Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Fikirleri > Gazali'nin Fikirleri
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

GAZÂLİ ve FELSEFE

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
sibel Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 189
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı sibel Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: GAZÂLİ ve FELSEFE
    Gönderim Zamanı: 06 Mayıs 2010 Saat 14:43
Zira şüpheler hakka ulaştıran şeylerdir. Şüphe etmeyen araştıramaz, araştırmayan ise göremez. Görmeyen ise karanlık ve sapıklık içinde kalır. Bundan Allah’a sığınırız”.

GAZÂLİ’NİN ÇİLESİ
Gazâli, Nizamü’l Mülk’ün ilmi ve hukuki işlerinde müşaviri ve Nizamiye Medresesi’nin baş müderrisi iken, bir takım şüphelerin etkisinde kalarak; dünya arzularının cazibesi ile ahiret düşünceleri arasında kararsızlık içinde kaldı. Bildikleri ve öğrendikleri konusunda derin bir şüphe, vesvese ve ye’s haline düştü. Bu buhrandan kurtulmak için seneler senesi ızdırap çekti. Baş vurmadığı kapı, in-celemediği kitap kalmadı. Tam 11 yıl boyunca, Suriye’de, Hicaz’da, Kudüs’te dolaşarak inzivaya çekildi. Gazâli, bu fikir çilesini şöyle anlatıyor:
“Asıl yaratılışın hakikatı ile ana, baba, öğretmenleri taklit etmek sebebi ile bende meydana gelen inançların gerçeğini araştırmak istedim. Telkin ile başlayan ve han-gisinin “hak” hangisinin “bâtıl” olduğunda ihtilaf bulunan meseleleri ayırmak arzusu içinde idim. Benim gayem, işlerin hakikatını anlamak ve bilmek idi. Böyle olunca, önce “bilgi nedir?” sorusuna cevap vermem gerekir, diye düşündüm. Araştırmalarımın sonucunda anladım ki, “gerçek bilgi” asla şüpheye yer bırakmayan bilgidir. O kadar ki, bir kimse “gerçek bilgi”nin yanlışlığını isbat için, olağanüstü şeyler gösterse, mesela, “taşı altına, değneğini ejderhaya çevirse” ve bunu davâsının doğruluğuna delil gösterse, bu keyfiyet bile beni “hak bildiğim” ve “doğruluğuna inandığım” bilgiden şüphe etmeye düşürmemelidir. Mesela ben 10 sayısının 3 sa-yısından büyük olduğunu bildikten sonra, bu gibi gösteriler artık bende bir şüphe ve tereddüt meydana getiremez. Ancak, o adamın bunu nasıl yaptığına şaşarım. Yoksa, bildiğim şeyden şüphe etmem...
...Zamanla bilgilerimi kontrol ettim. Gördüm ki bende iki türlü bilgi var. Birincisi, beş duyu organı vasıtasıyla kazandığım “hissiyat” adını verebileceğiiz bilgiler, ikincisi de delil aramaya muhtaç olmayan ve “zaruriyat” adını verebileceğimiz apaçık bilgiler... Şimdi düşünüyorum, sakın diyorum; bu bilgilerim de “taklide” dayanan bilgilerim gibi olmasın... Bu konuyu ciddiyetle inceledim, gördüm ki, “hissiyata” (beş duyuya) dayalı bilgilerim pek sağlam değil... Düşünün, beş duyunun en güvenilir olanı göze bağlı olarak “görme” işidir. Oysa göz, pek güvenilir bir organ değil... Çünkü göz, gölgeye bakar, onu hareketsiz sanır. Yine göz bizim yerküremizden daha büyük olan yıldızları, bir altın lira büyüklüğünde idrak eder... Oysa deliller bunun aksini söylüyor. Bu durumda şöyle düşündüm: “O halde beş duyudan gelen bilgilere de güven olmaz. Bu tip bilgilerin akıl ve tecrübe ile tashihi gerekir”.
Sıra, aklın ister istemez kabul ettiği “ zaruriyat”a gelmişti. Aklım diyordu ki, “on, üçten büyüktür”, “birşeyde nefiy ve isbat biraraya gelmez, birşey hem hadis, hem kâ-dim olmaz, birşey hem var, hem yok olmaz, birşey hem vacip, hem muhal olmaz...” Acaba aklın bu hükümleri de doğru muydu? Müthiş bir hastalık mıydı? Neydi bu, beni şüphe kavuruyordu... Nihayet vahyin yardımı ile, yani Sevgili Peygam-berimiz’in tebliğlerini hakkı ile anlayarak bu durumdan kurtuldum.... Zaruriyat dediğimiz bilgilerin kabule şayan olduğunu anladım”.

