Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Fikirleri > Gazali'nin Fikirleri
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

IMAM GAZALI (k.s) ye göre Kisilik Gelisimi

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
su damlası Açılır Kutu Gör
Çırak
Çırak


K.Tarihi: 29 Aralık 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 19
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı su damlası Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: IMAM GAZALI (k.s) ye göre Kisilik Gelisimi
    Gönderim Zamanı: 30 Aralık 2010 Saat 16:21
GAZALİ’DE ŞAHSİYET
I- İnsanın Sorumluluğu ve Şahsiyet Terbiyesi
Terbiye (eğitim) ilerlemeye, olgunlaşmaya yönelen sürekli bir oluştur. Bu ilerletici ve olgunlaştırıcı oluşta insanlar ağır bir sorumluluk (teklif) yüklenmişlerdir. Bu sorumluluk, hem kendisini, hem aile bireylerini, hem de yönetimi altındaki insanları kapsayacak şekilde genişletilmiştir. İnsan şahsiyetinin temelinde, işte bu sorumluluk bulunmaktadır. Ancak şahsiyet haline gelmenin özü, kişisel olgunlaşmadır. İnsan kendini eğitemiyor, olgunlaştıramıyorsa, başkalarını eğitmesi, olgunlaştırması ondan nasıl beklenecektir? Bu yüzden Gazali’nin ahlak teorisinin esasını “insanın kendi nefsini bilmesi” (ma’rifetu’n – nefs) teşkil eder.
Gazali’ye göre insan, kendi kendisini yargılayabilir, kendisini verdiği hükmün konusu yapabilir. Oysa hayvan, niyetlerini ve yaşantısını muhakeme etmeden yaşar. Bu kabiliyetiyle insan mukaddes bir varlık olmuştur.
II- Şahsiyetle İlgili Terimler
A) Nefs: İnsanın haz ve elem duygularına sahip kısmıdır. Gazali’ye göre nefsin üç derecesi vardır.
1- Nefs-i Emmare: İnsanın içgüdü ve ilkel isteklerini ihtiva eden süreçlere ve hayati enerjiye tekabül eden güçlere verilen isimdir. Bu güçler, şehvet ve gazap olarak ikiye ayrılır. Bu seviyede kalan nefs, sahibi için tahrip edicidir, emir ve irade altına alınp; aklın denetimine verilmesi lazımdır.
2- Nefs-i Levvame: Şehvet ve gazaplarının, ilkel isteklerinin değerlendirmesini yapabilen; onları aklın denetimine alma çabası içerisinde bulunan nefs halidir. Tam bir dengeye (Sükun) henüz ulaşmış değildir. Kararsız denge durumundadır; iki uç arasında salınmaktadır.
3- Nefs-i Mutmainne: Güdülerinin tam tahlilini yapan, her niyet ve saikini aklın denetimine alabilen, bu haliyle de tam bir dengeye(sükun) ulaşmış olan nefs halidir. Bu durumdaki nefs, gerçek huzur ve saadeti bulmuştur.
B) Ruh (Kalb): Gazali ruh ve kalb terimlerini zaman zamn birbirleirnin yerine kullanmaktadır. Bu, Gazali’de şahsiyetin merkez terimidir.
Ruh, insanın, idrak eden ve bilgi sahibi olan parçasıdır. Doğru yanlış ayrımının yapıldığı ve sorumluluğun merkezi olduğu kabul edilen varlık noktasıdır.
Her kalb fıtraten hakikati bilmeye ve tercihe uygundur. Bu yönüyle insanlar arasındfa fark yoktur. Çeşitli endişeler, hırslar ve ilkel arzularla bu kabiliyetin gelişmesi engellenir, böylece insanlar arasında farklı karakter özellikleri meydana gelir. Bilgi ise bir intibak vasıtasıdır. Noksanlığı, gerçeklerin doğru algılanamamasına, dolayısıyla intibaksızlıklara yol açar.
II- Gazali’de Karakter Kuvvetleri
Gazali’ye göre karakter: Fiillerin düşünmeksizin, kolaylıkla gerçekleştiği nefsin bir durumudur.
