Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali'nin Fikirleri > Gazali'nin Fikirleri
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Düşünce Dünyası-GAZÂLÎ'NIN İLİM düşünce mantığı1

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
sibel Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 189
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı sibel Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Düşünce Dünyası-GAZÂLÎ'NIN İLİM düşünce mantığı1
    Gönderim Zamanı: 03 Mayıs 2010 Saat 23:48
Gazâlî'nin bilgi öğretisi, tanrı, evren ve insan arasındaki ilişkiler hakkında, önceden ve büyük ölçüde gelenek içerisinde düşünülüp ortaya konmuş teolojik bir arka plana sahip görünmektedir. Aşağıda da görüleceği gibi, Gazâlî, el-Munkiz de dahil olmak üzere, bilgi ve bilimlere ilişkin değerlendirmelerinde, tartışmadan ziyade, önceden hesap edilmiş ya da belirlenmiş sonuçlara ulaşmak üzere bir takım değerlendirmelerde bulunmaktadır. Gazâlî'nin söz konusu teolojik arka plana yapmış olduğu katkı, büyük ölçüde, mistik bilgi veya keşfe dayalı kurtuluş kavramıdır1.

Şunu belirtmek gerekir ki, bu katkı, tasavvufi zihniyetin İslam toplumunda sağlam bir meşruiyet zemini bulması ve yaygınlık kazanması için oldukça önemli olmuştur. "Denebilir ki, tasavvuf onunla birlikte yeni bir devreye girmiştir ve İslam kültüründe adeta resmi bir hüviyet kazanmıştır... Gazâlî gibi İslami ilimlerde otorite sayılan bir kimsenin böyle bir ilmi de kabul etmesi ve onu şahsında yaşaması, tasavvufun İslam'a uygunluğu için adeta bir delil teşkil etti"2.

Gazâlî'nin entellektüel çabası, Allah'ın mutlak kudret ve hakimiyetini ve onun dışında hiç bir failin bulunmadığını öğreten geleneksel teolojik-metafizik projeyi, çeşitli bağlamlar içerisinde ifade etmek ve gerektiğinde modern tekniklerle savunmak ve muhafaza etmektir. Belirteceğimiz gibi, Gazâlî'nin, hemen hemen bütün problem alanlarında olduğu gibi, bilgi problemi karşısında da filozofik bir duruşa sahip olduğunu söylemek çok kolay değildir.

Gazâlî, el-İktisâd fi'1-itikad isimli eserinin hemen başında, bu eserdeki araştırma alanını belirterek kendisini sınırlandırmaktadır. Gazâlî'nin bu sınırlandırması aslında, onun aşağı yukarı bütün araştırma sahasını da belirlemekte, daha doğrusu ifade etmektedir. O şöyle demektedir: "Biz evren üzerine akla dayalı bir spekülasyonda bulunduğumuzda, ona alem, cisim, gök ve yer olarak değil, Allah'ın bir yaratığı olarak bakarız. Aynı şekilde, biz peygamber hakkında düşündüğümüzde onu, her hangi bir üstün nitelikli alim ve fazıl insan olarak değil, Allh'ın rasulü olması itibariyle düşünürüz. Onun sözlerini de sadece bir takım sözler, hitaplar ve anlatımlar olarak değil, kendisi aracılığıyla Allah tealadan gelen bildirimler olarak düşünürüz. Öyleyse, sadece Allah hakkında akli spekülasyonda (nazar) bulunmak söz konusudur. Allah'ın dışında başka bir hedef yoktur"3.

Gazâlî'den yapmış olduğumuz bu site, onun kelam ilmine ilişkin eseri olan el-İktisâd'ta yer almaktadır ve kuşkusuz öncelikle bu ilim dalının araştırma sahasını belirlemektedir. Fakat Gazâlî'nin bütün çalışmalarında bu tahdide genellikle riayet ettiğini görmekteyiz. Tabiidir ki, onun, bu eserinde kullanmış olduğu düşünme yöntemleri ile, mesela, İhyâ, Eyyuhe'1-veled ve el-Mankiz'de kullanmış olduğu iletişim formları birbirinden farklıdır. Bununla beraber, içerik ve hedef bakımından Gazâlî'nin, bütün çalışması boyunca aynı çizgiyi takip ettiğini söylemek mümkündür. Onun bütün sisteminde Tanrının merkezi konumu sürekli muhafaza edilmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, onun tanrı tasavvurunun anahtar terimlerini, mutlak irade ile etkinlikte bulunan "güç" ve "egemenlik" kavramları oluşturmaktadır.

