Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali Hakkında Söylenenler > Gazali'yi Savunanlar
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Niçin aklı ikna edecek bir ümide ihtiyacımız var?

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
fatma Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa
Simge

K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 230
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı fatma Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Niçin aklı ikna edecek bir ümide ihtiyacımız var?
    Gönderim Zamanı: 23 Mayıs 2010 Saat 18:53
Niçin aklı ikna edecek bir ümide ihtiyacımız var?
 Dücane Cündioğlu

Gazali karşıtı tezleri tartışırken bu eleştiri bombardımanının bir `söylem` oluşturduğunu unutmamak gerekir; zira önüne gelen herkes söylem`in gücünden hareketle hiçbir ilmi ve tarihi delile ihtiyaç duymadan yorum yapmakta, ilim ve irfan mirasımız, sağlıklı bir düşüncenin, titiz bir incelemenin, ciddi bir araştırmanın verilerince değil, bizzat bir söylem tarafından, üstelik siyasi ve ideolojik nedenlerle mahkum edilmek istenmektedir. Misal mi istiyorsunuz, buyurunuz, 1942`de Peyami Safa`nın Çınaraltı dergisinde Dr. Ed. Sachau`dan naklettiği, `Eş`ari`ler ve Gazali`ler olmasaydı, Araplar da bir Galilee`ler, Kepler`ler, Newton`lar milleti olurdu` tesbitinden hareketle neler söylemiş olduğunu okuyunuz: - `Arapları bilmem ama -çünkü Farabi ve İbn Sina Türk oğlu Türk`tür, fakat ilmi düşünceye karşı duran Gazali, Eş`ari, Muhyiddin-i Arabi Arap`tır- fakat yukarıki iddianın Türk milleti için pek doğru olabileceğini kabul etmekte hiç tereddüdüm yoktur. (...)