Karakter fiilden ibaret değildir; bir kabiliyetten ibaret değidir; keza marifetten (bilmekten) de ibaret değildir. Karakter dördüncü bir manadan ibarettir. O da nefsin, bir davranışın kendisinden saadır olmasına hazır olduğu durumdur.
Bir kişinin karakterinin iyi olup olmadığı, onun iyi kabul edilen bir fiili işlemesi ile belirlenmez. Onun bu fiili işlemekten dolayı huzur ve mutluluk duyup duymamış olması ile belirlenir. Zaruret veya zora dayanan davranışlar. Karakterin değerlendirilmesinde ölçü olamaz.
A) Karakter Kuvvetleri
Ahlaki karakter “ilim kuvveti”, “gazap kuvveti”, “şehvet kuvveti” ve “adalet kuvveti” arasındaki karşılıklı ahenk ve itidalden meydana gelir.
İlim Kuvveti: Sözlerde doğru ve yalanı; inançlarda gerçek ve batılı; davranışlarda güzel ile çirkini ayırdetmeye yarayan ölçüyü verir. Bu temyiz gücünün kazanılmasından meydana gelen neticeye “hikmet” denir.
Gazap Kuvveti: Zararlı şeylerin def edilmesi için ihtiyaç duyulan kuvvettir. Sadece bedenin değil, şahsiyetin korunması için de lüzumludur. Aklın ve ilmin denetimi altına alınmadığında ilkel amaç ve arzuların gerçekleştirilmesi için vasıta haline gelir. Böylece kişinin hem kendisi hem de toplumsal çevresi bakımından yıkıcı tesir icra eder. İyi hedeflerin arkasına konulmuş, kontrollü gazap kuvveti “şecaat-cesaret” adını alır.
Şehvet Kuvveti: İnsanda doğuştan gelen en şiddetli harekete yöneltici güçtür. Varlığın ve neslin devamı için verilmiş bir kuvvettir. Ancak bu gücün hayatın gayesi haline gelmesi kişinin hareketlerine tamamen hakim olması, insanda behimiyet (hayvanlık) sıfatının egemen olmasına yol açar.
Yemeğe, içmeğe, mala, karşı cinse yönelik temayül kural tanımayacak ve amacını aşacak ifrata vardırıldığında riya, haset, kibir, kin, saldırganlık gibi bozuk karakter özelliklerinin gelişmesine yol açar. Şehvetin aşırı hali “heva” olarak adlandırılır. İsteklerinin akli mi yoksa şehevi istekler mi olduğunu kişinin ayırdetmesi çok defa güçtür. Zira şehevi ve nefsani istekler makul sebep ve örtüler altında (rasyonalize edilerek) ortaya çıkarlar. Kusur bilinmedikçe de tedavi imkanı olmaz; bu yüzden “kişinin hevasını ilah edinmesi”nden bahsedilir.
Adalet Kuvveti: Adalet nefiste gazap ve şehveti, hikmete uygun olarak sevk ve idare eden; ifrat ve tefrite gidilmesini engelleyen kuvvettir.
B) Kötü Karakter Özellikleri
Kötü karakter özellikleri çoktur, ancak bunları birkaç temel başlık altında incelemek mümkündür.
1- Dil Tehlikesi: Yalancılık, lüzumsuz (malayani) konuşma, alaycılık, dedikodu yapma, koğuculuk, niza, medih… şeklinde ortaya çıkar.
Dilin bir özelliği vardır. İnsanın konuştuğu sözler karakterde kendine uygun bir şekllenmeye sebep olur.
2- Öfke: Öfke sahibini kör eder. Kişinin makul hareket edebilme kabiliyetini ortadan kaldırır. Görünen sonuçları dövme, sövme, tahkir etme şeklindedir. İçsel sonuçları ise kin, haset, kıskançlık, başkalarının zararından sevinç duyma, kendisine emanet edilen sırları ifşa etme… şeklinde ortaya çıkar.