Gazâlî, evreni, Allah'ın mutlak gücünün ve egemenliğinin her hangi bir kayıtla sınırlandırılmış olmaksızın hüküm sürdüğü, Allah'ın dışında etki ve yetki sahibi hiç bir varlığın bulunmadığı, tamamen pasif nitelikli bir alan olarak düşünmektedir. Ona göre insani yetkinlik de, nihai planda bunun fark edilmiş olmasında yatmaktadır. Gazâlî'nin tanrı tasavvuru teistik subjektivizm olarak nitelendirilmiştir. Bu anlayışa göre, insan Allah'ın azameti karşısında aczinin ve hatta hiçliğinin bilincini yakalayarak, belirlenmiş olana boyun eğmek ve bildirilmiş olana itaat etmekten başka bir seçeneğe sahip değildir. Gazâlî'nin gerçekleştirmeye çabaladığı şey, tekebbür duygusuna kapılmış insanı asli kimliğine, "kul" psikolojisine yeniden geri götürmektir.

Onun eserlerinde sık sık vurgulanan bu tema, el-İktisâd'ın bir pasajında şu şekilde yer almaktadır: "Kulun kurtuluşu ve ahiretteki başarısı, içtenlikle Allah'a boyun eğmesi ve rabbini yüceltmeye kesin olarak inanmasıyla gerçekleşir. Boyun eğme ve yüceltme, kalbin işidir ve onun aleti de akıldır... Maksat, insanın, Allah tealanın yüceliği ve celali karşısında, varlıktaki rütbesinin düşüklüğünü bilmek suretiyle, değerini görerek kalben ve aklen içtenlikle boyun eğmesidir". Gazâlî, bu boyun eğişi zorunlu kılan değersizliğin en büyük delili olarak da, insanın "topraktan yaratılmış" olmasını görür. Dolayısıyla insan "nesnelerin en düşüğü olan" toprağı göz önünde bulundurduğunda, kendi gerçek değerini anlayacak ve Allah'a karşı en uygun şekilde boyun eğecektir4.

İşte, Gazâlî'nin bilgi anlayışı, bu perspektifi sürekli muhafaza eden teolojik bir yapı arz etmektedir. Bu öğretide, Tanrı, aşağıda ele alınacağı gibi, bir taraftan bilginin kaynağı konumunda bulunurken, diğer taraftan da, bilgi arayışının merkezi objesini oluşturmaktadır5. Gazâlî'ye göre, Allah, gerek teolojik-metafizik bilginin, gerekse, yapıp etmelerimizi düzenleyen normatif bilginin en son ve yegane kaynağıdır. Onun, insanın bilme gücü ve alanıyla ilgili görüşlerini ele alırken göreceğimiz gibi, aklın, son tahlilde, sadece teolojik-metafizik sorunlarla ilgili olarak değil, pratik hayatımızla ilgili sorunlarda da, çözümleyici ve belirleyici bir gücü bulunmamaktadır. İnsanın gerek inanmaya yönelik değerler dünyasını, gerekse ahlaki ve vicdani değerler alanını belirleyen ve insana sunan yegane varlık, Tanrıdır. İnsan, Gazâlî'nin öğretisinde, genellikle, aczin somut bir sembolü olarak tasvir edilir ve onun, kendisine verilmiş olana inanmak ve o doğrultuda uygulamada bulunmaktan başka bir seçeneği yoktur.