Arap tesiri Gazali ve Muhyiddin-i Arabi tesiri, Türk düşüncesini Avrupa rönesansından yüzlerce sene geri attı.` Lütfen, şu meşhur `Yunan düşüncesinin dirilişi` anlamına geldiği söylenen `Avrupa Rönesansı`nın ne zaman başladığını ve tam o sıralarda İslam dünyasında ilim ve fikir hayatının ne durumda olduğunu hatırlamaya çalışınız. Peyami Safa hatırlamaya çalışmış görünüyor. Lakin gözlerine taktığı gözlüğün camları o kadar kalındır ki böyle bir mukayese için gerekli müktesebattan yoksun olduğu halde aklına geleni söylemekten çekinmez. Kendisi, Şark`ta `faraziye` ile `nazariye`nin birbirine karıştırıldığı iddiasından hareketle şöyle diyor: - `Bu ikisini birbirine karıştırmamızın sebebi, bizde ilim görüşünün büyük bir tarihi ananeden mahrum oluşuna keskin bir işaret sayılabilir. Şarkta bu mahrumluğun dokuz asırlık bir tarihi vardır. Ondan evvel Farabi ve İbn Sina, iki büyük Türk mütefekkiri, Aristo`nun peşinden, insan aklını tabiatla kucaklaştıran ve Garb`da bugünkü ilim görüşünün temellerini hazırlayan peripatetizmi Şark`a getirdikleri halde, sonraları İbn Rüşd gibi dehalı talebelerinin karşısına çıkan Gazali ve Muhyiddin-i Arabi gibi azılı düşmanlar, İslam Şark`tan ilim görüşünü kovdular ve yerine iman görüşünü oturttular.` Bu koca paragrafta ilmi ve tarihi bakımdan doğrulanabilecek bir tek cümle yer almamaktadır. Bu nedenle olsa gerek ki `Cahil cesur olur` fehvasınca, yazarımız, züccaciye dükkanına giren bir fil gibi hareket etmekten çekinmemekte, hiçbir ilmi ve tarihi değeri olmayan nakaratları insafsızca ve acımasızca tekrarlamayı bir marifet bilmektedir. Bakınız, cehalet, yeri geldiğinde insana neler söylettirebiliyor: - `Bu felaketin Türkiye`de resmi bir hüviyet alışı Fatih devrine rastlar. İstanbul`u fetheden büyük Türk, yazıklar olsun ki Bursalı Hocaoğlu`nu [Hocazade`yi] Gazali`nin müdafaasına memur etmiştir. Gazali ki Farabi`lerin, İbn Sina`ların, bugünkü ilim görüşüne temel olan tabiatçı felsefelerine karşı kör imanın, tecrübeden ve kontrolden önce gelen mistik sezişin, peşin hükümlerin kahramanıydı. Fatih onun yanında, objektif ve hakiki ilme karşı cephe aldı. II. Mehmed`den sonra mistik Muhyiddin-i Arabi`yi tenkid etmeye cevaz vermeyen fetvalar çıkarılmaya kadar ileri varıldı.` Bir söylemin oluşması için yetkin kalemlere ihtiyaç yoktur; ikinci elden bilgilere sahip modern vaizlerin (gazeteci-yazarların) boş ve fakat parlak laflarla süsledikleri saldırı kayıtları, söylemin oluşması ve zaman içinde güç kazanması için yeterlidir. Böylesi gevezeliklerin bu toprakların çocuklarına neye malolduğunu hesap etmekten aciz kalemlerin çıkardıkları gürültü, bir süreliğine de olsa hakikatin sesini bastırır ve çarpık bir tarih tasavvuru, eldeki malzemeyi bu önyargıların baskısı altında okunmak zorunda bırakır. - `İstanbul`un fethi, Yunan düşüncesinin yeniden dirilişi demek olan Rönesans`ın doğumuna ve inkişafına bir başlangıç teşkil ettiği halde, İstanbul`un Fatihi, Yunan mucizesini ilk keşfeden Farabi ve İbn Sina gibi Türk mütefekkirlerinin Şark`ta attıkları Rönesans tohumlarını Hocaoğlu`nun ayağıyla ezdirmişti.` Peyami Safa`nın bu iddialarında yalnız olduğunu sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu her türlü ilmi ve tarihi mesnedden yoksun karalamalar artık günümüzde bir `kaziye-yi müselleme` haline bürünüvermiş ve büyük bir cahiller korosu tarafından seslendirilmeye başlamıştır. Haydar Bammat, `İslam`ın Çehresi` (İstanbul, 1975) adlı eserinde Dr. Sachau`nun yukarıdaki sözünü, `Bu söz hem sert, hem de mantık dışıdır` değerlendirmesiyle aktarmış, lakin bu kayıt pek kimsenin dikkatini çekmemiştir. Ayrıca İslam-Türk Ansiklopedisi`nde İzmirli İsmail Hakkı`nın sıcağı sıcağına Peyami Safa`nın iddialarına verdiği cevaplar (I/45-50, 1942-1943), bu cahiller korosunun sesini bastırmaya ne yazık ki yetmemiştir. Koro hala faaliyettedir ve çıkardığı gürültü, akl-ı selimin, nazar-ı sahihin ve kamu vicdanının cılız sesini bastıracak düzeydedir. Fuzuli `Sıhhat ve Maraz` risalesinde Ruh`un dostları olan ferahın güzellikle, mehabbetin aşkla, ümidin akıl`la arkadaşlık ettiğini, aşk ile aklın olmadığı yerde güzelliğin, güzellik ve aklın olmadığı yerde ise aşkın bulunamayacağını söyler. Oysa akıl, ümid tarafından ikna edildiğinde çar-naçar Ruh`un yanına gider ve yardım etmek için elinden geleni yapar. Aklı ikna etmek için bizlerin ümide ihtiyacı var; zira ümid dışında aklı ikna edecek bir yetiye sahip değiliz. O halde demek oluyor ki düşünmenin bu topraklara uğramadığından şikayet edenlerin, bu halin sebepleri üzerinde bir kez daha ve derinlemesine düşünmeleri gerekiyor. Peki niçin? Sırf ümide liyakat kesbedebilmek için!

http://www.tumgazeteler.com/?a=618990
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,063 Saniyede Yüklendi.