3- Üstünlük İsteği: İnsanlar tarafından beğenilme arzusu, mükemmelleşme arzusuna dayanır. Varlığının farkına vardığı andan itibaren insan, zatını sever; zatının kemalini de sever ve bundan haz duyar. Övülme, kişiye mükemmelliğini, köüteleme ise noksanlığını anlatır. Bu yüzden övülme sevilir; zemmedilme üzüntü yaratır.
Bu duygu ilk çocukluk yıllarına dayanır. Çocuk, idrak bakımıdan zayıf ve çevresini gözleme dönük olarak yaratılmıştır. Bu dönemde insanların birbirlerine karşı samimiyetsiz (riyakar) davranışlarını görerek, bu tavrı benimser. Böylece davranışlarının yegane kriteri, diğer insanların kendisi hakkındaki kanaatleri olur.
İnsanlar mükemmel olduğuna inandıkları kişilere bağlanma temayülü gösterirler. Servet, makam, şöhret, iktidar, üstünlük göstergesi olarak kabul edildikleri için arzulanırlar. Bunlar gerçek manada şahsiyette kemal yaratan unsurlar değildir; ancak hem bunlara sahip olanlar, hem de diğer insanlar yönünden iki yönlü bir aldanışa sebep olurlar.
Üstünlük ifade eden bu yanıltıcı unsurlara aşırı yöneliş, insanları yalana hileye ve zulme sevk etmek bakımından önemli tehlikeler taşır. Amaç haline getirilmemek kaydıyla insanın, yaratılış gayesini gerçekleştirmek bakımından servete de, şöhrete de, makama da ihtiyacı vardır. Bu ölçüler içinde tehlike söz konusu değildir.
4- Ucup – Kibir – Gurur
Kibir, davranış şeklinde tezahür eden, büyüklük duygusudur. Sadece insanın içinde bulunup da davranışlara yansımayan büyüklük duygusuna ise “ucub” denir. Ucub, kibirin sebebidir. Büyüklenmenin dini ve dünyevi sebepleri vardır. Kişi bilgisinin ve ibadetlerinin çokluğu ile veya soy-sop, güzellik, servet, makam sahibi olmakla kemal sahibi olduğu zehabına kapılır ve büyüklenir.
Büyüklenme duygusu, insanları ezme, herkese üstünlüğünü kabul ettirme, herkesle rekabet etme, riyakarlığı teşvik gibi sakıncalı sonuçlar doğurur.
5- Haset
Haset, kişinin kendisinde bulunmayan nimetlerin başkasında bulunmasına katlanamaması halidir. Haset çarpışan gayelerden doğar, dolayısıyla da birbirine yakın olan kişiler arasında meydana gelir. Haset, bir tür düşmanlıktır.
Gazali, bütün kötü karakter özelliklerinin en temel sakıncalarını, insanın akli davranma kabiliyetini bertaraf etmelerinde ve insanları yaratılış gayeleri dışında kör bir savaş içine sokmalarında buluyor. Gazali’ye göre, kötü karakter özelliklerinin oluşmasının temelinde diğer insanların kanaatlerine göre davranma anlayışı yatmaktadır. Oysa, davranışları diğer insanların kanaatleri değil, prensipler tayin etmelidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
GAZALİ’DE ŞAHSİYET TERBİYESİ
A) Terbiye İmkanı (Potansiyel)
Gazali mutlak bir terbiye imkanını kabul etmez. Terbiyeye, yaratılışta mevcut bulunan özelliklerin geliştirilmesi olaral bakar. Ona göre terbiye, fıtri istidada, belirli hudutlar dahilinde istikamet verebilir; fakat bunu aşamaz.
1- Çocuk Terbiyesinin Esasları
Şahsiyetin yapılandırılmasında, çocukluk yıllarının önemi çok büyüktür. Bu dönemde kendisine iyilik telkin edilir, iyilik öğretilir ve iyi işler yaptırılırsa sağlam karakterli bir insan olarak yetişir. Kötü işler öğretilir veya işletilirse veya ihmal edilirse kötü bir insan haline gelir.