Gazâlî, sözü edilen bu sorgusuz sualsiz iteat psikolojisini, bilgi öğretisine de zemin teşkil edecek bir tarzda, dünyevi-uhrevi, maddi-manevi, zahir-batın gibi ikili karşıt terimlerle temellendirmeye çalışmaktadır. Bu çelişik terimler, sonuçta dini olanla din dışı olanın, ya da şer'î olanla akli olanın ayrımına gelip dayanmaktadır. Gazâlî'nin bilgi öğretisi, bilginin değeri, hedefi ve işlevi bakımlarından bu öz-niteliksel ayrımlara her zaman sahip çıkmaktadır. Şüphesiz bu ayrımların insan varlığındaki ontik karşılığı madde/beden ve ruh/kalbtır.

Gazâlî, İslamın monist insan anlayışını benimser ve özellikle eskatalojik uzantıları itibariyle, Grek kökenli düalist insan kuramıyla savaşır. Hatta, filozoflarla arasında mevcut olan köklü ayrılığın en temel noktalarından birisini, insan anlayışlarında mevcut olan bu farklılık oluşturmaktadır6. Gazâlî'nin, kendi görüşünü temsil etme açısından belirleyici güce sahip olan eserlerinde, özellikle dünyadaki varlığı içerisinde, insanın maddi boyutunun ciddi olarak ihmal edildiğini söylemek mümkündür. Başka bir ifade ile, Gazâlî'nin, insanın maddi boyutuna, cismani haşr meselesinde yüklemiş olduğu anlamla, içerisinde yaşadığımız dünya çerçevesinde yüklemiş olduğu anlam arasında önemli bir dengesizlik bulunmaktadır.

Gazâlî'nin ortaya koymuş olduğu projede insan, hayatın içerisinde yaşayan, ona katılan ve onu belirlemeye çalışan birisi olarak değil, bir ahiret adamı olarak karşımızda durmaktadır. Onun, önerileriyle oluşturmaya çalıştığı kültür atmosferinde, hangi alanla ilgili olursa olsun, değerli olan, uhrevi hayata ilişkin olanla denk tutulmuştur. Aynı şekilde, buna mukabil, dünyevi olan da, ne tür bir etkinlik olursa olsun, ikinci plana itilmekte ve uhrevi-olan karşısında devalue edilmektedir. Burada, uhrevi olanla dini olan arasındaki sıkı münasebet açıktır.

Gazâlî'nin bilgi öğretisinde, göz önünde tutulan bu ayrım doğrultusunda, dünyayı anlamaya yönelik bilgi araştırmasının kendi başına bir değeri olmadığını söyleyebiliriz. O, bu görüşünü çeşitli vesilelerle ifade etmektedir. Mesela, İhyâ ulûm ed-din isimli önemli çalışmasında, felsefi araştırma şöyle dursun, tabiatı anlamaya yönelik bilimsel araştırmanın dahi gereksiz olduğunu belirtmektedir7.

Gazâlî, Eyyühel-veled isimli risâlesinde okuyucusuna şöyle bir soru yöneltmektedir: "Kelam ilmi, hilaf, tıp, tedvinat, şiir, astronomi, aruz, nahiv ve sarf gibi ilimleri tahsil etmekle, Allah'ın hilafina, ömrü zayi etmenin dışında ne elde ettin?"8. Şu halde, fazla bilgi sahibi olmaya gerek yoktur9. Allah'ın emirlerini yerine getirecek miktarda şeriat bilgisi, kurtuluşu sağlayacak kadar da ahiret bilgisi tahsil etmek yeterlidir10. Bu açıdan bakıldığında, Gazâlî'ye göre, ilmin özü, tâat ve ibadetin ne olduğunu bilmekten ibarettir11.

