Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Hayatı > Hayatı
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Prof.Ayvalli kaleminden Imam Gazali

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
Abidin Açılır Kutu Gör
Çırak
Çırak
Simge

K.Tarihi: 28 Aralık 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 19
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı Abidin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Prof.Ayvalli kaleminden Imam Gazali
    Gönderim Zamanı: 22 Şubat 2013 Saat 09:40
İmâm-ı Gazâlî kimdir? 
Gazâlî nisbesiyle meşhûr, "Huccetü'l-İslâm" ve "Zeyneddîn" lakablarıyla anılan, künyesi de "Ebû Hâmid" olan Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed, İslâm âlimlerinin en büyüklerindendir. İctihâdı, Şâfiî mezhebine uygun olan bir "müctehid"di. 
Hicrî-kamerî 450 (m. 1058) senesinde Îrân'ın Tûs şehrinin "Gazâl" kasabasında doğmuştur. Babası, âlimlerin sohbetlerinden hiç ayrılmayan, elinden geldiği kadar, onlara yardım ve iyilik eden ve hizmetlerinde bulunan sâlih ve fakîr bir zâttı. Âlimlerin nasîhatlarını dinleyince ağlar ve Allahü teâlâdan, kendisine âlim olacak bir evlâd vermesini yalvara-yakara isterdi. 
Yün eğirip, Tûs şehrinde bir dükkânda satan, böylece evinin geçimini temîn eden babası, vefâtının yaklaştığını anlayınca, hem oğlu Muhammed Gazâlî'yi, hem de diğer oğlu Ahmed'i, hayır sâhibi ve zamânın sâlihlerinden olan bir arkadaşına, bir miktar mal da vererek şöyle vasiyette bulundu: 
"Ben kendim, âlim bir kimse olamadım; bu yolla kemâle gelemedim. Maksadım, benim kaçırdığım kemâl mertebelerinin, bu oğullarımda hâsıl olması için yardım etmenizdir. Bıraktığım bütün para ve erzâkı, onların tahsîline sarf edersin." 

VASİYETİ YERİNE GETİRDİ 
O arkadaşı vasiyeti aynen yerine getirdi. Babalarının bıraktığı para ve mal bitinceye kadar, onların yetişme ve olgunlaşmaları için çalıştı. Sonra iki kardeşi medreseye verdi ve bu sâyede her ikisi de büyük âlimlerden olma saâdetine kavuştular... 
İmâm-ı Gazâlî, çocukluğunda, kendi memleketinde, fıkıhtan bir miktâr okudu. Sonra Cürcân'a gitti. İmâm Ebû Nasr İsmâîlî'den bir müddet ders aldı. Sonra Tûs'a döndü. Cürcân'dan Tûs'a dönerken başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatır: 
"Bir grup yol kesici karşımıza çıktı. Yanımda olan her şeyimi alıp gittiler. Arkalarından gidip kendilerine yalvardım: 'Ne olur, işinize yaramayan ders notlarımı bana geri verin' dedim. Reîsleri: 'Onlar nedir? Nasıl şeylerdir?' diye sorunca: 'Onları öğrenmek için memleketimi terk ettim, gurbetlere gittim. Filân yerdeki birkaç tomar kâğıttır' dedim. Eşkıyânın reîsi güldü; 'Sen o şeyi bildiğini nasıl iddiâ ediyorsun, biz onları senden alınca, ilimsiz kalıyorsun' dedi, ama onları bana geri verdi. Sonra düşündüm, 'Allahü teâlâ, belki de beni îkâz için, yol kesiciyi o şekilde konuşturdu' dedim. Tûs'a gelince üç yıl boyunca, bütün gayretimle çalışarak, Cürcân'da tuttuğum notların hepsini ezberledim." 
Memleketinde geçirdiği bu üç seneden sonra, tahsîline devâm etmek için, o zamânın büyük bir ilim ve kültür merkezi olan Nîşâbûr'a gitti. İmâmü'l-Haremeyn Ebü'l-Meâlî el-Cüveynî'nin talebesi oldu. Hocası, kendisine yakın alâka gösterdi. Burada kelâm [akâid], usûl-i fıkıh, fıkıh [İslâm hukûku], usûl-i hadîs, mantık ve münâzara ilimlerini öğrendi. Ebû Hâmid er-Rezekânî, Ebü'l-Hüseyin el-Mervezî, Ebû Nasr el-İsmâîlî, Ebû Sehl el-Mervezî, Ebû Yûsuf en-Nessâc gibi devrin büyük âlimleri de onun belli başlı hocalarındandır. 
Nîşâbûr'da tahsîlini tamâmlayınca, büyük bir ilim-irfân ve edebiyât hâmîsi olan Selçûklu vezîri, büyük devlet adamı Nizâmül-mülk'ün daveti üzerine Bağdâd'a gitti. Nizâmül-mülk'ün topladığı ilim meclisinde bulunan zamânın âlimleri, İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin ilminin derinliğine ve mes'eleleri îzâh etmekteki üstün kâbiliyetine hayrân kaldıklarını i'tirâf ettiler. O zaman ortaya çıkan sapık fırkaların mensupları, onun yüksek ilmi ve en zor, en ince mevzûları en açık bir şekilde anlatması, hitâbet ve îzâh etme kâbiliyetinin yüksekliği, zekâsının parlaklığı karşısında perişân oluyorlar ve tutunamıyorlardı. 

