Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Fikirleri > Gazali'nin Fikirleri
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Modern Fizik ve İmam Gazali..

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
sibel Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 189
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı sibel Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Modern Fizik ve İmam Gazali..
    Gönderim Zamanı: 10 Mayıs 2010 Saat 21:24

Gazali'nin kelam görüşünün modern fizik ile buluşması,


Aristo ve yeni-eflatuncu felsefeye göre alem ezeli olarak mevcuttu ve İslam dünyasında  sudur nazariyesini benimseyen meşşai filozoflar vardı..İslam kelamcısı Eş’ari’den bu yana bu görüşün olumsuz neticeleri görülmüş fakat Gazali’ye kadar bu fikri reddecek sistemli bir düşünce geliştirilememişti..sadece bu fikrin Kur’an’daki yoktan yaratma anlayışına ters olduğu söylenebiliyordu..

Gazali ve Evrenin başlangıcı

Gazali ,alemin(evrenin) ezeli olarak var olduğu düşüncesini reddeder.Gazzali,evrenin,Allah’ın ezeli takdiriyle zaman içinde yaratılmış olduğunu yani bir başlangıcı olduğunu savunur..

Bunu savunurken matematik bir delil ileri sürer;….alem ezeli olarak mevcutsa feleklerin dönüşünün sayısınında sonsuz olması gerekir..fakat biz Güneş feleğinin bir dönüşünü bir yılda,Satürnün 30,Jüpiterin 12 yılda tamamladığını biliyoruz..Güneşin ve diğer feleklerin dönüşleri arasındaki sonlu oran sırasıyla 1/30,1/12 olarak verebiliriz ki bu durum bu dönüşlerin sonsuz olduğu ve sonsuz bir zamanda meydana geldiği şeklindeki faraziyeyi tekzip eder.

Ayrıca bu dönüşler ya tekdir ya da çifttir ve netice olarak sonludur... sonsuz ise ne tekdir ne de çifttir..Feleklerin dönüşünün sonlu olması bize başlangıçları olması gerektiğini söyler..

Oluş ve yok oluş..

Gazali bu alemin bir başlangıcı olduğunu ortaya koyduktan sonra bu alemdeki varlıkların oluş ve yok oluşu kabul eden varlıklardan olduğunu ifade eder...(Gazali’nin varlık katagorisindeki sınıflandırmaya göre..)

Gazali ,alemdeki yaratıkları Allah’ın yukarıdan aşağıya doğru bir tertip üzere yoktan var etmiş olduğunu söyler..

Bu alemde çeşitli şekillerde oluşan varlıklar aynı zamanda yok oluşa da tabidirler..

Zaman ve Hareket..

Gazali oluş ve yok oluş bahsinde hareketin ne olduğunu da tanımlar..


hareket;birbirine bitişik mekanlarda birbirini takip eden oluşların ancak devamlı surette ardı ardına varolup yok olmalarıyla meydana gelen bir şeydir..


eğer ard arda oluşlar baki kalsaydı hareketten değil sükundan bahsedilirdi.yani hareket varlığıyla beraber yokluğu da zaruri olarak düşünülmesi gereken bir olgudur..

Gazali ,buradan hareketin ancak zaman içinde meydana gelebileceğini iddia eder..çünki özü itibariyle varoluş ve yokoluşa tabidir.  hareketin geçmişi ve geleceğinden bahsedebilmek ancak zaman kavramıyla mümkündür.

Hareket ,zaman içinde meydana geldiğinden zaman ve hareket arasında yakın bir ilgi vardır..


Zaman nedir Gazali'nin sisteminde?...

Zaman,hareketin mikdarıdır,öncelik ve sonralık bakımından kendini belli eder..


Gazali 'eğer varlıkta hareket olmasaydı zaman da olmazdı' der..ve ileri sürdüğü bazı delillerden sonra zamanın hareketin süresinden yani uzanımından ibaret olduğu sonucunu çıkarır..

Hareket halinde olan cisimlerin mutlaka bir ilk hareket ettiricisi olmalıdır…,sonsuza uzayan bir silsile olamaz düşüncesini zamana da tatbik eder Gazali..


zaman ve hareket birlikte var oldukları için zamanında sonsuz geçmişe giden bir silsilesi olamaz..geçmiş zamanda bir ezeliyet yoktur ve zamanında bir başlangıcı vardır yani yaratılmıştır.

Zaman,alemin hareketinin sonucudur..hareket varolmaya başladığı anda zamanda varolmaya başlamıştır..geçmiş ve gelecek bizim vehmimizde vardır..yani geçmiş ve gelecek olduğunu zannederiz,vehmimizin bizi yanıltmasıdır..hareket ortadan kalkınca bu algıda ortadan kalkar..