Gazâlî'nin dini-teolojik dünya görüşü ve özellikle bilgi öğretisi bakımından, şu cümle temel bir ilke olarak belirtilebilir: "Savaşta kullanılmadığı sürece, salt bilgide hiç bir hayır yoktur"12. Bu cümle, Gazâlî'nin epistemolojisinde, dini endişelerden kaynaklanan, bilgide ekonomi ilkesini çok iyi formüle etmektedir. O, özellikle mistik yazılarında, şairin "bilgisizlik, en büyük ilme denk bilgisizlik" şeklinde dile getirdiği, kimi durumlarda bilginin yarardan çok zarar getirebileceği düşüncesini ciddi olarak öne sürmektedir: "Nice kimseler vardır ki, ilimlere dalmış ve onlardan zarara uğramıştır. Şayet bu ilimlere dalmamış olsalardı, dindeki mevkileri şimdi olduğundan daha iyi olurdu. Bilginin bazı insanlara zararlı olduğu, inkar edilemez... Şu halde, şeriatın zemmettiği ilimlere dalma!, sahabeyi örnek almaktan ayrılma! ve ittiba etmekle yetin! Çünkü kurtuluş ittibadadır"13.

Gazâlî, yukarıda bahsedilen ilimlerle uğraşmanın, ömrü ziyan etmek olduğunu belirtirken son derece samimidir ve o, bu görüşünü, entellektüel hayatının otokritiği olarak değerlendirebileceğimiz el-Munkiz isimli eserinde de büyük bir içtenlikle ifade etmektedir. O, bizim şu anki duruş noktamızdan bakıldığında son derece yoğun ve verimli geçtiği görülen bütün bir entellektüel hayatını yargılarken ve büyük ve samimi bir itirafta bulunurken, bir taraftan geride kalan "ömrünü zayi etmiş" bir insanın psikolojisini yansıtmakta, bir taraftan da, hakikate ulaştığına içtenlikle inanan bir mühtedinin gururunu taşımaktadır.

O, şöyle demektedir: "Ahiret mutluluğu hususunda, takva ve nefsi kötü arzulardan alıkoymanın dışında benim için başka bir çıkar yolun olmadığını ve bütün bunların temelinin, aldatıcı olandan yüz çevirip ebedi olana sıkı sıkıya sarılarak, samimi bir gayretle Allah'a yönelmek olduğunu ve bunun da ancak makam ile maldan yüz çevirme ve meşguliyetlerle ilgilerden kaçmak suretiyle gerçekleşeceğini anlamıştım. Sonra, kendi durumuma baktığımda, ilgilere gömülü olduğumu ve bu ilgilerin beni cepçevre kuşattığını gördüm. Ve, en hayırlıları tedris ve talim olan amellerime bir göz attığımda, ahiret yolunda yararsız ve önemsiz ilimlere yönelmiş olduğumu gördüm. . . "14.

Gazâlî'nin bilgi öğretisinde, önemli olanla önemsiz olan veya yararlı olanla yararsız olan ayrımı da son derece merkezi bir konuma sahiptir. Burada da onun temel hassasiyeti, dini bir mahiyet taşımaktadır. Onun dinden ne anladığı, İslam dinini hangi bakış açısından değerlendirdiği elbette bizi ilgilendirmektedir ve bu konuya zaman zaman değineceğiz. Burada şunu belirtmekle yetinelim ki, onun yararlı bilgi ile yararsız hatta zararlı bilgi şeklindeki ayrımının kriterini din oluşturmaktadır. Çünkü, ona göre, "şeriata uymaksızın yapılan ilim ve amel bir sapıklıktır"15. Burada, Gazâlî'nin göz önünde bulundurduğu ve her vesilede dile getirdiği temel ölçüt, fayda prensibidir. O, ilmin her müslümana farz olduğunu dile getiren Hadisi zikrettikten hemen sonra, Hadiste geçen "ilim" kavramını sınırlandırmakta ve "faydasız bilgiden Allah'a sığınırız" hadisi doğrultusunda bilgide faydalı olanı zararlı olandan ayırmak gerektiğini belirtmektedir16.