BAŞMÜDERRİS OLDU 
Bu sırada otuz dört yaşında bulunan İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin, İslâmiyete yaptığı büyük hizmetleri gören Selçûklu vezîri Nizâmül-mülk, onu Nizâmiye Medresesi başmüderrisliğine [şimdiki ta'birle Nizâmiye Üniversitesi Rektörlüğü'ne] tâyin etti. Bu Üniversite'nin başına geçen İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin yetiştirdiği talebelerin had ve hesâbı yoktu. Ebû Mansûr Muhammed, Muhammed bin Es'ad et-Tûsî, Ebü'l-Hasan el-Belensî, Ebû Abdillah Cümert el-Hüseynî talebelerinin meşhûrlarındandır. 
Bir taraftan da kıymetli kitaplar yazan İmâm-ı Gazâlî, hem ilim ehli, hem devlet adamları, hem de halk tarafından büyük bir muhabbet ve hürmet gördü. Şöhreti gün geçtikçe arttı. Nizâmiye Üniversitesinde bulunduğu yıllarda, "Kitâbü'l-Basît fil-Fürû'", "Kitâbü'l-Vesît", "El-Vecîz", "Meâhizü'l-Hilâf" adlı kitaplarını yazdı. [İnşâallah yarın da aynı konuya devâm edelim.]

(Türkiye Gazetesi) http://www.tg.com.tr/makaledetay.aspx?id=565825#.UScgCx03aik
"Mümin eli ve dili ile kimseye zarar vermeyendir" Hadis (dinimizislam.com dan)
Yukarı Dön
Abidin Açılır Kutu Gör
Çırak
Çırak
Simge

K.Tarihi: 28 Aralık 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 19
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı Abidin Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Gönderim Zamanı: 23 Şubat 2013 Saat 15:50
Dünkü makâlemizde, bir nebze, İmâm-ı Gazâlî'nin kimliğinden, âilesinden, ilim tahsîlinden, bazı hocaları ve talebesinden, yazdığı kitaplarının bir kısmından bahsetmeye çalıştık. Bugünkü makâlemizde de, yine onun büyüklüğünden, üstünlüğünden bahsetmek istiyoruz... 
"İsmâîliyye" adındaki bid'at fırkasının görüşlerini çürütmek için "Kitâbu Fedâihi'l-Bâtınıyye ve Fedâili'l-Müstehzariyye" adlı eserini yazdı. Yine bu sırada, Rumcayı öğrenerek, eski Yunan ve Lâtin felsefecilerinin sapıklığını ortaya koymak için, o filozofların kitaplarının asılları üzerinde, üç sene titizlikle inceleme ve araştırmalar yaptı. Bu incelemeleri netîcesinde, felsefecilerin maksatlarını açıklayan "Mekâsıdü'l-Felâsife" kitâbı ile felsefecilerin görüşlerini reddeden "Tehâfütü'l-Felâsife" kitâbını yazdı. 
Avrupalı filozoflar, o asırda, dünyânın tepsi gibi düz olduğunu iddiâ ederek, ilimlerini ve felsefelerini böyle yanlış bilgiler üstüne kurarken, İmâm-ı Gazâlî (rahmetullahi aleyh), dünyânın yuvarlak olduğunu, karaciğerde kanın zehir ve mikroplardan temizlenip tâzelendiğini delîllerle isbât etti... 

