Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali İle İlgili Güncel Haberler > Gazali ile ilgili güncel haberler
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

İbn Rüşd'ün Gazzali ve kelamcıları

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
sibel Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 189
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı sibel Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: İbn Rüşd'ün Gazzali ve kelamcıları
    Gönderim Zamanı: 11 Mayıs 2010 Saat 14:39

Ali Karataş                                                                                                             28/6/2007

İBN RÜŞD’ÜN FASLU’L-MAKALI’NDA GAZALİ VE KELAMCILARA YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Faslu'l-Makâl, İslam filozofu İbn Rüşd tarafından yaklaşık 1179-1180'te yazıldığı düşünülen eser. Genelde kabul gören ve tercih edilen görüşe göre eserin tam ismi Kitabu Fasli'l-makâl ve takriru mâ beyne'ş-şeria ve'l-hikme mine'l-ittisâl'dir.

Tarihçe

Eserin 1179-1180 civarında yazıldığı genel kabul görmüştür. Kaleme alındıktan sonra eserin Arapça nüshaları yaklaşık iki yüzyıl boyunca özellikle felsefe ve kelâm çevrelerinde varlığını sürdürmüştür. Daha sonra esere olan ilgi azalmış ve insanlar eseri okumayı bırakmış olsa da eserin İbranice nüshaları birkaç yüzyıl daha Batı'da varlığını sürdürmüştür. İbn Rüşd'ün Yahudi öğrencileri olduğu bilinmektedir ve Batı'nın İbn Rüşd'ü ve eserlerini öğrenmesinde bu öğrencilerin rolü büyüktür.

1859'da eserin ilk modern basımı M. J. Müller tarafından Münih'te yapıldı. Tekrar ilgi çekmeye başlayan eser bu basımdan sonra Kahire ve Cezayir'de basıldı. Bu baskılar 1323–1324 dolaylarında intinsah edildiği düşünülen bir yazmayı temel almıştır. Yazma Escurial Kütüphanesi'nde bulunmaktaydı.

Bu eserin tek yazma nüshası değildir. İstinsah tarihi 1235–1236 dolayları olan bir başka yazma da Biblioteca Nacional'de (Madrid) bulunur.

Bunların dışında Faslu'l-makâl'in Orta Çağ'dan kalma, bütün veya parça halinde dört nüshası bulunan İbranice tercümesi de mevcuttur.

Faslu'l-makâl İbn Rüşd'ün ez-Zamîme ve el-Keşfan minhâci'l-edille isimli eserleriyle bir bütün oluşturduğu söylenebilir. Nitekim sık sık bu üç küçük eser birlikte basılmıştır. Zaten Escurial Kütühanesi'nde 632 numarada kayıtlı bulunan Faslu'l-makâl nüshası ez-Zamîme ve el-Keşfan minhâci'l-edille'yi de içerir.

Konusu

Eserde hiçbir dinî esası inkâr etmeksizin bu dinî esaslar karşısında felsefenin durumu savunulmaktadır. Fıkıhtaki metotlarla mantık arasında benzerlik ilişkisi kurarak, bunların dinî açıdan bidât olmakla birlikte dince emredildikleri sonucuna varıyor. Ayrıca antik Yunan filozoflarının düşünce ve eserlerinden yararlanmanın önemli olduğunu ve bunda bir beis olmadığını belirtiyor.

Ayrıca eserde İsra suresinin 125. ayet inden insanların hakikate üç şekilde ulaşabileceği sonucunu çıkarır; ona göre insanlar ya burhan (delil), ya cedel ya da hatabe ile hakikati tasdik eder. Burhan ile tasdik eden insanlar filozoflar, cedel ile tasdik edenler kelamcılar ve hatabe ile tasdik edenler Selefiyye ve halktır.

İbn Rüşd eserde Gazalî'nin İslam filozoflarını tekfir etmesini şiddetle tenkit eder, Gazalî'nin filozofları tekfir ettiği hususları tek tek açıklar. Ayrıca Eş'arîleri ve Eş'arî kelam anlayışını, kelamcıların te'vili onaylayıp savunurken kullandıkları üslûp ve metotları eleştirir. Kelam konularının halka açıkça bildirilmesini doğru bulmaz, ona göre kelamcıların metotları ve konuları halka açıklaması kötü sonuçlar doğurabilir; bu tip konuları ancak âlimler ele almalı, tartışmalıdır.