Gazâlî, ilmi araştırmanın, kimi insanlar için, dini açıdan çok ciddi olumsuz sonuçlar doğurabileceğini düşünmektedir. O, bazı ilimlerin bir takım insanlara yarardan çok zarar getireceğini, ve bu açıdan "bazı bilgilerin cehalete denk" olduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda, Gazâlî'nin özellikle felsefe ve yerine göre kelam gibi teorik alanlarla ilgili araştırmaların yaygınlaşmaması için büyük çaba sarf ettiğini görmekteyiz. O, ilahi sırlar konusunda filozoflarla kelamcıların yapmış olduğu araştırmaların boşa çıktığını, bir başarı elde edemediklerini, bu tür konulara ancak nebilerle velilerin vakıf olacağını belirtir ve bu nedenle, insanların bu tür araştırmalardan men edilip şeriatın söylediğine yönlendirilmeleri gerektiğini söyler. "Nice insanlar vardır ki, ilimlere dalmış ve onlardan zarar görmüşlerdir. Şayet dalmamış olsalardı, dindeki durumları şimdi olduğundan daha iyi olacaktı... Şeriatın yerdiği ilimleri derinlemesine araştırma, onlardan yüz çevir ve sürekli sahabeyi örnek al! Sünnete ittiba etmekle yetin; kurtuluş tâbi olmaktadır, tehlike ise, nesneler hakkında araştırma yapmak ve bağımsız olmaktadır. Görüşünle, aklınla, delil ve burhanınla ve 'nesneleri oldukları şekilde bilmek için onlar hakkında araştırma yapıyorum; ilmi tefekkür yapmakta nasıl bir zarar olur' şeklindeki zannınla inadı çoğaltma! Çünkü onun sana vereceği zarar daha çoktur. Muttali olduğun nice şeyler vardır ki, onları bilmen sana öyle bir zarar verir ki, Allh'ın rahmeti olmasa, seni ahirette helaka götürür"17.

Gazâlî'de bilginin nihai hedefi, uhrevi mutluluktur. O, bu mutluluğu, Allah'ı bilmekle, 'marifetullah'la özdeşleştirerek bunun dışında kalan bilgileri değersiz saymakta veya bu bilgiye hizmet etmeleri açısından tali bir değere sahip olduklarını belirtmektedir18. Gazâlî ye göre, uhrevi saadet, filozofların zannettiği gibi, salt bilgi ile gerçekleşemez. Mutluluk, sadece bilmekle değil, yapıp etmekle de doğrudan alakalıdır. Hatta bilgi, bir bakıma, yapıp etmelerimizi, daha doğrusu ibadetlerimizi tamamlayabilmemiz için ve bu vesileyle bulunması gereken tâli bir unsur olarak önem kazanmaktadır. Zira, yukarıda da söylendiği gibi, "savaşta işe yaramadığı sürece bilginin bir kıymeti yoktur" .

Bu bakımdan, Gazâlî'de bilgi, çoğu zaman ameli mümkün kılan yardımcı bir eleman olarak işe kanşır. Gazâlî, uygulamaya dönük olmayan bilgi ile, üstün nitelikli silahlar arasında bir benzerlik kurmaktadır. Hangi nitelikte olursa olsun, sahibi tarafından kullanılmadıkları sürece, silahların her hangi bir fayda temin etmeleri söz konusu olamayacaktır. "Tıpkı bunun gibi eğer bir adam, binlerce ilmi mesele okuyup öğrense, onları uygulamadığı sürece, yararlarını göremez". Yine ilaç, kullanmadığı sürece yaralı olamaz. "Eğer yüz yıl ilim tahsil etsen ve binlerce kitap biriktirsen, amel olmadıkça Allah'ın rahmetini almaya müsait hale gelemezsin"19.

Bilgi-eylem ilişkisi, Gazâlî'nin üzerinde özenle durduğu temel problemlerden bir tanesidir ve onu çağdaşı olduğu ulema ile karşı karşıya getiren temel sorun da budur. İhyâ ulûm ed-din'in temel hedefinin, söz konusu ilişkiyi sağlam bir yapıya kavuşturmak olduğunu söylemek mümkündür. Ona, sûfîlerin yolunu cazip gösteren sebeplerin en önemlisi, belki de, tasavvufta bilmekle yaşamak arasında görülen karşılıklı ilişkidir20. Gazâlî'nin belli başlı problemi, bilmekle yaşamak arasında sağlam bir irtibat kurmak ve dinî bilgiyi hayatın içerisine nüfuz ettirmektedir. O, dinî ilimlerle uğraşan ulemada bu ilişkinin son derece zayıf olduğunu ve onların bu konuda samimiyetten uzak bulunduğunu, hatta kendisinin de bir zamanlar aynı kategoride yer aldığını ifade etmektedir21. Halbuki din, ona göre, bilmekten ziyade, aslında uygulamaya yönelik bir olgudur ve hedefi de, son tahlilde ahiret mutluluğuna ve dolayısıyla Allah'a ulaşmaktır22.