ONU FELSEFECİ ZANNETTİLER!.. 
İmâm-ı Gazâlî [rahimehullah], felsefecilerle ilgili çalışmalarını "El-Munkızu Ani'd-dalâl" kitâbında anlatmaktadır. Filozofların, fırkalarının çeşitliliğine ve çokluğuna rağmen, "Dehriyyûn", "Tabîıyyûn" ve "İlâhiyyûn" olmak üzere üç kısma ayrıldığını, bunların hepsinin de kendilerini bid'at ve küfürden kurtaramadıklarını ifâde etmiştir. 
İmâm-ı Gazâlî'nin, felsefecilerin görüşlerini çürütmek ve i'tikâdlarına, felsefe karıştıran sapık fırkalara cevap vermek için yaptığı bu çalışmasını işiten birtakım kimseler, onu felsefeci zannetmişlerdir. Bunun sebebi, felsefe ile tefekkür arasındaki mühim farkı bilmemek olabilir. Felsefeciler aklı rehber edinmişlerdir. Mütefekkirler ise aklı kullanmakla berâber, akla da rehber olarak Peygamberleri ve onların bildirdikleri îmânı almışlardır. Göz için ışık ne ise, akıl için îmân odur. Işık olmayınca göz göremediği gibi, îmân olmayınca akıl da doğru yolda yürüyemez. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, filozof değil, müctehiddir. Zâten İslâmiyette felsefe ve filozof olmaz; İslâm âlimi olur. İslâm dîninde felsefenin üstünde İslâm ilimleri, filozofun üstünde de İslâm âlimleri vardır... 
İmâm-ı Gazâlî [rahmetullahi aleyh], bu çalışmalarından sonra, yerine kardeşi Ahmed Gazâlî'yi vekîl bırakarak, Nizâmiye Üniversitesi'ndeki görevine biraz ara verdi ve Bağdat'tan ayrıldı. Çeşitli ilmî çalışmalar ve seyâhatler yaptı. Şâm'da kaldığı iki yıl içinde, en kıymetli eseri "İhyâu Ulûmi'd-dîn"i yazdı. Daha sonra Kudüs'e gitti. Burada Bâtınî denilen sapık fırkaya karşı "Mufassılu'l-Hilâf", "Cevâbu'l-Mesâil" ve Allahü teâlânın "Esmâ-i Hüsnâ" denilen isimlerini anlatan "El-Maksadü'l-Esnâ fî Esmâillahi'l-hüsnâ" adlı eserini yazdı. 
Kudüs'te bir müddet kaldıktan sonra hacca gitti. Haccını müteâkıben Bağdâd'a döndü. Nizâmiye Üniversitesinde, Şâm'da yazdığı İhyâ'sını kalabalık bir talebe kitlesine ders olarak okuttu. Bu seferki tedrîs hayâtı fazla uzun sürmedi. Doğduğu yer olan Tûs'a gitti. Burada yine Bâtınîlere karşı "Ed-Dercü'l-merkûm" kitabı ile "El-Kıstâsu'l-Müstakîm", "Faysalu't-Tefrika", "Kimyâ-ı Seâdet", "Nasîhatü'l-Mülûk" ve "Et-Tibru'l-Mesbûk" adlı kıymetli eserlerini yazdı. On sene kadar süren bu hizmetlerinden sonra, Selçûklu vezîri Fahru'l-Mülk'ün ricâsı üzerine, bir müddet daha Nizâmiye Üniversitesinde ders verdi. Tasavvufu anlatan "Mişkâtü'l-Envâr" adlı eserini de bu sırada yazdı. 

İNSANLARI İRŞÂD ETTİ... 
İmâm-ı Gazâlî hazretlerinin tasavvufta mürşidi, "Silsile-i zeheb"in büyüklerinden olan "Ebû Ali Fârmedî" hazretleridir. Onun huzûrunda kemâle geldi. Zâhir ilimlerinde eşsiz âlim olduğu gibi, tasavvuf ilimlerinde (evliyâlık ilimlerinde) de mürşid (yol gösterici) oldu. Her iki ilimde de, Peygamberimizin vârisi oldu. Kısa bir müddet daha Nizâmiye Üniversitesinde ders verdikten sonra, doğduğu yer olan Tûs'a döndü. Burada evinin yakınına bir medrese ve bir de tekke yaptırdı. Günleri insanları irşâd etmekle geçti... 
[Tabîî ki, koca bir deryayı, iki kısa makâle çerçevesine sığdırmak mümkün değildir. İnşâallah, öbür hafta da İmâm-ı Gazâlî'den bahsetmek istiyoruz. Cenâb-ı Hak, onu, diğer İslâm âlimlerini ve evliyâullah'ı bizlere şefâatçi eylesin.] 
"Mümin eli ve dili ile kimseye zarar vermeyendir" Hadis (dinimizislam.com dan)
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,055 Saniyede Yüklendi.