Ayrıca, İbn Rüşd'ün bir diğer eseri el-Keşf an minhâci'l-edille'de İbn Rüşd Faslu'l-makâl'de felsefenin din karşısındaki konumunu açıklamaya, el-Keşf'de ise dinin felsefe karşısındaki konumunu açıklamaya çalışmıştır.

İbn Rüşd, risalenin giriş kısmında şeriatın felsefeyi farz kılıp kılmadığı sorusuna cevap arar. Ona göre eğer felsefenin yaptığı iş, varlıkları tetkik etmek ve varlıkların Allah’a nasıl delalet ettiklerini araştırmak ise felsefenin muhtevası şeran tavsiye ve teşvik edilen bir husus olmasıdır. Haşr suresi 2.ayet de bunu göstermektedir. Hz. İbrahim’in mücadelesi de bunun somutlaşmış halini ortaya koyar. İnsan kıyas yaparak Allah hakkında bilinen ne kadar mükemmel olursa o kadar Allah’ı iyi tanınır. Bunun için kıyas yapmak önemlidir. Kıyasın sonradan çıkan bir bilgiye ulaşma yolu olduğu sonucuna varılır ve bidat olduğu düşünülemez. Zira fıkıhtaki malumatlar da sonradan tespit edilmiş olup kimse bunarlın bidat olduğunu iddia etmiyorsa felsefede kıyasın da batıl olduğunu söyleyemez. Bununla birlikte zaruridir. Bilgiye ulaşmak için insanlığın sahip olduğu bilgi birikiminden faydalanmak gerekmektedir.

Felsefede yolunu sapıtan ve yanlışlıklara düşen insanlar vardır. İbnu Rüşd’e göre bunun sebepleri şunlardır:

—Yaratışlılardaki eksiklikler

—Kötü bir inceleme şekline sahip olmak

—Şehvani ve nefsanî arzuların galip gelip bunlara göre hareket ediliş olması

—Eserleri doğru anlamaya yardımcı olacak üstatların bulunmamış olmaması

Ona göre bu insanların olmasından dolayı insanları felsefi konuları incelemekten menetmek doğru olmaz. O, buna fıkıh ilmini kıyas ederek anlatır. Bu ve benzeri niteliklere sahip olan insanlar var diye fıkıhtan menetmek doğru değilse felsefeden de insanları menetmek doğru olamaz.

İnsanların tabiatı, tasdik yönünden birbirinden farklıdır. Bir kısmı, burhanla tasdik eder. Bazıları cedeli sözlerle tasdik eder. Çünkü bunların tabiatında bundan fazlası yoktur. Diğer bazıları ise iknai sözlerle, fakat burhan ehlinin burhana dayanan sözlerle tasdik etmeleri gibi tasdik eder. İbn Rüşd felsefesinde bu üçlü ayrımın önemi büyüktür. İsrâ suresi 126. ayete dayanır. Buna göre hakikate ya hikmetle, ya mevizeyi hasene ve güzel nasihatle veya en güzel ve tartışma biçimi ile çağrılır.

İnsanlar hakikate çağrılırken bu üç yoldan biriyle çağrılır. Bu üçlü tasnif Gazali’yi eleştirmesinde de önemli bir nokta olacaktır. Eğer hakikati tüm insanlara şamil kılmak istiyorsak İbn Rüşd’e göre bu tasnife dikkat etmek gerekir.

Faslu’l-Makal’de tevil kavramı önemli yer tutar. İbni Rüşd’ün kavrama verdiği anlam felsefesinin temelinde önemli yer tutmasının yanında Gazali’ye yönelttiği eleştirilerde de önemli bir nokta durumundadır.

Tevil, bir sözü hakiki delaletinden ve manasından çıkararak mecazî delalete ve manaya götürmektedir. Fakat tevil yapılırken “bir şeyi; benzeri veya sebebi veyahut sonucu veyahut da dengi… vs. olan bir diğer şeyle isimlendirmedir” gibi Arapçadaki mecazî ifadeleri kullanma hususundaki lisan geleneğinin ihmal edilmemesi şarttır. Ona göre bu gibi şeyler mecazi şeyler sınıfına dahil edilmelidir.

