|
Ârızî Sebeplerle Alâkalı |
Yanıt Yaz |
Yazar | ||||||||||||||||
zczamaneyolcusu
Kalfa K.Tarihi: 29 Nisan 2010 Durumu: Aktif Değil Gönderilenler: 706
|
Mesaj Seçenekleri
Yanıt Yaz
Alıntı zczamaneyolcusu
Bu mesaj kurallara aykırıysa buradan yöneticileri bilgilendirebilirsiniz.
Gönderim Zamanı: 04 Mayıs 2010 Saat 22:05 |
|||||||||||||||
Vakitlerle İlgisi Olmayıp Ârızî Sebeplerle Alâkalı Olan Nafile Namazlardır (İhya 'dan alıntı)Bunlar dokuz kısma ayrılır: 1. Husuf ve Küsuf Namazı Hz. Peygamber'in oğlu İbrahim vefat ettiği zaman güneş tutulmuştu. Hz. Peygamber yukarıdaki sözleri halkın 'Güneş, İbrahim'in ölümü için tutuldu' şeklindeki iddiâlarını yalanlamak için söylemişti.258 Kılınış Şekli ve Vakti Husuf namazının vakti, güneşin tutulmasından açılmasına kadardır. Güneş, tutulu olarak batarsa, bu namazın vakti de çıkmış olur. Ay tutulması namazının vakti de güneşin doğuşuyla İmama ikinci rükuda yetişen kimse o rek'ata yetişmemiş sayılır; çünkü esas olan birinci rükûdur. 2. Yağmur Namazı Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Eğer zımmîler (gayr-i müslim vatandaşlar) alâmet-i fârikalarını takınarak toplantıya iştirâk ederlerse menolunmazlar. İnsanlar sahranın geniş musallasında toplandıkları zaman, birisi es-Salâtu câmiatun (Namaz, cemaatla kılınacaktır!) diye bağırır. Bundan sonra imam, tıpkı bayram namazı gibi ancak tekbirsiz olarak iki rek'at namaz kıldırır. Namazdan sonra iki hutbe irâd edip hutbeler arasında da hafif bir oturuş yapar. Hutbelerin ağırlık noktasını af talebi teşkil etmelidir. İmam, ikinci hutbenin ortasında, sırtını cemaata çevirip kıbleye yönelmeli ve bu sırada abasını halin değiştirilmesine tefâulen değiştirmelidir. Nitekim aşağıya, sağ tarafını sola, sol tarafını da sağ tarafına getirir; cemaat de onun gibi yapar. Bütün bunlar yapılırken gizlice duaya devam etmelidirler. Daha sonra imam tekrar cemaata dönerek hutbesini tamamlar. Halk, ters giydikleri elbiselerini yatacakları zamana kadar çıkarmamalıdır. İmam şöyle dua eder: Sahraya çıkmazdan evvelki üç günlük hazırlık devresinde kılınan namazlardan sonra dua etmekte de hiçbir beis yoktur. Yağmur için yapılan bu duanın tevbe etmek, zulümle alman nesneleri iâde etmek ve benzerleri gibi birtakım edepleri ve bâtınî şartları vardır. Bütün bunlar inşaallah Kitab'udDa'avât'ta anlatılacaktır. 3. Cenaze Namazı Hatta (bu hararetli duadan ötürü) Avf b. Mâlik 'O ölünün yerinde olmayı temenni ettim' demiştir. Cenaze namazının ikinci tekbirine yetişen kişi, kendi nefsinde namazın tertibini gözetmelidir. Böyle bir kişi, imamın tekbiriyle birlikte tekbir getirmelidir. İmam selâm verdiğinde tıpkı namaza geç kalan kimsenin yaptığı gibi, yetişemediği tekbiri getirip öyle selâm vermelidir. Eğer imam selâm vermeden evvel, yetişemediği tekbirleri çarçabuk getirip tamamlarsa bu namazda imama uymanın mânâsı kalmamaktadır. Bu bakımdan bu namazın tekbirleri zâhirî hükümler olup bunların diğer namazların rek'atları yerine kâim ve kabul olunması gerekir. İşte her ne kadar nezdimde aksi muhtemel ise de, kuvvetlisi budur. Cenaze namazının fazileti ve cenazeyi teşyî' hususunda vârid olan hadîsler meşhur ve mâlum oldukları için onları zikrederek sözü uzatmak istemiyoruz. Cenaze namazının fazileti nasıl büyük olmaz? Çünkü o farz-ı kifâyelerdendir. Nafile olması ise, ancak başkasının edâ etmesiyle, kendisine vazife olarak tevcih edilmeyen kimse içindir. Başkası tarafından kılındığı için kendisine farz olmadığı halde cenaze namazını kılan kimse farz-ı kifâyenin faziletini elde eder. Çünkü namaza iştirak edenler bu farz-ı kifâyeyi edâ edip diğer müslümanları bunun günahından kurtarmışlardır. Bu bakımdan bu namaz, herhangi bir kimseden bir farzı kaldırmayan bir nafile namaz gibi değildir. 