Utanma duygusunun başlaması, temyiz kabiliyetinin bir göstergesidir. İyiyi kötüden ayırdetme alametleri göründüğünde, çocuğun murakabesine özen göstermek gerekir.
İlk yetişme döneminde, överek veya zemmederek çocuğun iyiliklere teşviki veya kötülüklerden sakındırılması mümkün olmadığından, sözlü tedbirler yerine, kötü örneklerden koruma suretiyle terbiyeye önem vermek lazımdır. Çocuğun iyi hareketleri mükafatlandırılmalı, arızi olarak ortaya çıkan ve özellikle çocuğun gizlemek istediği yanlışlıkları tamamen görmezlikten gelinmelidir. Çocuklar sık sık tenkit edilmemeli; çokça azarlamaktan kaçınmalıdır.
Çocuğun beden eğitimine özen gösterilmelidir. Bedenen işletilmeyen çocukta durgunluk ve tembellik hasıl olur.
Çocuğun oyun oynamasına izin verilmelidir. Sürekli disiplin altında tutulan çocuğun zekası iptal olur.
2- Ahlakın Değişmesinde İnsanların Farklı Durumları
İnsanlar terbiyeyi kabul hususunda dörde ayrılırlar.
a) Hak ve batılı, güzel ile çirkini ayıramayacak derecede cahil olan ve herhangi bir inanca bağlı bulunmayan insanlar: Böyle kimseler, uygun bir eğiticinin bulunması halinde en kısa zamanda terbiyeyi kabul ederler.
b) Çirkini çirkin kabul eden ancak çirkin işleri yapmaktan geri durmayan; iyiliği yapmaya alışmamış insanlar: Eğitilmeleri birincilerden daha zordur. Önce kötü alışkanlıklarından arındırılmaları; sonra da iyi davranışlara alıştırılmaları gerekecektir.
c) Kötülükleri iyi ve güzel kabul edip; şahsiyetleri ona göre şekillenmiş kimseler: Çok ender olarak tedavi kabul ederler, bunların eğitilmeleri hemen hemen imkansızdır.
d) Yanlış bir inançla yetişmiş ve bu inançlarına uygun davranışta fazilet gören kimseler: Bunlar eğitim bakımndan en zor sınıfı teşkil ederler.
3- Kalbin Kusurlarını Bilmesi
Bedenin her uzvu kendine mahsus bir iş için yaratılmıştır. Amacı dışında çalışan uzuv hasta olur. Yaratlış amacını gerçekleştirme yeteneği kısıtlanmış veya ortadan kaldırılmış uzvun tedavisi de ancak kusurun tanınması ve kabul edilmesi ile mümkün olur. Genellikle insanların çoğu,sahip oldukları kusurları bilmezler. Bu beş sebep yüzünden olur:
a) Zatında Noksanlık (Özürlülük hali veya çocukluk gibi)
b) Kalbin Yanlışlarda Israr Yüzünden Kirlenmesi
c) Dikkatin Yönünün Farklı Amaçlara Odaklanması
d) Alışkanlıklar, Önyargılar ve Taassup
e) Cehalet
C) Kalbi Temizlemenin Yolları
1- Nefs Tezkiyesi
Kalb hastalıkları tedavi edilmeden sağlam bir karakterin oluşturulması mümkün değildir. Kötü özelliklerden temizlenmek için, herşeyden önce kişinin kendisinde bu hususiyetlerden ne ölçüde var olduğunu objektif olarak bilmesi lazımdır.
2- Riyazat ve İbadet
Riyazet: Kişinin huy haline gelinceye kadar, iyi işler yapmakta kendini zorlaması demektir. Riyazette önce kötü karakter özelliklerinden kurtulmak için mücadele; sonra iyi özelliklerin kazanılması için bir kararlılık vardır. Azalarla yapılan ibadetler kalbi temizlemek bakımından önemlidir. İlimle de gerekli olanların kazanılması faaliyetine girişilmelidir.
