Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Eserleri > Gazali'nin Kitaplarından Alıntılar
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Imam Gazali`den Nefse Sesleniş

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
fatma Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa
Simge

K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 230
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı fatma Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Imam Gazali`den Nefse Sesleniş
    Gönderim Zamanı: 03 Mayıs 2010 Saat 21:12
Imam Gazali`den...

Sana yazıklar olsun sana ey nefis, tutum ve davranışın hesab gününe inanmayanların tutum ve davranışları gibidir. Yoksa öldüğün vakit yok olup kurtulacağını mı sanıyorsun? Heyhat, başı boş kalacağını mı sanıyorsun? Rahme atılmış olan bir meniden hasıl olan nutfe değilmisin? Sonra donmuş kan parçası haline gelip bazı tavırlardan geçtikten sonra insan suretini almadın mı? Seni bu hale getiren öldükten sonra diriltemez mi? Şayet hatırından böyle bir şeyler geçiyorsa ne büyük cehalet ve küfür içindesin. Allah�ın seni neden yarattığını düşünmez misin? Seni nutfeden meydana getirip sana yolu göstermedi mi? Sonra öldürüp mezara koydurmadı mı? Bunları bildiğin halde �Sonradan seni dilediği vakit diriltir� ayetini mi inkar ediyorsun? Şayet bunları yalanlamıyor ve kabul ediyorsan niçin sakınmıyorsun? Gayri müslim bir doktor en sevdiğin bir yemeğin senin için zararlı olduğunu sana haber verirse, onu yememeğe nasıl gayret edersin? Mucizelerle kuvvetlendirilen peygamberlerle Allah�ın buyurdukları senin nazarında kafir doktorun kadar da mı değeri yoktur! Halbuki doktor tecrübe ve tahmin ile haber veriyor ki, aklı da ilmi de eksiktir. Bunları bırakalım da bir çocuğu ele alalım. Çocuk elbisende akrep var dediği vakit bu sözü duyar duymaz hiç delil aramadan nasıl hemen elbiseni atarsın. Alimlerin, velilerin ve peygamberlerin sözleri senin nazarında o çocuğun sözünden daha mı düşüktür? Yoksa cehennemin yakıcılığı, bukağı ve kelepçeleri, zakkum ve demir çomakları, irin ve zehirleri, yılan ve akrepleri ki kısa bir süre açısını duyacağın dünya akrebinden sana daha mı kolay geliyor? Senin bu davranışın akıl işi değildir. Eğer hayvanlar senin durumunu anlasalar sana gülerlerdi. Şayet bu söylediklerimi anladın ve hepsine inandınsa o halde niçin amelini ertelersin? Halbuki ölüm sana çok yakın ve beklemediğin anda seni yakalar. Ölümün hemen gelmeyeceğini nereden bilirsin. Hesap edelim ki sana yüz yıl mühlet verilmiştir. Bir defa ibadetin sana yeteceğini mi sanıyorsun? Dağın eteğinde bir defa yedirdiğin atın ile koca dağı aşabileceğini mi sanıyorsun? Şayet böyle düşünüyorsan ne büyük ahmaksın. İlim tahsili için evinden ayrılıp yıllarca boşda gezdikten sonra memleketine döneceği son yılda okumakla hoca olunabilir mi? Bu görüste olan adama gülmezmisin ? Allah�ın keremine dayanarak hoca olunacağını mı sanırsın? Sonra ömrünün sonunda yapacağın ibadetin sana yeteceğini kabul edelim. Ömrünün sonunda bulunmadığını nereden biliyorsun? O halde niçin ibadetle meşgul olmuyorsun? Şayet farzı muhal olarak daha yaşayacağının sana bildirildiğini kabul edersek yine niçin ibadetini sonraya bıraktığını senden sorabiliriz. Bunun sebebi ancak ibadetteki ağırlığa nefsinin müsaade etmemesi ve bu zahmete katlanmıyarak şehvetlerine