Mekan Kavramı;

Mekan kavramını da Gazali harekete bağlar ve cisim ve hareketin olmadığı yerde mekanın da olamayacağını söyler.

Tasavvufi yorum,

Burada biraz kelamın sahasından çıkıp tasavvufi anlayışa baktığımızda sufiler nazarında varlık sadece TEK BİR AN’dan ibarettir ve hakikatte var olan yalnız ALLAH’tır....İmamı Rabbani algılar dünyasında yaşadığımızı söyler..algılarımız bizi hakikat konusunda yanıltıyor..böyle algılanmamız istendiği için programlanışımız gereği..

Modern Fiziğin Yorumu..

Big bangten önce bilim dünyası evrenin durağan olduğunu,başlangıcı ve sonu olmadığını ve sonsuz boyutlara sahip olduğunu düşünüyordu.

 big bang teorisi ve bunun zaman içinde geliştirilmesiyle evrenin aslında ezeli olmadığı,bir başlangıcı olduğu ve durağan olmayıp sürekli genişlediği ortaya çıktı..ve yine big bangden önce madde olmadığı için maddeye bağımlı olan zamanın da varlığından söz edilemiyor.

Modern fiziğin geldiği bu nokta Gazalinin metafiziğiyle paralellik arzediyor..

Gazali'nin ortaya koyduğu zaman ve mekanla ilgili açıklamaları ve sufilerin algılar dünyasında yaşadığımız görüşleri Einstein’in modern fizikte izafiyet görüşleriyle benzerlik gösterir.

Mekan dediğimiz şey,hariçte mevcut değildir.Bizim mekanda idrak ettiğimiz nesneler,aslında mevcudatın öz yapısından dış yapısına,yahut,dış yapısından öz yapısına doğru dizilme içinde bir bütündür ve zaman dahi bu diziliş içinde yer alan ,birini ötekine kıyaslama metodundan başka bir şey değildir.’EİNSTEİN

Klasik Fizik

Modern fizikteki gelişmelerden önce klasik fiziğin öğretisine göre  durağan,başlangıcı ve sonu olmayan,sonsuz boyutlara sahip bir evrenimiz vardı..madde bu evrende ezeli ve ebedi olarak mevcuttu ve tüm fiziksel olayların açıklanabilir bir sebebi vardı..bu nedensellik ilkesi aynı zamanda materyalist felsefeninde temel argümanıydı..aynı nedenler aynı koşullarda aynı sonuçları verir..aynı neden aynı sonuca yol açtığından bu ilke kesindir ve evrendeki tüm olaylar bu ilkeye göre gerçekleşir..

Aristo ve Gazali Metafiziğinin Çatışması,İlliyet Prensibi

Nedensellik ilkesinin kelamdaki tartışma şekline baktığımızda yine Aristotales ve Gazali metafiziğinin bir çatışma noktasıyla daha karşılarız..

Aristo’da sebep ve sonuç arasındaki bağ zaruridir.Aristo’nun bu determinist görüşü Es'ari kelamcıları tarafından benimsenmemiş ve zaruret (illiyet)bağını  reddetmişlerdir..


Fakat büyük Eş'ari kelamcısı Gazali bu determinist anlayışın dini sahaya tatbikinde sorun çıkacağını görmüş ve selefleri gibi bu zaruret bağını inkar etmemiş fakat sebepteki zarureti ortadan kaldırmıştır.

Gazali’ye göre sebeple sonuç arasındaki bağlantı zaruret bağlantısı değil,alışkanlık bağlantısıdır.

Filozoflara göre her  varlığın bir tabiatı vardır ve bunun getirisini zaruri olarak yapacaklardır...ateş tabii olarak yakıcıdır..pamuk da tabii olarak yanıcıdır..birinin yakması diğerininde yanması zaruridir..bu yüzden ateş pamuğu zaruri olarak yakar..

Gazali bu düşünceye itiraz eder..yanmanın esas sebebi ateş değildir..pamuğu karartıp cüzlerine ayırarak kül eden esas faili Allah’tır.Gazzali’ye göre ateşin fail olduğuna pamuğun yanmasını gözlemlemekten başka bir delil yoktur..halbuki gözlem sadece ateşle yanmanın meydana geldiğine delalet eder yoksa yanmanın ateş yüzünden meydana geldiğine değil.Çünki Allah’tan başka hakiki fail ve illet yoktur..