'Ben Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu işittim: Cenazeyi teşyî' eden kimse, kabristana vardığı zaman (veya kabristana ilk girdiği zaman) şöyle demelidir: Mezarlıktan, ölü defnedilmezden önce ayrılmaması evlâdır. Ölü mezara konulduğu zaman, birisi kalkıp şöyle der: 4. Tahiyyet'ül-Mescid Bu duayı dört defa tekrar etmek lâzımdır. Denildiğine göre bu duayı dört defa okumak, fazilet bakımından iki rek'at namaza denktir. Şafiî mezhebine göre kerahet vakitlerinde tahiyyet'ül-mescid namazı kılmak mekruh değildir. Kerahet vakitleri şunlardır: İkindi namazından güneş batıncaya ve sabah namazından güneş bir mızrak boyu yükselinceye kadar geçen zaman; zevâl vakti; güneşin doğuş ve batış ânı. Tahiyyet-ül-Mescid'in kerâhet vaktinde mekruh olmaması şu rivayete dayanmaktadır: b) Nafile namazların da kaza edilebilmesidir; çünkü Hz. Peygamber geçmiş nafilesini kaza etmiştir. Rasûlullah'ın bu fiili, bizim için en güzel bir örnektir. Hz. Âişe şöyle buyurmaktadır: Âlimler şöyle demişlerdir: Namazda olduğu için müezzinin sesini işittiği halde gereken cevabı veremeyen kimse, selâm verdiği zaman, verilmesi gereken cevapları kaza etmelidir. (Ezanı müez-zinin okuduğu gibi tekrarlamak; ancak Hayya ale's-salâh ve Hayya ale'l felâh'a karşılık Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh deme göre Rasûlullah bu iki rek'atı ikindiden önce kılıyordu; fakat gelen elçilerle meşgul olduğu için ikindiden sonra kazâ etmiştir. (Bu rivayet, mevzuya Evet bir kimsenin devam ettiği bir virdi (ibadeti) varsa, herhangi bir özürden dolayı yerine getirememesi onun bu virdi terketmesine sebep olmamalıdır. Aksine bu virdini başka bir vakitte kaza etmelidir ki, nefsi ikinci bir defa terketmeye meyledip kolayına kaçmasın! Nefisle mücâhede bir haktır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Hz. Peygamber, bu sözüyle amelin devamlılığında gevşeklik göstermemenin daha uygun olduğunu kasdetmektedir. Bu bakımdan her müslüman bu tehdide mâruz kalmamaya dikkat etmelidir. Bu hadîsin tahkîki şöyledir: Kişi, ibadetini Allah Teâlâ kendisine buğzettiği için usanarak terketmektedir. Eğer Allah'ın buğzu ve uzaklaştırması olmasaydı, bu kişiye tembellik ve usanç musallat olmazdı.266 5. Abdest Namazı Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 6. Tahiyyet'ül-Menzil Ebu Hüreyre, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet ediyor: Bütün bunlar, Hz. Peygamber'in fiiliyle sâbittir. Hz. Peygamber bir hadîsinde şöyle buyurmaktadır: Evlendiren 'Hamd Allah'a, salât ve selâm da Hz. Peygamber'e Ashâb, tebliğ yaparken nasihat ve istişare ederken önce Allah'a hamdeder ve sonra söze başlardı. c. Fazla tekerrür etmeyen, fakat vâki olduğu zaman da devam eden mühim hâdiseler; sefere çıkmak, yeni bir ev satın almak, ihrama girmek gibi... Bütün bunlardan evvel iki rek'at namaz kılmak müstehabdır. Seferin en azı evden çıkmak ve eve girmektir; çünkü bu da bir nevi yakın sefer sayılır. 