AKIL VE NAKİL ARASINDA UYGUNLUK 

İbn Rüşd, savlarında haklılığını ispat sadedinde fıkıh ve fıkıh âlimini örnek alıp kıyaslamalar yaparak göstermeye çalışır. Burhan ehlinin tevilinde haklılığını ortaya koymak için fıkıh âliminin yaptığı tevilde haklılığından hareket eder. Fıkıh âlimi zannî delillere göre hareket etmesine rağmen tevilinde haklı ise daha kuvvetli delillere sahip olan burhan ehli için bu durum daha çok münasip olmaktadır.

Şeriatın hükümleri lafız olarak anlaşılamıyorsa tevil edilmesi uygundur. Tevil ise belirtilen şartlar dâhilinde olmalıdır.

GAZALİ’NİN İSLAM FİLOZOFLARINI TEKFİR ETMESİ 

İbn Rüşd icmanın imkânsızlığından yola çıkarak tevil dâhilinde kalan noktalarda icmadan hiç söz edilemeyeceğini belirtir. Durum bu olunca bazı filozofların tekfir edilmesini doğru bulmaz. Bundan dolayı da Gazali’yi eleştirir.

İbn Rüşd’ün insanları anlama bakımından üç sınıfa ayırması burada tevilin bilinmesi noktası açısıyla karşımıza çıkar. Ona göre tevilin bilgisi yalnızca burhan ehli içindir. Sadece burhan ehline has olan bir şey için de icmadan bahsedilmez.

Allah’ın tikel ve tümelleri bilmesi

Gazali’nin filozoflara karşı yönelttiği ünlü eleştirilerden biri filozofların, Tanrı’nın tikelleri bilmediğini ileri sürdüklerine ilişkindir. İbni Rüşd bu soruna açıklık getirmeye çalışır ve kendisine göre haklı olarak bir yanlış anlamayı düzeltir.  İslam filozofları, Tanrı tikelleri tümel yasaları içinde bilir. Her şey O’nun bilgisinden taştığına, O’nun yasalarına dayandığına göre, kendi bilgisini ve yasalarını bilmesi her şeyi bilmesi demektir. İbni Rüşd’e göre Tanrı parça parça, bireysel ve kopuk olarak şu ya da bu olayı bireyselliği ve tikelliği içinde bilir demek yanlıştır. Çünkü bu yargı Tanrı’nın bilgisini insanın bilgisine benzetmeye götürür. Ona göre Allah’ın ilmi, insan ilmi gibi cüzi veya külli olmakla nitelendirilemez. Allah’ın ilmi insan ilminden tamamıyla başka ve apayrı bir bilgidir. Aslında bu noktada Gazali’nin söylediği ile İbn Rüşd’ün söyledikleri aynı noktaya çıkmaktadır. Böyle olunca Gazali’nin filozofları eleştirisi anlamsız kalır.

Âlemin kıdem ve hudusu

Âlemin kıdem ve hudusu noktasında kelamcılar ve felsefeciler farklı görüşler beyan etmişlerdir. Kelamcılara göre âlemin maddi illeti yokluktur. Allah âlemi bir maddeden ve malzemeden değil, saf yokluktan yaratmıştır. Onun için âlem madde ve sureti ile hadistir, sonradan olmadır. Meşşailer ise âlemin zaman itibariye kadim ve ezeli olduğunu düşünür. Onlara göre alemin maddesi mümkün bir varlıktır. Fakat Allah’tan sonra gelir. Yani yokluğu söylenemez. İhtilaf bu noktada ortaya çıkar. Kelamcılar zaman itibariyle de ilk maddenin hadis olduğunu düşünür.

İbn Rüşd’e göre ise âlem kuvve halinde bulunan heyulanın Tanrı tarafından fiile geçirilmesiyle meydana gelmiştir ve âlem ne gerçek anlamda hadis ne de kadimdir. Şayet gerçek anlamda hadis olsa meydana gelmesi imkânsız olurdu. Gerçek anlamda kadim olsa bu durumda onun illeti bulunmazdı.

İbn Rüşd âlem konusunda mezhepler ve farklı görüşler birbirinden tamamı ile uzaklaşmış olduklarını düşünmez. Yekpare biri diğerinden ayrılamayacağı için tekfirin de söz konusu olmaması gerekir.