Gazali,bir şeyin bir şeyle beraber bulunmasının,o şeyin o bir şey sebebiyle meydana geldiğine delalet etmeyeceğini,aynı zamanda hadiseler arasında da,her zaman bir sebep-sonuç münasebetinden söz edilemeyeceğini iddia eder..

Ateşin yakma fiilini gerçekleştirdiği alışkanlıklarımız sonucunda edindiğimiz bir bilgidir,zaruri bir şart değildir..pamuk ateşle karşılaştığı zaman iradesiyle yanmayı yaratan Allah aynı iradeyle ateşin yakmamasını da yaratabilir..Hz.İbrahim’in ateşe atıldığında yanmamasını buna delil olarak gösterir.ayrıca Gazali kendisini talk tozuna bulayan kimseye ateşin tesir etmediğini bu gerçeği bilmeyen kimsenin ise bunu inkar edeceğini söyler..


Sebep ve netice arasında zaruret bağı kalkınca mucizelerinde akli izahı yapılabilir..

Modern Fizik ile Gazali’nin buluşması;

Klasik fizik determinizm ilkesinden dolayı bu izahları mümkün kılmazken modern fiziğin geldiği noktada bu kadar kesin sebep-sonuç zaruri bağından söz edemeyişimiz Gazali ile modern fiziği buluşturan bir başka önemli nokta.

 Heisenberg’in belirsizlik ilkesi ile nedenselliğin zaruret prensibi sarsıntı geçirmiştir...kesin sonuçların yerini olabilirlikler almıştır..


Big bang ve Tanrı,

Big bang ve tanrı isimli bir siteden bir alıntı yaptım aşağıda

_____________________________________________________

 ZAMANIN BAŞLANGICI VE ÖZET

Einstein’in “izafiyet teorisi” zamanın mutlak olmadığını, zamanın, hız ve çekim gücü gibi değişkenlerden etkilendiğini ortaya koydu. Bu, evrenin, hareketin ve zamanın birbirine bağlı olduğu ve bu üçünden birinin olmadığı durumda, diğer ikisinden söz etmemizin mümkün olmadığı anlamını taşımaktadır. Öyleyse, evrendeki hareketin kaynağını İlk Hareket Ettirici’de bulanlar, evrendeki zamanın ve evrenin kendisinin de kaynağını bu İlk Hareket Ettirici’de bulmak zorundadırlar. Yoksa kendi içlerinde çelişkide kalırlar.

Big Bang teorisinin ve fizik bilimlerindeki gelişmelerin, Eski Yunan felsefesinde yaptığı düzeltmeler kısaca şöyle özetlenebilir:

1- Evrenin ve maddenin ezeli olmadığı anlaşıldı. Tek Tanrılı dinlere inananların evrenin ve maddenin başlangıcı olduğuna dair yaptıkları muhalefetin doğruluğu anlaşıldı.

2- Aristo-Ptolemy sisteminde statik sınırlarla çevrili bir evren öngörülmüştü. Big Bang teorisinin her an genişleyen evreni gözler önüne sermesi, evrenin statik sınırları olmadığını, evrenin sınırlarının dinamik bir şekilde her an genişlediğini ortaya koydu.

3- Big Bang teorisi ile yıldızların tamamen yok olacağı ve başlangıçları olduğu ortaya kondu. Yıldızlar üzerine yapılan gözlemler ve hesaplamalar da bunu doğruladı. Böylece yıldızların ezeli ve ebedi bir yakıtla yandığına ve Ay üstü alemin tanrısal yapıda olup olduğuna dair Eski Yunan görüşünün geçersizliği anlaşıldı.

4- İzafiyet teorisinin formülleriyle evren-hareket ve zaman birbirine bağlandı. Böylece evrenin başlangıcının ispatı, hareketin ve zamanın başlangıcını da ispatladı. Böylece harekete başlangıç bulan, fakat evreni ve zamanı ezeli kabul eden Eski Yunan’a ait yaklaşım düzeltildi.

5- Big Bang teorisi, evrenin ezeli olmadığı gibi ebedi de olmadığını, tüm evrenin bir gün “kıyamet” sürecini yaşayacağını gösterdi. Evrenin bir kıyamet süreci ile yok olmasına Platon ve Aristo’nun felsefesinde rastlanmaz. Big Bang, onların felsefesindeki bu açığı göstermiş ve sonsuza dek var olacak evren tasarımının yanlışlığını ispatlamıştır.