7. İstihare Namazı Beni kudretinle muktedir yapmanı istiyorum. Senin büyük fazlından istiyorum; çünkü senin kudretin vardır, benimse yoktur. Sen bilirsin, bense bilmem. Gâiblerin en incelerine kadar bilen sensin! Ey Allahım! Eğer şu yapmak istediğim şey dinim, dünyam, âkıbetim, dünya ve âhiret hayatım için hayırlı ise bana takdir eyle ve benim için onda bereket ihsan eyle. Onu bana kolaylaştır. Eğer bu şeyin benim için, dinim, dünyam, âkıbetim, dünya ve âhiret hayatım için hayırsız ise onu benden, beni de on-dan uzaklaştır. Bana hayır nerede ise onu takdir eyle. Çünkü sen herşeye kâdirsin'.271 Bu hadîsi, Câbir b. Abdullah rivayet etmiş ve şöyle demiştir: 'Hz. Peygamber, bize Kur'an sûrelerini öğrettiği gibi her işimizde de istihareyi öğretirdi'. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 8. Hâcet Namazı çünkü Vüheyb b. el-Verd'den272 şöyle rivayet edilir: Böyle bir kişi oniki rek'at namaz kılıp, her rek'atında Fâtiha, Âyet'el-Kürsî ve İhlâs sûresini okumalı ve namazdan sonra da secdeye kapanarak şöyle demelidir: 'Sahip olduğu izzetle hükümran olan, şefkat yüzünü cömertçe gösteren ve keremde bulunan, ilmiyle herşeyi şaşmaz bir şekilde sayan ve hepsinin adedini bilen, kendisinden başka tesbihe lâyık bir varlık bulunmayan, minnet ve fazilet sahibi; izzet ve keremin mâliki olan, yegâne ihsan sahibi Allah, her türlü ortaklık ve eksiklikten münezzehtir. Ey Rabbim! Arşındaki izzet düğümlerinin ve kitabındaki rahmetin en son mertebelerinin hürmetine; en büyük ismin, en yüce sa'y'in, iyi ve kötülerin geçme imkânına sahip olamadığı tam ve âmm kelimelerin hürmetine sığınarak senden Muhammed'in (s.a) ve âlinin üzerine rahmet deryalarını coşturmanı isterim'. Kim bu duadan sonra Allah'tan meşrû birşey isterse, isteği kabul olunur. Vüheyb şöyle buyurmuştur: "Ashabdan gelen bir haberde 'Sakın bu duayı sefihlere öğretmeyiniz; çünkü isyanla onu kötüye kullanabilirler' denilmektedir".273 9. Tesbih Namazı Hz. Peygamber birgün amcası Abbas b. Abdülmuttalib'e şunları söyledi: 'Ey amca! Sana birşey vereyim mi? (Öğreteyim mi?) Sana birşey vereyim mi? Sana birşey vereyim mi? Bunu yaptığın takdirde Allah, başından sonuna kadar; eski yeni kasden ve yanlışlıkla yaptığın, gizli açık günahlarını affeder. Dört rek'at namaz kılacak ve her rek'atında Fâtiha ile bir sûre okuyacaksın. Birinci rek'atın kıraatini bitirdiğin zaman rükûa varmadan onbeş defa 'Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhî velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber' diyeceksin. Sonra bu tesbihi rükûda on defa, rükûdan kalktığında on defa, birinci secdede on defa, iki secde arasında on defa, ikinci secde de on defa ve ikinci secdeden kalkarken de on defa tekrarlayacak; her rek'atta yetmişbeş defa olmak üzere dört rek'atı da boyle kılacaksın. Eğer gücün yetiyorsa bunu hergün kıl! Buna gücün yetmiyorsa her cum'ada bir, buna da gücün yetmiyorsa ayda bir eğer buna da gücün yetmiyorsa senede bir defa kıl'.274 Başka bir rivayette de şöyle denilmektedir: Bu şekil daha iyidir; İbn Mübârek de bunu tercih etmiştir. İki rivayetin toplamından üçyüz tesbih meydana gelir. Bu namazı gündüz kıldığında bir, geceleyin kıldığındaysa iki selâmla tamam-laması daha iyidir. Çünkü bir hadîste şöyle buyurulmaktadır: Eğer tesbihten sonra 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil Hz. Peygamber'den rivayet edilen namazlar işte bunlardır. Bu namazların kerahet vakitlerinde kılınması müstehab değildir. Ancak tahiyyet'ül-mescid namazı, (daha önce de