Kur’an’daki bazı ayetler ona göre zahiren âlemden evvel bir varlığın bulunduğuna işaret eder. Hud suresi 7.ayet âlemden evvel suyun var olduğunu gösterir. Fussilet suresi 11.ayet de semaların saf yokluktan yaratılmadığını gösterir.

Ahiret ahvali hakkındaki ihtilaflar

Ahiret durumları ile ilgili nasları zahirine göre yonulmayanlar olduğu gibi tevil edenler de vardır. İbn Rüşd âlimlerin nasları farklı anlamalarında âlimlerin hata edebileceğini göz önünde bulundurarak hata edilse de sevaba ulaşacağını düşünür. Ancak tevili burhan ehli yapabilir. Bunlar için küfür söz konusu değildir. Tevil ehli olmayanlar tevil şartlarını bilmeyeceği için küfre düşebilirler.

İbn Rüşd, tevilin her ortamda yapılmaması gerektiğini düşünür ve bundan dolayı Gazali’yi eleştirir. Gazali, tevili burhan kitaplarının dışına taşırmış ve bundan dolayı da fesat ehlinin çoğalmasına sebep olmuştur. Bunun için Gazali suçludur. 

İbn Rüşd’e göre felsefeyi yasaklama şeriatın davet ettiği şeylerden ehliyetli kişilere haksızlık yapmaktır. Şeriat düşünmeye nazar etmeye çağırır. Bu burhan ehli kişilere aittir. Burhan ehli tevil yapar fakat bunları felsefe kitaplarında dillendirir. Burhan ehli olmayanlar ilmi hocalarından öğrenmedikleri zaman zarar verici bir durum ortaya çıkar. Bunun için yüksek nitelikli bilgi ve teviller halk arasında yayılıp meşhur olmamalıdır. Gazali bunu yaptığı için fesat ehlinin çoğalmasına sebep olmuş ve İbn Rüşd bunu doğru bulmadığı için Gazali’yi eleştirmiştir.

İBN RÜŞD’ÜN EŞ’ARİLERİ ELEŞTİRİSİ

İbn Rüşd’e göre Eş’ariler tevili kabul ve müdafaa ederken tuttukları yol ne halkın ne de havasın yoludur, çünkü Eş’ariler çoğunluğun takip ettiğinden daha karmaşık ve müphem bir yol tutmuştur. Havas ve aydınlarla da beraber değillerdir. Çünkü tuttukları yol burhanın şartlarına haiz değildir.

Eş’ariler, İbn Rüşd’e göre şeriatın maksadını anlamada hataya düştükleri için hem kendileri sapmış hem de başkalarını sapıtmışlardır. Burada Eş’ariler’i eleştirirken bir gurup kaydını koyarak tümünü itham noktasında dikkatli davranmaktadır. Ona göre Eş’ariler’in hata ettikleri noktalar şunlardır:

Arazların sübutu ve varlığı, bazı şeylerin öbür şeylere tesir etmesi,  neticeler için sebeplerin varlığının zaruri olması, vasıta ve cevherlerin suretleri gibi hususları inkâr etmeleri misal olarak verilebilir. 

ŞERİATLA FELSEFEYİ UZLAŞTIRMASI VE KELAMCILARI ELEŞTİRMESİ

Felsefe (hikmet) ile şeriat aynı memeden süt emen iki bir kardeş gibidir. Tabiatları gereği dost, cevher ve yaratışları itibariyle biri diğerini sevmektedir. Buna rağmen bazıları aralarını kin ve düşmanlık sokmuştur. Cahil dost olarak nitelendirdiği mezhepler kendilerini şeriata nispet etmelerine rağmen böyle bir yanlışlık yapmışlardır.

İbn Rüşd, cedel yolunu tutan kelamcıların tavrını doğru bulmaz. Bu yanlış yola rağmen marifet sahibi olmaya yönelenler Allah’ın kendisine açtığı nazar yolu ile Allah hakkında marifet sahibi olurlar.

Kelamcılar, şeriatın farklı zümrelere hitap ettiğini anlayamadıkları için standart bir din anlayışı üzerinde durmuşlardır. Bu yaklaşımlarını herkese kabul ettirmeye yeltenmişlerdir. Oysaki burhan ehli daha önce de işaret ettiğimiz gibi insanların anlayış bakımından farklı konumda olduklarını bildikleri için halkın bilmemesi gerekenleri her ortama taşımamışlardır.  

