|
SABIR ve ŞÜKÜR |
Yanıt Yaz |
Yazar | ||||||||||||||||
fatma
Kalfa K.Tarihi: 28 Nisan 2010 Durumu: Aktif Değil Gönderilenler: 230
|
Mesaj Seçenekleri
Alıntı Cevapla
Konu: SABIR ve ŞÜKÜR Gönderim Zamanı: 02 Mayıs 2010 Saat 23:58 |
|||||||||||||||
SABIR ve ŞÜKÜR
İman iki şeyden meydana gelmiştir. Biri ilim (bilmek) hali diğeri de amel hali'dir. Ameli sabırsız elde etmek mümkün değildir. Onun için sabır, imanın yarısıdır. Sabır iki cins şeyden meydana gelir. Şehvete sabretmek. Öfkeye sabretmek. Şehvete oruç tutarak sabredilir. Bu itibarla oruç sabrın yarısıdır. Mü'minin ameli sıkıntılara sabır ve nimete şükürdür. Bu sebepten de sabır imanın yarısıdır. Fakat sabır daha zordur. Bu itibarla sabır imanın tamamı olur. Nitekim Resulullah "İman sabırdır." buyurdu. Yani imanın en zor olan kısmı sabırdır.Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: "Yemek yiyip şükredenin derecesi, oruç tutup sabredenin derecesi gibidir." Para biriktirmeyi menetmek hakkındaki "Gümüş ve altını hazineye koyup saklayanlar..." ayet-i celilesi gelince Hz. Ömer "Öyleyse ne toplayalım?" dedi. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Allah'ı zikreden dil, şükreden kalp ve mümine bir hanım." İnançlı bir hanım, kalbin rahat ve huzurlu olmasına yardımcı olur. Şükür de ancak bu kalp ile yapılabilir. Şükrün ilmi, sana ulaşan her şeyin Yüce Allah'tan olduğunu, onda kimsenin ortaklığı olmadığını kesin olarak bilmektir. Sebepler arasında başka biri veya başka bir şey görüldüğü sürece şükür tamam olmaz. Zira padişahtan aldığın bir bağışta, vezirin yardım ve aracılığını görürsen, bütün teşekkürünü padişaha karşı olmaz. Belki bir kısmı vezir için olur. Bunun gibi nimeti yağmurdan, yağmuru da buluttun bilirsen, denizde kurtuluşu rüzgarın uygun esmesine bağlarsan, şükür tam olmaz. Ama bütün bunları Yüce Allah'ın kudretine bağlı bilirsen şükre noksanlık gelmez. Bir insandan gelen nimeti de aslında gönderen Allah'tır. Ve Allah verdiğin şeyin karşılığında bir gaye gütmez. Bütün insanların, Padişahının Allah olduğu bir hazine müdürü durumunda oldukları ve padişahın emirlerine karşı gelme gücünü taşıyamadıkları düşünülürse ve inanılırsa şükredilebilir. Belki bunu bilmek şükrün ta kendisidir. Yüce Allah'ın verdiği nimeti, O'nun rızasına uygun yerde harcamak şükür, sevmediği yerde kullanmak ise nimete küfürdür. Allah'ın rızasına uygun olan ve olmayan her şeyi bilmek ancak şeriatı bilmekle mümkün olur. Her nimet, Allah'ın sevdiği yerlerde harcanmalıdır. Mesela göz iki şey için yaratılmıştır. Biri insanın bu dünyada kendi işler için gezip dolaşması. Diğeri de Yüce Allah'ın acaip işlerine bakıp büyüklüğü ve gücünü anlaması için, onunla acaip işlere bakmaz da, namahreme bakarsa, göz nimetinde küfür etmiş olur. Yüce Allah eli, işlerini görmek, yemek yemek, onunla yıkanıp temizlenmek ve bunlara benzer işler için yaratmıştır. Onunla günah işleyince nimete küfür olur. Boş yere bir ağacın dalını kırmak veya gereksiz yere bir çiçeği koparmak el ve ağaç nimetini bozmak demektir. İhtiyaç için olunca nimete küfür değildir. Ancak başkasına ait ağacın dalını kırmak, ihtiyaç için olsa bile yine nimete küfürdür. Kaynak: Kimya-ı Saadet, Gazali, Merve Yayınları |
||||||||||||||||
Yanıt Yaz |
Forum Atla | Forum İzinleri Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |
|