GAZÂLİ ve FELSEFE
Döneminin eşsiz dahisi Gazâli, o güne kadar çeşitli dalâletlere götüren Yunan kaynaklı felsefeye karşı yeni bir bakış açısı koydu. Yunan felsefesinin sebep olduğu düşünce tarzını, İslam aleminin safiyetinin bozulması ve zihni bağımsızlığın ortadan kaldırılması olarak görüyor ve filozofları tenkid ederken, Yunan felsefesi karşısında taklitçi, teslimiyetçi ve pasif kaldıklarını söylüyordu. Nitekim Farabi ve İbn-i Sina’yı eleştirirken, onların da taklitçi olduğunu vurgulamış, Sokrat, Eflatun ve Aristo gibi Yunanlıları sanki hiç hata yapmayan insanlar olarak aşırı yükseltmeye gittiklerini söylemiştir. Gazâli, “felsefecilerin, ilmin özünü bırakıp kabuğu ile uğraştıklarını ortaya koyacağım” demiş ve bunu yapmıştır.
Gazâli ilimleri önce dini ve dünyevi olarak ikiye ayırır. Gazâli’ye göre felsefe ve diğer ilimler sahasında ortaya konan bilgi birikimi ile varlık dünyasını kavramada güçlü bir vasıta olan akıl, açıklayıcı bir model olarak kullanılabilir ve bunun İslami açıdan hiç bir mahsuru olmadığı gibi, bilakis teşvik edilmelidir. Ancak ilahiyat sahasında aklın izahtan aciz kaldığı konuları, aklı mutlak kabul ederek izaha kalkışmak doğru değildir. Şöyle diyordu:
“Şüphe etmeyen doğruyu göremez, doğru bakamayan basiret sahibi olamaz, basiret sahibi olamayan da zulmette ve sapıklıkta kalır. Tabiat ilimlerinden elde edilen bilgileri din adına tenkid etmeyi vazife sayan kişi, aslında dine karşı suç işlemiş ve dine zarar vermiştir. Dinsizleri en çok sevindiren şey, fen ilimlerine din adına karşı çıkılması ve bu konuların dine aykırı olduğunun söylenmesidir. Zira dini çürütmenin en kolay yolu budur”.

ÇEŞİTLİ
KONULARA BAKIŞI
Gazâli araştırmayı şu sözleriyle teşvik ediyordu:
“İnsanoğlu küçük bir âlem olması bakımından, kâinatın fihristesi hükmündedir. Onun vücut yapısı sadece hekim olmak isteyenler tarafından değil, Allah’ı daha iyi bilme, yani marifete ulaşmak isteyenler tarafından da çalışılmalıdır. Aklın fonksiyonu, peygamberlik ve vahiy ışığıyla bize ulaşan bilginin seviyesinin farklılığını anlayabilmemiz için yol göstermek, nübüvvet gözüyle idrak olunan bilgiyi (duyu or-ganlarımızın verileri ve mantıkla) tamamen ihata etmeye muktedir olmadığımızı (yine müşahede, tecrübe ve mantık vasıtasıyla) bize kavratmak, elimizden tutarak körleri kılavuzlarına, aciz hastaları müşfik hekimlerine ulaştıran emin bir kılavuz gibi bizleri nübüvvet makâmına teslim etmektir.
İşte aklın görevi budur...”
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,098 Saniyede Yüklendi.