uymasıdır. Ne sanıyorsun acaba şehvetlerine muhalefet etmenin kolay olacağı bir gün mü gelecek? Böyle bir günü bekliyorsan aldanırsın. Çünkü Allah böyle bir gün yaratmamıştır. Ve yaratmaz. Daima cennet zorluklarla çevrili ve engellerle kuşatılmıştır. Bunlar hiçbir vakit kimse için hafiflemez. Bir düşünsen kaç yıldan beridir yarın yarın diye kendini aldattın durdun. Bugün gitti, yarın geldi yine eski hesabda kaldın. Halbuki bugünün dünden ve yarının bugünden bir farkı yoktur. Dün aciz olduğun şeyden bugün, bugün aciz olduğun şeyden ise yarın acizsin. Belki daha çok aciz olacaksın. Çünkü şehvetler, köklü bir ağaç gibidirler. Şehvetleri söküp atmak için çalıştığı ve kuvvetten düştü diye onu sonraya bırakması genç ve kuvvetli çağında ağacı kökünden söküp atmak için çalışıp buna muvaffak olamadığından onu ertesi seneye tehir eden gibidir. Halbuki bir sene sonra kendisi ihtiyarlayıp kuvvetten düşecek ağacın kökleri ise daha da kuvvetleşecektir. Genç iken güç yetiremiyeceği hususlara ihtiyarladığında hiç güç yetiremiyeceği ortadadır. İhtiyarlıkta riyazet meşakkatten kurdu ehlileştirmeğe çalışmak ise boş zahmetten ibarettir. Yaş ve genç ağacın kolaylıkla eğilip bükülebileceği, kart ve kuru ağacın eğilmeyi kabul etmiyeceği herkesin bildiği bir gerçektir. Bu kadar açık ve seçik bir şekilde anlatılan bu hususları hala dikkate almayıp yine ilerde yaparım iddiasına kalkışırsan daha nasıl hikmetten dem vurursun? Bundan büyük ahmaklık olur mu? Belki de beni ibadetten alıkoyan, şehvetlerimin zevkine olan düşkünlüğüm, zahmet ve meşakkate dayanamayışımdır. Diyeceksin ki bu da açıkca bir ahmaklık ve en çirkin bir mazerettir. Şayet bu iddianda doğru isen saf ve temiz olup ardı arası gelmeden ebedi nimetlerin zevkini ara. O da bu dünyada değil cennette olur. Şayet şehvetlerinin arzusuna bakıyor ve onların temini için çalışıyorsan bu da o şehvetlere muhalefetle temin edilir. Öyle lokma var ki bir çok lokmalara engel olur. Bir hastaya bir doktor �Üç gün soğuk su içmeyeceksin. Şayet içersen hastalığın müzminleşir ve ömür boyunca daha soğuk içemezsin. Şayet tavsiyeme uyarak içmeyecek olursan iyileşir ve ömrün boyunca soğuk suyu içersin� dediği vakit ne olursa olsun ben şimdi içerim diyen hasta hakkındaki görüşün nedir? Bu adama deli demez misin? İşte ömrünün tümü ebedi olan ahirete nisbetle üç gün de değildir. Acaba üç günlük olan şu fani dünyada şehevi arzuların acısına sabretmek mi daha büyük yoksa müddeti uçsuz bucaksız, elem ve kederi sonsuz olan cehennem ateşine dayanmak mı daha zordur? Dünyadaki üç günlük mücadeleye sabredemeyen acaba en ağır ebedi olan Allah�ın azabına nasıl dayanacaktır? Bütün bu durumlar karşısında hala nefsinle mücadele etmeyip ona müsamaha göstermen ya gizli küfründen ya da ahmaklığından ileri gelir. Ahmaklığın Allah�ın senin ibadetine ihtiyacı olmadığını düşünerek hiçbir kötülükten çekinmeden Allah�ın keremi ve afvına güvenmendir. Halbuki öteyandan bir lokma ekmek veya bir kuruşta ona güvenin yok. Bütün imkanların ile onları elde etmeye çalışır ve bu hususta her çareye baş vurursun. İşte bu tutum ve davranışların ile Hz. Muhammed (S.A.V.)�den ahmaklık damgasını yersin. Bir hadisde Hz. Muhammed (S.A.V.) şöyle buyurdu: �Akıllı adam nefsini hesaba çekip ölümden sonrası için çalışan ahmak adam da nefsinin hevasına tabi kılıp Allah�tan uman kimsedir�.

