Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Fikirleri > Gazali'nin Fikirleri
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Felsefeye Karşı bir yazısı

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
zczamaneyolcusu Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 29 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 706
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı zczamaneyolcusu Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Felsefeye Karşı bir yazısı
    Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 Saat 11:44
Felsefeye Karşı Bir Yazısı

İmam-ı Gazali , felsefecilerle ilgili bu çalışmalarını El-Munkızu min ed-dalâl kitabında şöyle anlatmaktadır:

"İşte şimdi filozofların ilimlerinin hikayesini dinle: Onları birkaç sınıf, ilimlerini de birkaç kısım hâlinde gördüm. Onlara, çokluklarına ve eskileri ile yenileri arasında doğruya yakınlık ve uzaklık farkına rağmen, küfür ve ilhâd damgasını vurmak lazımdır. Filozoflar fırkalarının çokluğuna ve çeşitliliğine rağmen, Dehriyyun, Tabiiyyun ve İlahiyyun olmak üzere üç kısma ayrılırlar. Dehriyyun sınıfı eski filozoflardan bir zümredir. Yaratıcının varlığını inkâr ederler, bunlar zındıktır. Tabiiyyun; bunlar da ahiretin mevcudiyetini kabul etmediler. Cenneti Cehennemi, kıyameti ve hesabı inkâr ettiler. Bunlar da zındıktır. Üçüncü sınıf olan İlahiyyun, daha sonra gelen filozoflardır. Bunlar ilk iki sınıfı red etmişlerse de kendilerini bid'at ve küfürden kurtaramamışlardır." Üçüncü kısımdan olan bu filozoflar, kendilerinden önce gelenlerin yanlışlarını açık seçik göstermek ve bir yaratıcının olduğunu söylemekle beraber Peygamberlere inanmadıkları için küfürde kalmışlardır. Çünkü küfürden kurtulmak için Peygamberlere ve onların bildirdiklerine inanmak da şarttır.

İmam-ı Gazali resmi mezhep olan sunniliğin iktidar tarafından verilmiş biçimine teokratik gerekçeler üretmek, iktidara muhalif felsefecilerin görüşlerini çürütmek ve böylece "itikada felsefe karıştırılmaz" şeklindeki resmi bahane ile muhaliflerin sesini kısabilmek için yaptığı bu çalışması neticesinde kendisine de filozof ünvanını layık görenler olmuştur. Gazali'nin şiddetle karşı durduğu muhalif düsturlar, aklı temel almışlardır. Onlara göre, Allah'ın kullarına bahşettiği en büyük nimet akıldır ve bu nimetten yararlanmayan bir kul en büyük günahkardır. Akıl yürütmek faaliyeti ise felsefeyi beraberinde getirir. Gazali yandaşları ise aklı neredeyse tümden reddetmiş, iktidarın vazgeçilmez dayanağı olan hakim islam anlayışının, kendisine yönelecek muhalefeti ve sorgulamayı engellemek maksadı ile "düşünmeyen kul" yaratma hedefine uygun hareket etmişler ve buna uygun olarak müslümanlığı kendi anlayışlarına indirgemişlerdir.

İmam-ı Gazali, bu çalışmalarından sonra, yerine kardeşi Ahmed Gazali'yi vekil bırakarak Nizamiye Üniversitesindeki görevine ara verdi ve Bağdat'tan ayrıldı. Çeşitli ilmi çalışmalar ve seyahatler yaptı. Şam'da kaldığı iki yıl İhyâu-Ulumiddin'i yazdı. Daha sonra Kudüs'e gitti. Burada Bâtıni denilen fırkaya karşı Mufassıl'ul-Hilâf, Cevâb-ul-Mesâil ve Allahü teâlânın Esmâ-i Hüsnâ denilen isimlerini anlatan El- Maksad ül-Esmâ adlı eserini yazdı. Kudüs'te bir müddet kaldıktan sonra hacca gitti. Haccını müteakiben Bağdat'a döndü. Nizamiye Üniversitesinde, Şam'da yazdığı İhyâ'sını kalabalık bir talebe kitlesine ders olarak okuttu. Bu seferki tedris hayatı uzun sürmedi. Doğduğu yer olan Tus'a gitti. Burada yine Bâtınilere karşı Ed-Dercülmerkum kitabı ile El-Kıstâs-ul-Müstakim, Faysal-ut-Tefrika, Kimyâ-ı Seâdet, Nasihât ül-Müluk ve Et- Tibr-ul-Mesbuk adlı eserlerini yazdı. On sene kadar süren bu hizmetlerinden sonra Selçuklu veziri Fahr-ül-Mülk'ün emri üzerine bir müddet daha Nizamiye Üniversitesinde ders verdi. Tasavvufu anlatan Mişkât-ül-Envâr adlı eserini de bu sırada yazdı..