DEĞERLENDİRME

Biz, bu çalışmamızda İbn Rüşd’ün “Faslu’l-Makalı’nı değerlendirmeye çalıştık ve kendimizce şu sonuçlara ulaştık:

·        Eserde hiçbir dinî esası inkâr etmeksizin bu dinî esaslar karşısında felsefenin durumu savunulmaktadır. Fıkıhtaki metotlarla mantık arasında benzerlik ilişkisi kurularak, bunların dince emredildikleri sonucuna varılır.

·        İbn Rüşd, risalenin giriş kısmında şeriatın felsefeyi farz kılıp kılmadığı sorusuna cevap arar. Ona göre eğer felsefenin yaptığı iş, varlıkları tetkik etmek ve varlıkların Allah’a nasıl delalet ettiklerini araştırmak ise felsefenin muhtevası şeran tavsiye ve teşvik edilen bir husus olmasıdır. Haşr suresi 2.ayet de bunu göstermektedir. Hz. İbrahim’in mücadelesi de bunun somutlaşmış halini ortaya koyar. İnsan kıyas yaparak Allah hakkında bilinen ne kadar mükemmel olursa o kadar Allah’ı iyi tanınır. Bunun için kıyas yapmak önemlidir. Kıyasın sonradan çıkan bir bilgiye ulaşma yolu olduğu düşünülüp bidat olduğu düşünülemez. Zira fıkıhtaki malumatlar da sonradan tespit edilmiş olup kimse bu bunların bidat olduğunu iddia etmiyorsa felsefede kıyasın da batıl olduğunu söyleyemez. Bununla birlikte zaruridir. Bilgiye ulaşmak için insanlığın sahip olduğu bilgi birikiminden faydalanmak gerekmektedir.

·        İbn Rüşd, bu risalesinde antik Yunan filozoflarının düşünce ve eserlerinden yararlanmanın önemli olduğunu ve bunda bir beis olmadığını belirtiyor.

·        İbn Rüşd’ün savunduğu gibi felsefe ve din arasında bir çatışmanın varlığından söz edilemez. Şeriat düşünmeye ve araştırmaya çağırır. Bu düşünme ise risalede belirtildiği üzere normal halk kitlesisin sahip olduğu bir zihin düzeyi ile yapılacak bir düşünme şekli değildir. Bunun için felsefi anlamda tartışmaların zihin karışıklıklarına sebep olabilecek ortam ve eserlere taşınmamalıdır.

·        Risalede tevilin önemi savunulurken bunun da herkes tarafından değil ancak burhan ehli tarafından yapılabileceği savunulur. İbn Rüşd’ün savunduğu tevil belirli şartlara göre yapılması gereken bir tavır olmakla birlikte eserde konmaya çalışılan tevil anlayışın keyfiliğe yol açabilecek bir yaklaşım tarzını da beraberinde getirme olasılığı da mevcuttur.

·        Gazali ve İbn Rüşd’ün ortaya koydukları yorumlar aslında aynı gerçeğin farklı şekillerde ifade ediliş tarzı gibi gözükmektedir. Risalede bu zaten ifade edilir. Dolayısıyla aynı gerçeği farklı yollarla ortaya koyan kişilerin birbirlerini tekfir etmeleri uygun bir sonuç olarak ortaya çıkmamaktadır.

·        İbn Rüşd eserde Gazalî'nin İslam filozoflarını tekfir etmesini şiddetle tenkit eder, Gazalî'nin filozofları tekfir ettiği hususları tek tek açıklar. Ayrıca Eş'arîleri ve Eş'arî kelam anlayışını, kelamcıların te'vili onaylayıp savunurken kullandıkları üslûp ve metotları eleştirir. Kelam konularının halka açıkça bildirilmesini doğru bulmaz, ona göre kelamcıların metotları ve konuları halka açıklaması kötü sonuçlar doğurabilir; bu tip konuları ancak âlimler ele almalı, tartışmalıdır.



Düzenleyen sibel2 - 11 Mayıs 2010 Saat 14:46
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,078 Saniyede Yüklendi.