Yazıklar olsun sana ey nefis! Şeytana ve dünyaya aldanmak senin için doğru olmaz. Sen herkesden önce kendine bak, vakitlerini kaybetme, nefesler sayılıdır. Bir nefesin gidince bir parçan gitmiş demektir. Hastalık gelmeden sıhhatini, meşgale gelmeden boş vaktini, yoksulluk gelmeden zenginliğini, ihtiyarlık gelmeden gençliğini ve ölüm gelmeden sağlığını ganimet bil de ahiretteki ebedi hayatını düşünerek onun için çalış. İnsaf et. Önümüzde kış gelecek diye onun günlerini hesab ederek yiyecek, giyecek, yakacak gibi bütün kış ihtiyaçlarını karşılmaya gayret etmiyormusun? Burada niçin Allah�ın fazlu keremine bağlanmıyorsun? Yakacak ve giyeceksiz de Allah beni üşütmez, Allah buna kadirdir demeden her çareye baş vuruyorsun. Acaba cehennem soğuğunun kışın bu soğuğundan daha az yoksa müddetinin daha kısa olduğunu mu sanıyorsun? Yoksa aralarında bir benzerlik bulunduğunu mu düşünüyorsun? Yoksa hiç çalışmadan bundan kurtuluş imkanlarının varlığına mı inanmıyorsun? Asla hiç biri öyle değildir. Kışın soğuğunu elbise, mesken ve ateşin gidereceği gibi cehennemin sıcaklık ve soğukluğu da ancak Allah�ı birlemek ve ibadet etmekle önlenebilir.

Yazıklar olsun sana ey nefis! Cehaletini at, ahiretini dünyan ile mukayese et. Hepinizin yaratılması ve diriltilmesi bir nefis gibidir. Bizi yoktan nasıl var etti ise yok ettikten sonrada tekrar var eder.

Ey nefis sana yazıklar olsun! Görüyorum ki tamamen dünya ile dostluk kurdun ve tamamen ona bağlandın. Ondan ayrılmak zoruna gidiyor. Durmadan ona yaklaşmak istiyorsun. Gittikce sevgisi gönlünde kuvvetleşiyor. Adeta Allah�ın sevab ve azabından, kıyametin hal ve güçlüklerinden gafil, dostlarından seni ayıracak olan ölüme inanmaz gibi bir tavır takınıyorsun. Hükümdarın sarayına bir kapıdan girip diğer bir kapıdan çıkmakla emrolunan bir kimse içeride gördüğü güzel bir yüze takılıp adeta orada kalacakmış gibi çıkmakta olduğunu unutarak onunla meşgul olmasını ve sonradan zorunlu olarak onu terketmek suretiyle çıkarılmasını bir akıllılık sayar mısın? Dünyanın da bunun gibi hükümdarların hükümdarı olan Allah�ın malı olduğunu, öldükten sonra kimsenin mülkiyetinde bir şeyin kalmadığını bilmiyor musun? Bunun için Hz.Muhammed (S.A.V.) şöyle buyurdu: �Cebrail bana dedi. Kimi seversen sev ondan ayrılacaksın. İstediğin şekilde amel et, ne amel işlersen onun karşılığını bulacaksın. Ne kadar yaşarsan yaşa sonunda öleceksin.� buyurmadimi?

Vay sana ey nefis! Dünya zevklerine iltifat edip onlarla dostluk edeni sonunda ölüm yakalayıp onlardan ayırdığı vakit hasretinin daha çok olacağını bilmiyormusun? Geçmişlere bir göz gezdirip yüksek inşaatlar yaptıktan sonra onları nasıl terkederek gittiklerini, Allah servetlerini onların düşmanlarına nasıl verdiğini görmüyor musun? Onların yiyemeyeceklerini topladıklarını, oturmayacakları meskenleri yaptıklarını, ulaşamayacakları şeyleri umduklarını bilmiyor musun? Her biri göklere doğru yükselmiş inşaatlar yaptığı halde varacağı, yer altındaki bir çukur değil mi? Bundan daha büyük ahmaklık olur mu? Yakında göç edeceği dünyasını imar ederken kesin olarak varacağı ahiretini tahrip edip yıkması akıl karımıdır? Bu gibi ahmakların ahmaklığına müsaade etmekten utanmaz mısın? Kabul edelim ki sen bu işlere akıl erdiremiyor ancak başkalarına uyabiliyorsun. O halde sana düşen vazife dünyaya dalan bu gibilerle alimler, veliler ve peygamberlerin akıllarını mukayese ederek daha akıllı olanlara uymak değilmidir?