Yaşamakla bilmek arasındaki sıkı irtibatı göstermek üzere Gazâlî, kalpte bilginin oluşmasını engelleyen faktörler arasında günahları da saymaktadır. Bilginin oluşması için günahların tâat ve ibadetlerle iyice temizlenmesi gerekir. Dolayısıyla, amel, bilginin elde edilmesi için olmazsa olmaz bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır23. Şunu da belirtmek gerekir ki, Gazâlî, bilginin, herhangi bir izafetten bağımsız olarak, kendinde bir değere sahip olduğunu da kabul etmektedir. Fakat, onun görüş tarzında, bu türden bir değer taşıyan bilgi (el-ilm) dinin sınırları çerçevesinde oluşan, ya da varolan bir bilgidir ve o, yanı başında eylemi de taşımaktadır. Bu açıdan bilgi, asıl değerini, eylem (el-amel) için gerekli bir unsur olmasından almaktadır. Bu nedenle bilgi, "ebedi saadete vesile olan şeylerin en üstünü olduğu için" kendinde bir üstünlüğe sahiptir. Ama, ebedi mutluluğa da "ancak ilim ve amelle ulaşılır. Amel ise, amelin keyfiyetine ilişkin bilgi ile gerçekleştirilir. Bu açıdan ilim (bilgi), dünya ve ahiret mutluluğunun temeli ve şu halde amellerin en üstünüdür... Çünkü, alemlerin Rabbine yakınlaşmak onun bir sonucudur"24.

Bilgi ve bilimin enstrumental niteliği, Gazâlî'nin yazılarında özellikle vurgulanmaktadır. Bilgi olarak bilginin, veya salt kognitif tatmin maksadıyla yapılan bir araştırmanın, Gazâlî'nin görüş tarzınca, makbul olmadığına daha önce değinmiştik. O, bilgi ve bilimleri, bir bakıma, insanları hedefe götüren taşıyıcılar olarak görmektedir. Dolayısıyla, mesela hacca giderken binitin niteliği ne kadar önemli ise, ilimlerle derinlemesine uğraşmak da o kadar değerli olacaktır. Taşıyıcıyla uğraşıp hedefi unutmak ne kadar tehlikeli ve yanlış ise, ilimlerin arızi değerini unutup onları hedef haline getirmek ve asıl ulaşılması gereken noktayı unutmak da, o kadar yanlış ve tehlikelidir. "Ömrünü, derinleşmek maksadıyla bu ilimlerden birine gömülüp kalmakla geçirme! Çünkü ilim çok, ömür ise kısadır. Bu nedenle, ilimler, alet ve hazırlık niteliğinde olup, özleri gereği değil, başkası sebebiyle istenirler"25.

Gazâlî, 'marifetullah'ı konu edinen bilgi araştırmasını, bilgi türlerinin en üstünü olarak değerlendirir ve bu bilgiye, bu çerçeve içerisinde, önemli bir değer atfeder. Bu yönüyle "bilgiyi kendinde haz verici" olarak nitelendirir ve bu sebeple "kendisi için aranılır" olduğunu belirtir. Bununla beraber, bu bilgi, asıl değerini, "ahiret mutluluğuna bir vesile ve Allah'a yakınlaşmak için bir sebep" olmasında bulmaktadır. "Çünkü, Allah'a ncak bu bilgi ile ulaşılabilir". İşte, bu nitelikteki bilgi, Gazâlî de, insani işlerin en üstünü olarak değerlendirilmektedir. Bu açıdan, dünya ve ahiret saadetinin temelinde bilgi yatmaktadır. Bilgi ile mutluluk arasında, insan açısından, karşılıklı bir gereklilik ilişkisi bulunmaktadır. Bilgi olmaksızın mutluluğa ulaşmak söz konusu değildir ve mutluluğu hesaba katmayan bilgi değersizdir.