Caner Taslaman

_________________________________________________

İbn Rüşd ve Gazali

İbn Rüşd , Gazali’den farklı olarak alemin ezeli olduğunu iddia etmekteydi.


izafiyet konusunda Einstein'in zaman ve hareket birlikteliği yorumuyla Gazali'nin sistemi örtüşüyor.

Nedensellik(illiyet) ve Hikmet

İbn Rüşd’ün Tehafüt isimli eserinde Gazali’ye getirdiği en ciddi eleştirilerden biri nedensellik bahsindedir ve bu İbn Rüşd’ün din felsefesindeki orjinalliğidir.

Filozofumuza göre hikmet bir şeyin illetlerini bilmek demektir.Tanrı hakkında bilgi edinebilmemiz için O’nun kurduğu nizamın sabit,devamlı,zorunlu ilkelerini bilmemiz gerekir.

Eğer alemin şu andaki durumunun başka türlüde olabileceği akıl bakımından mümkün görülürse,insan ile alem arasındaki ilişki ve uyumda bozulacağından orada hikmet görmeye imkan kalmayacaktır.Böyle bir düşünce sonucu bakımından Hikmet anlayışını dolayısıyla alemden Tanrı’ya akıl ile gitme yolunu kapayacak hatta daha da ilerisinde rastlantı düşüncesine yol açıp materyalizme kadar gidecektir..

Yorum,

İbn Rüşd'ün sebeplilik meselesindeki itirazları  genel olarak Eş’ari kelamcılarına yönelik olsada Gazali'nin bunlardan ayrılması gerekir..Çünki Gazali zorunluluğu mutlak anlamda reddetmiyor.

eğer Eşarilerin yaptığı gibi nedensellik reddedilirse İbn Rüşd itirazında haklıdır ve bu durum hikmeti ortadan kaldırarak tesadüfçülüğe ve materyalizme kapı açabilir..Gazali burada sebepler mutlak zorunluluğu gerektirmez diyerek mucizenin olabilirliğini ifade etmeye çalışmıştır ki bugün modern fiziğin geldiği noktada da olasılıklar konuşulmaktadır..



Dünyamızın Özel Tasarlanmış Oluşu,

 dünyanın ayrıcalıklı bir gezegen olduğunu ve evrende dünya gibi bir gezegenin ve yaşamın olma ihtimalinin bilimsel olarak her geçen gün azaldığını bilim insanları söylüyor.

 

bu tartışmanın kelami tarafına baktığımızda,dünyanın ayrıcalıklı bir gezegen oluşunun İbn Rüşd'ün alemin mümkünatı konusuna getirdiği açıklamalarla paralellik arz ettiğini söyleyebiliriz..

kelamcılardan Cüveyni dünyamızın bütünüyle mümkün bir alem olduğunu söyler..örneğin atılan bir taş düşmek yerine yukarıda çıkabilir bu mümkündür der.bu, alemde görülen herşey daha farklı biçimde de olabilirdi anlamına geliyor..bu ise tesadüf anlayışını ortaya çıkarır..

İbn Rüşd buna itiraz eder..dünyamız olabilecek en mükemmel sistemdir ve bundan daha mükemmeli dünya için mümkün değildi, der..eğer alemi hem şu andaki durumu gibi hem de başka bir türlü düşünecek olursak; mesela insanın kulağıyla görmesinin mümkünatı gibi..o zaman eşyadaki hikmet ortadan kalkar bu ise bizim yaratıcıyı tanımamızı muhal hale getirir..

İbn Rüşd 'hikmet,birşeyin illetlerini bilmek demektir' der..hikmet anlayışı ortadan kalkarsa alemden Allah'a akıl ile gitmek mümkün olmaz Allah'ın Hakim ismine de ters olur bu.

eğer alem mümkün alemlerden biriyse bu dünyamızın daha mükemmel olabileceği halde daha az mükemmel olduğunu da düşündürebilir.eğer alemin bundan daha az mükemmelinin mümkün olması düşünülürse;


bu ,dağdan doğal etkilerle rastgele yuvarlanan taşların bir yerde toplanmalarının bize hiçbir bilinçli müdahaleyi,planı ve nizamı hatırlatmamaları gibi bir plansızlığı ve rasgeleliliği anlatır..

bütün bu sebeplerle İbn Rüşd bu alemin mümkün alemlerden biri olduğu düşüncesine katılmaz.Filozofumuza göre içinde bulunduğumuz bu alem,biricik alemdir ve bu alemde şimdikinden daha sağlam ve mükemmel olamayacak derecede bir tertip ve düzen vardır..

EVREN NEDEN BU KADAR BÜYÜK??

