|
İstemeksizin Kendisine Verileni kabul etmek |
Yanıt Yaz |
Yazar | ||||||||||||||||
zczamaneyolcusu
Kalfa K.Tarihi: 29 Nisan 2010 Durumu: Aktif Değil Gönderilenler: 706
|
Mesaj Seçenekleri
Yanıt Yaz
Alıntı zczamaneyolcusu
Bu mesaj kurallara aykırıysa buradan yöneticileri bilgilendirebilirsiniz.
Gönderim Zamanı: 04 Şubat 2011 Saat 22:19 |
|||||||||||||||
İstemeksizin Kendisine Verileni Kabul Etmekte Fakir'in Riayet Edeceği Âdâb (İhya kitabından alıntı)Bişr el-Hafî derdi ki: 'Fakirler üç kısımdır. Bir fakir vardır ki ne dilenir, ne de kendisine verildiği zaman alır. Bu fakir, ruhânilerle İlliyyin'dedir. Bir fakir vardır ki dilenmez, kendisine verildiğinde alır. Bu fakir, Firdevs cennetlerinde mukarrebîn'le beraberdir. Bir fakir vardır ki ihtiyaç anında dilenir. Bu fakir de ashab-ı yemîn' den olan sıddîklarla beraberdir. Öyleyse bütün âlimler dilenmenin kötü olduğunda, ihtiyaca rağmen mertebe ve dereceyi düşürdüğünde ittifak etmişlerdir. Şakik el-Belhî, İbrahim b. Edhem Horasan'dan yanına geldiğinde ona şöyle dedi: Madem ki durum budur, öyle ise dilenmek, şükür, sabır ve rıza hakkında hâl sahiplerinin dereceleri pek çoktur. Bu bakımdan ahiret yolunun yolcusuna bu dereceleri, bu derecelerin kısımlarını ve değişik durumlarını bilmek gerekir; zira bunları bilmediği takdirde, derecelerin düşüklerinden yücelerine çıkamaz. Esfel-i sâfilîn'den a'lâ-yı illiyyîn'e yükselemez. Oysa insan 'ahseni takvîm' üzere yaratılmıştır. Sonra esfel-i safilîn'e gönderilmiştir. Sonra a'lâ-yı illiyyîn'e çıkmakla emrolunmuştur. Kim alçaklık ile yükseklik arasını ayırdetmeye güç yetiremiyorsa, asla terakkiye gücü yetmez. Şüphe esasında bunu bilen hakkındadır; zira o bile bazen terakki edemez. Hallerin sahiplerine ise, sülûk esnasında bazen bir hâl galebe çalar ki o hâl, dilenmenin onların derecelerinde yüksel-tici bir rol oynamasını gerektirir. Fakat bu da ancak onların hallerine nisbeten böyledir; zira bu gibi ameller niyetlere bağlıdır. Biri dedi ki: Ebu İshak Ahmed b. Muhammed en-Nûri'yi65 gördüm. Elini uzatır, bazı yerlerde halktan dilenirdi. Ben onun bu hareketini büyük bir hata sayıp kınadım. Cüneyd'e gelip onun bu durumunu söyledim. Cüneyd 'Bu sana tuhaf görünmesin! Zira en-Nûrî, halktan alıp halka vermek için dilenmiştir. Halkı sevap sahibi kılmak için dilenmiştir. Onlar, ona zararı dokunmadan ecir sahibi olurlar' dedi. Sanki Cüneyd-i Bağdadî, bu sözüyle Hz. Peygamber'in şu ha-dîs-i şerîfine işaret etmiştir: Seleften biri şöyle demiştir: 'Veren el, malı alan eldir. Çünkü sevabı veren odur. Takdir onun içindir, onun aldığı mal için değildir'. Onların kalplerinin ve hallerinin nasıl saflaştığına dikkat ediyor musun? Allah için olan amelleri nasıl riyadan kurtulmuştur? Hatta onların her biri, konuşmadan arkadaşının kalbini müşahede eder. Fakat onlar kalplerin görüşmesi, sırların münâcatı ile konuşurlar. Bu da helâl yemenin, kalbi dünya sevgisinden boşaltıp bütün gayretiyle Allah'a yönelmenin neticesidir. Kim bunu, yolunu denemeden önce inkâr ederse, o kimse cahildir. Tıpkı müshil'in ilaç olduğunu içmeden inkâr eden bir kimse gibi... Kim çok çalıştıktan sonra da vasıl olmayıp bu durumu inkâr ederse başkası da varamaz derse bu kimse tıpkı müshile benzeyen ilacı içen ve müsbet tesirini görmeyen bir kimse gibidir. Bu kimse, müshilin ilaç oluşunu inkâr eder. Bu kimsenin, cahilliği birincisinden daha hafifse de cehaletten doldurulmuş bir yükten uzak değildir. Belki basîret sahibi, iki kişiden biridir: Ya ahiret yoluna devam etmiş, başkalarına belirdiği gibi ona da belirmiştir. Bu kimse zevk ve mârifet sahibidir ve Ayn'el-yakîn derecesine vâsıl olmuştur, veya ahiret yolunda yürüyememiş veya yürümüş de hedefe varamamıştır. Fakat ona iman etmiş onu doğrulamıştır. Bu kimse de 'ilm'el-yakîn' sahibidir. Bu kimse her ne kadar 'ayn'el-yakîn' derecesine varmamışsa da 'ilm'el-yakîn'de bir rütbesi vardır. Bu rütbe 'ayn'el-yakîn' rütbesinden aşağı olsa bile yine de bir rütbedir. Kim 'ilm'el-yakîn' ve ayn'el-yakîn'den uzak ise, o kimse, mü'minler zümresinin haricindedir. Kıyamet gününde in-kâr edici ve mütekebbir olanlarla beraber haşredilir. Onlar öyle inkâr ediciler ki zayıf kalpleri ölü ve şeytanın tâbileridir. Bu bakımdan Allah Teâlâ'dan dileğimiz, bizi ilimde rasih olup 'Ona iman ettik, hepsi rabbimizden gelmiştir. Ancak akıl sahipleri bunu anlarlar' diyenlerden eylemesidir. 65) Bağdad'da doğdu ve büyüdü. Aslen Begavîlidir.Cüneyd'in çağdaşlarındandı. H. 295'de vefat etmiştir . |
||||||||||||||||
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |
|