Ruh ile beden arasında sıkı bir bağlantı vardır. Ruhta meydana gelen bir değişiklik, eserini organların işleyişinde gösterir. Organların işleyişi de ruhi durumu etkiler.
3- İtiyat (Meleke)
Kastedilen, gayriiradi alışkanlıklardan farklı olarak, iyi ahlak özelliklerinin ısrarla tekrarlanması sonucu sağlamlaştırılması, karakter haline getirilmesidir. Başlangıçta zorlanarak yapılan davranışlar, beden-ruh etkileşimi sonucu, bunların ruhta asli sıfatlar haline gelmesini sağlar.
4- Sabır
Riyazet ve itiyatta gerekli kararı vermek için ilim; verilen kararı uygulayabilmek için de irade ve sabır gereklidir. İlim iradeyi meydana getirir, iradenin varlığı da uygulama gücünü doğurur. Bu bakımdan sabır, hakikatte marifetten (bilmekten) ibarettir.
İnsan, hayvan ve melek sıfatlarından mürekkeptir. Hayvanda sabır yoktur, marifet de yoktur. Onun, sonuçların en uygununu tercih gibi bir kabiliyeti mevcut değidir. Hayvan sadece şimdiki haldeki ihtiyaçlarının gereğine göre davranır. Melekte şehevi arzular yoktur; dolyısıla onlar için de sabırdan bahsedilemez. O halde sabır ancak insana mahsus bir özelliktir.
5- İhlas (Samimiyet)
İhlasın aslı niyettir. Zira samimi olmak, niyete ilişkin bir meseledir. Niyet, sevk edici iradedir, yapmak için kesin bir eğilimden ibarettir. İhlasın kemali (sıdk) inançta, niyette, sözde, iradeye bağlılıkta ve davranışta ihlas ile mümkündür. Niyetle bunun görünüşü arasında kasdi uyumsuzluk samimiyetsizlik (riya) olarak kabul edilir.
II Şahsiyetin Ölçüsü
Şahsiyet özellikllerinin iyi veya kötü şeklinde tanımlanması ancak bu özelliklerin, ahlaki bir kritere göre değerlendirilmesi ile mümkün olur. Gazali’de şahsiyetin ölçüsü de dince iyi ve güzel kabul edilen özelliklerdir. Buna göre:
Şahsiyetli bir insan; boş sözlerden uzaktır, iffetini muhafaza eder, emanetlerini ve sözlerini yerine getirir, iyiliği teşvik eder, kötülüğü engellemeye çalışır, ihtiyaç içinde olanlara yardım eder, insanlara karşı güleryüzle, yumuşaklıkla ve insafla muamele eder; yanlışta ısrar etmez, yalan söylemez, faydasız işlerle uğraşmaz, ikazlara karşı anlayışlı davranır. İnsanlarla iyi geçinir, birleştiricidir, haklara riayet eder, sıkıntılara karşı sabırlı ve tahammüllüdür, şikayetlenmekten sakınır, insanların kusurlarını araştırmaz, insanların sevinç ve üzüntülerini paylaşır.
Bozuk şahsiyetli insan ise yalan söyler, dedikodu yapar, sözünde durmaz, hilekardır, cimridir, koğuculuk yapar, kibirli davranır, övünmeyi sever, çevresine yük olur, gevezelik eder, müstehcen konuşmayı ve davranmayı adet edinmiştir, kin tutar, haset eder, insanları birbirine düşürecek fırsatları arar, saldırgandır, sert ve öfkeli tavırlıdır, geçimsizdir, sözleri ve tavırları abartılıdır.
SONUÇ
İnsanın sıradan varlık olmaktan, şahıs olmaya yükselişi, kendi benliğinin farkına varmasına; iç güdülerinden, diğer insanların beklentilerinden, önyargıların, alışkanlıkların ve taassupların esaretinden kurtulup prensiplere yükselmesine bağlıdır.
Kaynak
Yazar : Dr. Hasan Mahmud Çamdibi

http://sufice6559.wordpress.com/2010/12/06/imam-gazali-k-s-ye-gore-kisilik-gelisimi/

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,031 Saniyede Yüklendi.