Şunu burada hatırlatmak gerekir ki, Gazâlî'nin mutluluğun temeline yerleştirdiği bilgi, eylemsiz, salt teorik bir bilgi değildir. Yukarıda belirtildiği gibi, kendisine eylemin eşlik etmediği, ya da eylem tarafından desteklenmeyen kuru bilgi, Gazâlî tarafından tasvip edilmemektedir. Bu nedenle, ilmin gayesi, son tahlilde, eylemsel bir nitelik taşımaktadır. Buna karşılık, bilgisel bir zemine oturmayan eylem de, gerçek mutluluk için yeterli değildir. İşte bu örgü içerisinde dile getirilen bilgi, dünya ve ahiret mutluluğunun temelini teşkil etmektedir26.

Gazâlî'ye göre bilginin en son hedefi, insani mutlulukla aynı anlama gelen 'marifetullah'tır. Allah hakkında bilgi, insani varlığın elde edebileceği en son düzeyi oluşturmaktadır27. Bu açıdan bilme eylemi, insani işlerin en üstün olanını temsil eder. Gazâlî, bilimleri, marifetullah temelinde, sağladıkları bilgisel sonuçlara göre bir derecelendirmeye tabi tutmaktadır. Bu açıdan, ona göre, "nesnenin erdemi, üstünlüğü, meyvasının, sonucunun üstünlüğü ile anlaşılır28. Şu halde, bize ahiret mutluluğunu ve dolayısıyla Allah hakkında bilgiyi temin edecek ilmi disiplin, bütün ilimlerin en şereflisi olacaktır. O, şöyle demektedir: "İlimleri, sonuçlarına (semerelerine) göre üstün saymak gerekir. Bu açıdan, semeresi ebedi hayat olan din ilimi, en şerefli ilimdir. Açıktır ki, ilimlerin en üstünü, Allah, melekler, kitaplar, peygamberler hakkında bilgi veren ilimlerle, bu ilimlere götüren yöntem hakkında bilgi veren ilimlerdir. Sen de, sadece bunlara rağbet et ve yönel"29.

Gazâlî, bu yüksek hedefi gerçekleştirme sürecinde, bilginin işlevsel boyutunu, çoğu kez mistik terimlerle izah eder. Bilginin bu fonksiyonu, bununla beraber, hem en yüksek marifet mertebelerinde, hem de daha aşağı derecede bulunan insani düzeylerde göz önünde bulundurulmaktadır. Hiç kuşkusuz, Gazâlî'nin entellektüellere yönelik çözümlemelerinde bilginin teorik muhtevası daha yoğun olarak irdelenmektedir. Fakat her halükarda, Gazâlî'nin bilgi öğretisinde, bilginin yaşayışla, mistik arınmayla, daha teknik bir terimle söylemek gerekir ise, "hal" ile yakın bir bağlantısı bulunmaktadır. Bilginin gerçek değeri, öte dünyaya yönelik hazırlığında insana yapacağı katkıda yatmaktadır.

Gazâlî, bilgi arayışı ve ilimlerin tahsilinde bu hususu, her zaman dikkate almamızı önermektedir. "Bir hafta sonra öleceğini bildiğinde, nasıl zorunlu olarak bu hafta içerisinde, fıkıh ilmi, ahlak, usul, kelam ve benzerleriyle uğraşmayıp, aksine, kalbi murakabe etme, nefsin sıfatlarının bilgisi, dünya ilgilerine sırt çevirme ile uğraşıp, nefsi kötü huylardan temizleyerek, Allah tealaya muhabbet ve güzel vasıflara sahip olmayla meşgul olacaksan, tıpkı bunun gibi, ilim okuduğunda veya mütalaa ettiğinde de, elde etmiş olduğun bilginin kalbini islah ve nefsini tezkiye etmesi gerekir. Çünkü, insanın, geçirdiği her gün ve gecede ölmesi mümkündür"30. Şu halde Gazâlî'nin düşüncesinde gerçek ilim, Allah'a giden yolu ve bu yolun engellerini bilip ona göre davranmaktan ibarettir31.