Ey nefis! Şiddetli cehaletin ve açık bir azgınlığın var. Sana şaşarım. Açık ve meydanda olan bu durumları nasıl görmemezlikten gelirsin. Belki mevki sevgisi seni sarhoş etti de bunları anlayamaz hale getirdi. Düşünmez misin, mevki demek, bazı kimselerin gönüllerini kendine çekmek demektir. Sen bazı kimseleri bırak da bütün dünya halkının senin karşında eğildiklerini kabul et. Yani böyle olsa bile elli yıl sonra ne sen ve ne de sana eğilenlerden kimse kalmayacaktır. Hatta geçmiş hükümdarlarda olduğu gibi zaman gelecek tamamen unutulacak, adın, sanın bile anılmıyacaktır. Nitekim ayetde: �Şimdi onlardan hiçbirini duyuyor veya hiçbir ses işitiyor musun?� buyurulmuştur.

Yazılar olsun sana ey nefis! Acele et ölüm yaklaştı, helaka yöneldin, korkutulan zaman geliyor. Sen öldükten sonra kılmadığın namazları kim kılacak ve tutmadığın oruçları kim tutup Rabbini senden razı edecek?

Vay sana ey nefis! Günlerin azaldı, sermayeni bugünlerde temin edeceksin. Geri kalan günlerinde boşa geçirdiğin günler için ağlasan kendin için yine bir eksikliktir. Ya geride kalan günlerini de eskisi gibi kaybeder ve adetin üzerinde israf edersen halin nasıl olur?

Ey nefis! Sana yazıklar olsun. Dışardan insanlara karşı süslenirken içerden Allah ile mücadeleye kalkışırsın. Acaba insanlardan utanırken Allah�tan utanmıyor musun? Yazık sana. Rezaletlerle yoğrulup dururken insanlara faziletleri nasıl emredersin? İnsanları Allah�a davet ederken sen Allah�tan kaçarsın. İnsanlara Allah�ı hatırlatırken sen Allah�ı unutursun. Günahkarın cifeden daha pis koktuğunu ve pisliğin başkasını temizlemeyeceğini bilmiyor musun? Böyle iken sen pis pis koktuğun halde başkasını temizlemeğe nasıl cesaret edersin?

Vay sana vay ey nefis! Kendini Iblis`e merkeb yaptın, biner ve istediği tarafa götürür. Seni daima emrinde taşır. Bununla beraber ameline de magrur olursun. O amel ki ona karıştırdığın afetler, yaptığın ameli karşılarsa yine karlı çıkarsın. Allah ikiyüz bin yıllık amelinden sonra bir hatasindan sebeb Iblis`i telin ettigi ve yine bir zellesi (hatası) sebebiyle Adem (A.S.)�ı cennetten çıkardığı halde sen bu kadar çok kusurların ve günahların karşısında o karışık amellerine nasıl mağrur olursun?

Yazıklar olsun sana! Ahiret sana yaklaşırken sen ondan uzaklaşmak istersin. Ondan yüz çevirirsin. Dünyaya yönelirsin, halbuki dünya senden vaz geçmektedir. Nice kimseler vardır ki, umdukları yarınlara kavuşamamış ve niceleri var ki içinde bulundukları günlerini tamamlayamamışlardır. Sen bütün bunları konu komşularında görmektesin. Ölüm anındaki hasretlerini gözünle gördüğün halde hala eski tutum ve davranışlarından vazgeçmezsin. Allah�ın herkesi küçük büyük, gizli aşikar bütün yaptıklarından sorumlu tutacağı günden kork. Hangi bedenle Allah�ın huzurunda duracağını ve hangi dil ile cevap vereceğini düşün. Hiç olmazsa geride kalan sayılı günlerini ebedi hayatın için harca.

http://www.delikanforum.net/konu/25747-imam-gazali-den.html

Düzenleyen admin - 06 Mayıs 2010 Saat 09:00
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,172 Saniyede Yüklendi.