileşiyor, sahibinden ayrılmıyor. Köpek terbiye ediliyor, avını yemiyor … gibi örneklerle Gazâlî bu görüşünü desteklemektedir.

http://sufice6559.wordpress.com/2011/01/25/gazali%E2%80%99ye-gore-cocuk-egitimi/
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,063 Saniyede Yüklendi.