söylediğimiz gibi) bu vakitlerde de kılınabilir. Tahiyyet'ül-mescid'den sonra zikrettiğimiz abdest, sefer, evden çıkma ve istihare namazlarının kerahet vaktinde kılınmaları ise müstehab değildir; çünkü bu vakitlerde namaz kılınması kuvvetli bir şekilde yasaklanmıştır, Bu namazlar, sebepleri zayıf olduğu için küsuf, yağmur ve tahiyyet'ül-mescid namazları derecesine yetişemezler. Bazı mutasavvıfları gördüm ki, kerâhet vakitlerinde iki rek'at abdest sünnetini kılıyorlardı. Onların bu hareketi, hakikatten çok uzaktır; çünkü abdest hiçbir zaman namazın sebebi olamaz. Aksine namaz abdestin sebebidir. Bu bakımdan namaz kılınması için abdest almak uygun olduğu halde abdest alındığı için namaz kılmak uygun değildir. Her abdesti bozulan kerâhet vaktinde namaz kılmak isterse, abdest alıp namaz kılmasından başka çıkar yol olamaz. Bu durumda da kerâhetin herhangi bir mânâsı kalmamış olur. Tahiyyet'ul-Mescid'in iki rek'at sünnetine niyet edildiği gibi abdestin iki rek'at sünnetine niyet etmek uygun değildir. Aksine abdest aldığı zaman bu namazı tatavvu olarak kılacaktır ki abdesti namazsız kalmasın. Nitekim Hz. Bilâl de böyle yapardı. Bu bakımdan abdestten sonra kılınan iki rek'at, mücerred tatavvu namazdır. Ancak abdestten sonra kılınır. Hz. Bilâl'in hadîsi, abdestin de güneş tutulması ve tahiyyet'ul-mescid gibi, namazın sebebi olduğuna delâlet etmez ki 'Abdestin iki rek'atı' diye niyet edilsin. Bu bakımdan abdeste namazla niyet etmek muhal olur; namaza abdestle niyet etmek daha uygundur. Abdestinde 'Namazım için abdest alıyorum' ve namazında da 'Abdest aldığım için namaz kılıyorum' demesi asla intizamlı bir söz olamaz. Abdestini kerâhet vaktinde dahi namazsız bırakmamak isteyen kimse, eğer zimmetinde herhangi bir sebepten dolayı sıhhatinde tereddüt ettiği bir namazı kazaya niyet etmek sûretiyle kerahet vaktinde de abdest namazını kılabilir. Çünkü farz namazların kazalarını kerahet vaktinde kılmak mekruh değildir. Ama bu vakitlerde sebepsiz sünnetlere niyet etmenin hiçbir mânâsı yoktur: Kerâhet vakitlerinde sebepsiz namazların yasak olmasında üç mühim sır vardır: zira Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Hz. Peygamber böyle buyurmak sûretiyle bu vakitlerde namaz kılmayı yasaklamış ve aynı zamanda yasaklamanın illetine de dikkat çekmiştir. Kerâhet vakitlerinde sünnetlerin kılınmamasının sır ve hikmetleri bu üç mühim sebeple birlikte birçok sebeplerden oluşmaktadır ki,beşer tâkati için bütün bu hikmetlere muttali olmak mümkün değildir. Allah ve Rasûlü bu hikmetleri herkesten daha iyi bilirler. Bu mühim hikmetler, ancak şeriatça mühim olan kaza, yağmur, güneş tutulması ve tahiyyet''ül-mescid namazları gibi sebeplerden dolayı terkedilebilir. Sebeplerin zayıfları ise, bu vakitlerdeki yasaklılık hikmetiyle çarpışır. Onu kaldırmaması daha uygundur. Bizce en iyisi budur. Allah herkesten daha iyisini bilir. Kitabu Es'ar'is-Salât ve Mühimmâtihî (Namaz'ın Sırları ve Önemli Meseleleri) adlı bölüm burada sona erdi. Bunun ardından Allah'ın izniyle- Kitabu Esrar'iz-Zekât (Zekât'ın Sırları) adlı bölüm gelecektir. Hamd, her türlü eksiklikten münezzeh olan Allah'a mahsustur. Mahlukâtın en seçkini Hz. Muhammed'e, âline ve ashâbına salât ve selâm olsun! 257) Buhârî ve Müslim, (Muğire b. Şu'be'den) Düzenleyen zczamaneyolcusu - 06 Mayıs 2010 Saat 00:15 |
||||||||||||||||
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |
|