İmam-ı Gazali'nin Tasavvufa Girişi

İmam-ı Gazali'nin tasavvufta mürşidi, Silsile-i aliyyeden olan Ebu Ali Farmedi'dir. Onun tarafından eğitildi. Kısa bir müddet daha Nizamiye Üniversitesinde ders verdikten sonra doğduğu yer olan Tus'a döndü. Elli beş sene yaşayan imam-ı Gazali, ömrünün son yıllarını Tus'ta geçirdi. Burada evinin yakınına bir medrese ve bir de tekke yaptırdı. Elli yaşını aştığı bu sıralarda El-Munkızu Aniddalâl, fıkhın kaynaklarına (Usul-i fıkha) dâir El-Mustesfâ ve selef-i salihine (Ehli Sünnet itikadına) tâbi olmayı anlatan İlcâmü'l-Avâm an İlm-il-Kelam adlı eserlerini yazdı.

İslam Devletine Etkisi

İmam-ı Gazali'nin yaşadığı devirde İslam âleminde siyasi ve fikri bakımdan büyük bir kargaşalık hüküm sürüyordu. Bağdat'ta Abbasi halifelerinin hakimiyeti zayıflamaya yüz tutmuştu. Bunun yanında Büyük Selçuklu Devleti'nin sınırları genişliyor ve nüfuzu artıyordu. İmam-ı Gazali, bu devletin ünlü hükümdarları Tuğrul Beyin, Alp Arslan'ın ve Melik Şah'ın devirlerini yaşadı. Melik Şahın ünlü veziri Nizamülmülk, hem savaş meydanlarında zaferler kazanıyor, hem de o zamanın parlak ilim ocakları olan İslam üniversitelerini açıyordu. İmam-ı Gazali 23 yaşındayken doğuda Hasan Sabbah ve adamları, iktidarın vazgeçilmez dayanağı olan sunni otoriteyi yıkmak gayesi ile İsmailiyye düsturunu yaymaya çalışıyorlardı. Mısır'da Şii Fatımi Hanedanı çökmeye başlamış, Avrupa'da ise Endülüs İslam Devleti gerilemeye yüz tutmuştu. Mukaddes toprakları Müslümanlardan almak için ilk Haçlı seferleri de İmam-ı Gazali zamanında başlamıştı. Bunlardan birincisi olan Haçlı seferine katılan Haçlılar, Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. Kılıç Arslan'ın üstün gayretlerine rağmen 200 binden 40-50 bine düşmek pahasına da olsa, Anadolu'yu geçmiş, Torosları aşmış, Antakya'yı ve bir yıl sonra da Kudüs'ü ele geçirmişlerdi (1096).

İslam âlemindeki bu siyasi karışıklıkların yanında iktidarın en temel dayanağı olan sunni anlayışa ilişkin gerçekleri ortaya çıkaran güçlü muhalif söylemler de vardı. Bunun yanında ortadoğu coğrafyasındaki iktidarı ve zenginliği ele geçirmek isteyen gruplar, halk arasında meşruiyet kazanmak gayesi ile farklı islami anlayışlar ve disiplinlerden faydalanmak çabasındaydılar. Aklı temel alarak gerçek islam anlayışını günyüzüne çıkarma iddiasındaki muhaliflerin çabaları iktidarın şiddetle dayandığı bağnaz sunni ideolojiye yönelik inancı hızla sarsmaya başlamıştı. Bu muhalifler, felsefe, tarih, coğrafya, tıp, matematik anlatan kitapları okuyarak öğrendikleriyle İslamı ve "yaradanı", iktidarın ve onun Gazali gibi önemli hizmetkarlarının engelleme çabalarına rağmen halka anlatabilmeye başlamış, Kur'an-ı Kerim'in âyetlerinin manasını farklı yorum yöntemleri ile açıklamaya çalkışan Bâtıniler ve Mutezile ile diğer fırkalar iktidarı elinde bulunduran sınıfların şekil verdiği İslam anlayışına muhalif bir tutumla şekilci olmayan bir islamı savunmuşlardı. Böylece, İslam tarihinin en yoğun düşünsel-felsefi dönemi yaşanmaya başlandı; Ömer Hayyam, İbn-i Sina, Farabi, İbn-i Haldun gibi önemli islam düşünürleri bu dönemde yaşadı. Bu yoğun düşünsel dönemde, iktidar yanlısı bir anlayışla muhalifler ile aynı düşünsel seviyede mücadele edebileceği umulan iktidar kalemlerinin başında, İmam-ı Gazali geliyordu.

O, bir taraftan sunni anlayışta talebeler yetiştirdi, bir taraftan da muhalif fırkaların muhalif inançlarını çürütme çabasındaki kitaplar yazdı. Üç yüz binden fazla hadis-i şerifi ravileriyle ezbere bildiği ve Hüccetül-İslam adıyla meşhur olan İmam-ı Gazali, İslamın yirmi temel ilmi ile bunların yardımcıları olan müsbet ilimlerde de söz sahibiydi.



Düzenleyen admin - 05 Mayıs 2010 Saat 17:47
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,078 Saniyede Yüklendi.