Şimdi, böyle bir motivasyondan yoksun olan ilmi etkinlik, Gazâlî ye göre, ömrü zayi etmekle ayın anlama gelmektedir. Bilgi araştırması, daha önce de belirtildiği üzere, kendinde bir değere sahip olmayıp, değerini ulaşmak istediği gayeden almaktadır. Gazâlî, ilmin gâî boyutunu vurgularken, öyle anlaşılmaktadır ki, daha çok, döneminin mevki, makam, şöhret ve mal hırsına kapılmış din alimlerini muhatap almaktadır32. Kendisi de aynı hevesler peşinde koşmuş bir alim olduğu için33, söz konusu ulemanın psikolojisini gayet iyi bilen birisi olarak eleştiride bulunmaktadır. O, şu naiv değerlendirmeyi yapmaktadır: "Kendine uykuyu haram edip, kitap etüdü ve ilimleri tekrar etmekle ihya ettiğin nice geceler olmuştur. Bunda hangi faktörün etkili olduğunu bilemiyorum. Eğer o, dünya malına ulaşmak, nimetlerini elde etmek, makamlarına ulaşmak ve emsal ve akranına üstünlük taslamaksa, vay haline! Yok eğer, amacın peygamberin şeriatini diriltmek, ahlakını güzelleştirmek ve kötülüğü emreden nefsini terbiye etmek ise, ne mutlu sana!"34.

Gazâlî, dünya hayatı ile ahiret hayatı arasındaki ilişkiyi, çoğu zaman bir karşıtlık ilişkisi olarak değerlerlendirir ve onları, birbirlerinin alternatifi olarak düşünür. Ahiret lehine dünyadan yüz çevirip onu terk etmenin, Gazâlî'nin mistik görüş tarzında ne denli değerli ve gerekli olduğuna daha önce değinilmişti. Gazâlî, bu iki dünyaya dair bilgi araştırmasının ya da ilim tahsilinin de birbirine engel teşkil eden özellikler sahip olduğuna inanmaktadır. Buna göre bu dünyaya yönelik bilgide derinleşmemiz, bizi öte dünya ile ilgili bilgi alanında noksan bırakacaktır, ve tersi. Bu ayrım, taiidir ki, Gazâlî'de basit bir tespitten çok daha derin bir anlam boyutuna sahiptir.

O, böyle bir ayrım yapmakla kalmaz, bu ayrıma ahiret lehine bir değer yükleyerek, kendi dünya görüşünü ilave eder. O, şöyle demektedir: "Bu iki ilim türü birbirine zıt bir yapıdadır. Yani, insan, ilgisini onlardan birisine derinlemesine verirse, çoğunlukla basireti diğerine karşı zayıf olur. Bu yüzden Hz. Ali, dünya ve ahiret için üç benzetme yapmıştır: Terazinin iki kefesi, doğu ile batı ve birini hoşnut ettiğinde diğerini kızdırmış olacağın iki kuma. Bundan ötürüdür ki, dünya işlerinde, tıp, hesap, hendese ve felsefede mahir olanların ahiret işlerinde; ahiret ilimlerinin inceliklerinde mahir olanların da dünya ilimlerinin çoğunda cahil kalmış olduğunu görürsün. Çünkü akıl, genellikle iki işin hakkını birden tam olarak veremez ve biri diğerinde yetkinleşmeye mani olur. Bunun için peygamberimiz şöyle demiştir: 'Cennet ehlinin çoğunu zayıf akıllılar (ahmaklar) oluşturmaktadır'. Yani dünya işlerine aklı ermeyenler"35.
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,063 Saniyede Yüklendi.