Gazali'nin Kur'an metni ve metnin hedef maksatlarına yönelik düşüncelerinin kaynağında iki temel unsur yer almaktadır. Ebu Zeyd, bu iki temel unsuru şöyle ifade eder: "Bunlardan ilki, onun bir Eşari kelamcısı olması, ikincisi de gnostik bir sufi olmasıdır. Gazali'nin Eşari yönü, Kur'an metnini Eşarilerin Zat-ı İlahinin bir sıfatı olarak algılanmasında kendini gösterirken; sufi yönü, insanın yeryüzünde varoluş sebebinin ahiret mutluluğu ve kurtuluşuna hasredilmesinde ortaya çıkar" (Nasr Hamid Ebu Zeyd, İlahi Hitabın Tabiatı, Kitabiyat, Ankara, 2001, s.294. ) Gazali, Eşari anlayışın etkisi ile Kur'an'ı Allah'ın zati sıfatlarından biri kabul eder. İlahi kelam kadim bir zati sıfat olduğuna göre, zati ilahiden ayrılmayan bu kadim sıfat ile onun tilavet edilen mevcut Kur'an'daki tezahürünü birbirinden ayırmak zorunludur.Tilavet edilen Kur'an, kadim kelam sıfatının taklidinden başka bir şey değildir. Metindeki dil, ezeli ve kadim muhtevayı saklı tutan bir kabuktur. Bahsedilen bu nokta tasavvufi düşüncede yaygın olduğu üzere Gazali'de etkisini göstermiş ve Gazali zahir batın ikilisi çerçevesinde bu anlayışını geliştirmiştir. (İlahi Hitabın Tabiatı, Kitabiyat, s.296.) Gazali'deki Kur'an'a yönelik dualite anlayışı alem fikrine de yansımıştır.Gazali'ye göre alem, duyular alemi ve melekut alemi olmak üzere ikiye ayrılır. İnsanlar yalnız duyular alemini görür. Duyular alemi öz olan melekut aleminin kabuğu durumundadır da yansımıştır. Kur'an'ın metninin dili nasıl kabuksa duyular alemi de şahadet aleminin kabuğu gibidir. Asıl öz ve ulaşılması gereken melekut yani şahadet alemidir. Kur'an'ın lafızları, bütün ilimlerin sedefleridir. Sedefte kalan inciyi bulamaz. Fıkıh, tefsir ilimleri Kur'an'da çıktığı gibi astroloji, astronomi gibi daha bir çok ilime Kur'an'da işaret vardır. Bütün ilimler, Allah'ın bilgi denizinden avuçlanmıştır. O'nun denizinin kıyısı yoktur:" Rabbimin bütün kelimelerini yazmak için denizler mürekkep olsa, Rabbimin kelimeleri tükenmeden denizler tükenir." (Kehf: 109.) Her ilmin özü Kur'an'da vardır. Öncelerin ve sonraların ilmi Kur'an'da toplanmıştır. Güneşin hareketinden, insanın yaratılışından, şifadan bahseden ayetten… okuduğunda insan bu ilimleri öğrenmeye koyulur. Kur'an'dan aldığı ilhamla her şeyi öğrenmeye başlar. Zahir ilimlerde olduğu gibi batın ilimlerde de böyledir. Kur'an'da her kelimenin altında birbirinden gizli manalar, remizler ve işaretler vardır. Bunları ancak mülk ve şahadet alemiyle gayb ve melekut alemi arasındaki dengeyi idrak eden kimse anlayabilir. (Gazali, Cevahiru'l-Kur'an, Mısır, 1329, 21-25.) Gazali bazı alimlerden naklen kur'an'ın 7720 ilmi ihtiva ettiğini nakleder. Kur'an'dan her bir kelime ilimdir ve her kelime için, zahir, batın, had ve matla diye dört mana vardır. (İhyau-Ulumid'din) Gazali, İlcamuü'l-Avam adlı eserinde Kur'an'ın varlık tarzlarını aşağıdaki şekilde ayırt eder: 1) dış alemdeki varlığı, 2) zihindeki varlığı, 3) Dildeki varlığı, 4) Yazı ve şekildeki varlığı. Bu ayırımda Kur'an'ın dış alemdeki varlığı Allah'ın zati ile kaim olan asıl varlığını anlatmaktadır. (İslami Araştırmalar dergisi, BurhanettinTatar, "Gazali'de Metin Yorum İlişkisi", cilt:13, sayı:3-4, s.430. ) Metnin farklı varlık veya anlam düzeylerindeki tezahürü gerçekte zahir varlığın ifşası olduğu için, metnin zahiri anlamı varlıkla temasa geçişin ilk aşamasıdır. Zahiri anlam hareket ve kalkış noktası olmakla birlikte varış noktası değildir.(Tatar, agm., s.436.) Avam olanlar Kur'an'ın zahiri anlam düzeyinde kalırlar. Bunun gerisine ise havas olanlar ulaşabilir. (İlahi Hitabın Tabiatı, s.313-314.) Gazali, ilimleri dünyevi ve uhrevi olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Dünyevi ilimler önemli olmakla birlikte asıl önemli olan uhrevi ilimlerdir ve bunlar özlerdir. Amaç Mutlak Zat'a ulaşmak olunca dünyevi ilimler zahirdeki örtüyü kaldırıp Batıni anlama ulaşmada birer araç mesabesindedir yani dünyevi ilimler birer kabuk mesabesindedir.(İlahi Hitabın Tabiatı, s.299.) Kur'an ilimleri kabuk ve öz ilimler şeklinde ayrıldığında göre, kişi öze ulaşmak için kabuğun ötesine geçmelidir. Bunu için yapılması gereken Gazali'ye göre kişinin dünyevi arzu ve hırslarından kurtularak sürekli Allah'ı zikredeceği sıratı müstakime girmekle olur. İnsan böylece ruhlar be bedenler alemini terk edip mana ve ruhlar alemine intikal etmesiyle olur. Bu intikal aracılığıyla zahirden batına geçilir ve böylece zahir anlamı ifşa edecek zahir tefsir düzeyi aşılır, batini düzeye ulaşılır ve yüzeyin altında bulunan sırların keşfedilmesiyle birlikte Kur'an'ın tevili gerçekleştirilir. (İlahi Hitabın Tabiatı, s.309.) Kur'an'ın dili manevi olanın maddi kalıba dökülmesini ve onun şekle sokulmasını sağlayan bir aracı temsil eder. Duyu aleminden melekut alemine geçmek nasıl zorunlu ise , Kur'an düzeyinde, suret mesabesinde olan dış yüzeyden mana mesabesindeki öze intikalde o derece zorunludur. Kur'an dilsel metin olması hasebiyle maddi aleme tekabül eder. Kur'an'ın ibareleri, uyuyan kimsenin uykusunda gördüğü suretler mesabesindedir. Nasıl rüyalar tabire gereksinim duyarsa Kur'an'ın ibareleri tabire gereksinim duyar. Batına ulaşmak için yapılan Kur'an tevili ise, rüyaların tabirine benzer. Tevil ve tabir, her ikisi de gerçekte tek bir anlama işaret eden iki ayrı terimdir. Ali KARATAŞ http://karatasali.blogcu.com/kur-an-tasavvurlari-uzerine-2-gazali-nin-kur-an-tasa/1195018
|