Herşey insan içinse bu uçsuz bucaksız evren insanın ne işine yarayacak gibi bir mantık yürütme görüyorum arkadaşlarda..

bugünkü bilim evrende milyarlarca galaksi olduğunu bize söylüyor.bizim birkaç yüz milyar yıldızdan oluşan galaksimiz ise bu galaksiler arasında toplu iğne başı gibi kalıyor.

bu sadece makro aleme ait  kapasitemiz ölçüsünde gördüğümüz büyüklük..mikro alemin derinliklerine inildiğinde de milyar kere milyar ölçekte küçüklüklerle karşılaşıyoruz..

elimizdeki cihazların ölçmekte aciz kaldığı büyüklükler ve küçüklükler..bu sadece algılayabildiğimiz kadarıyla tabiki..

Kur'an'da Allah'ın alemlerin Rabbi olduğu ve mülkün yegane sahibi olduğu bildirilir..

bizim evrende müşahede ettiğimiz büyüklükler O'nun mülkünden küçük bir parçadır aslında.

bu evrenin büyüklüğünü müşahede etmemiz bize Allah'ın EKBERİYETİ hakkında bir fikir verir..bir sultanın elinin altında bulunan mülkünün büyüklüğü ve ihtişamı nasıl ki o sultanın gücü hakkında bize bir fikir veriyorsa alemin bu büyüklüğünü makro ve mikro ölçekte seyretmemizde bize Allah'ın EKBER oluşu ile ilgili bir kıyas imkanı verir..

insanın merkezi önemi ve eşrefi mahlukat olmasını ve alemin insan için yaratılmış olmasını fiziksel değil manevi olarak yorumlamak gerekir..Allah'ı idrak etme ve tanımadaki kapasite başka bir varlığa verilmemiştir..bu yüzden insan merkezdedir..

mutlak olan bir şeyin ne olduğu bilinemez ..mutlak olan bir şeyi idrak edebilmek için onu kıyas edebilecek bir ölçü gerekir..eğer karanlık olmazsa gündüzün ne olduğu bilinemez gibi..karanlık gündüzün mutlaklığına bir sınır çizer ve biz gündüz hakkında bir fikir sahibi oluruz..

teşbihte hata olmasın..

Allah mutlak varlıktır ve O'nun esması da mutlaktır..yaratılmış olan tüm alemlerde Allah'ın esmasından yansımalardır..Allah'ın bu mutlak sıfatlarının bilinebilmesi için hayali bir sınır çizmek gerekir..İNSAN denilen varlık yaratıcının esmasına çizilen hayali bir sınırdır..insan kendinde mevcut olan cüzi malikiyet,ilim,irade gibi vasıflarıyla Allah'ın mülkünü,ilmini ve iradesini aklıyla tefekkür eder.

insan sahip olduğu eşyasına bakıp bunlar benim mülküm diye düşünür ve Allah'ın mülkünün ne demek olduğu ile ilgili onda bir fikir oluşur..biz kendi elimizin altında olan mülkümüze sonra da evrene baktığımızda Allah'ın mülkünün büyüklüğünü ve ekberiyetini kendimize kıyas yoluyla anlayabiliyoruz..bu kapasite insandan başka bir varlığa bu ölçüde verilmemiştir..

insanı evrenin merkezine taşıyan ondaki bu mana büyüklüğüdür..yoksa maddi ölçekte kıyaslar yapılacak olursa bununla başedemeyiz..bunun sınırı yok çünki..Allah EKBER'dir ve O kendi mülkünde Ekberiyetini seyretmektedir..

Hristiyanların İncil'de İsa'nın evrenin merkezine geldiği düşüncesinden hareketle dünyayı merkezde sanmaları ve Kopernik devrimine direnmeleri de buna benzer bir yanlış algılamanın sonucu..

Bazen yorum hataları çok aşikar olan bir gerçeği gözlerden kaçırabiliyor..

Küçük bir nükte;

 “Hazreti İsa eline kılıcını aldı, kızını yatırdı, tam kafasını kesecek iken Allah yukarıdan bir öküz indirdi”..


saygılar..

 

 

Kaynak;

 

İslam Düşüncesinde Din felsefeleri...............prof.dr.Necip taylan


Aristo Metafiziği ile Gazzali Metafiziğinin Karşılaştırması.......Süleyman Hayri Bolay

 

Bigbang Ve Tanrı..........................................dr.Caner Taslaman..

 

din-bilim konferansları--2.................organizatör:..Mustafa Akyol..

 

yorumlar..Şule Deniz

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,109 Saniyede Yüklendi.