Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali Hakkında Söylenenler > Gazali'yi Savunanlar
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

İmam Gazali ile Baş başa

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
zczamaneyolcusu Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 29 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 706
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı zczamaneyolcusu Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: İmam Gazali ile Baş başa
    Gönderim Zamanı: 23 Mayıs 2010 Saat 23:59
YAZI DİZİSİ :İmam-ı Gazali ile başbaşa

Mehmet MARUF e-mail: [email protected]

‘Mearicül–Kuds’ (Hakikat Bilgisine Yükseliş) isimli eserinde:

‘Ey kardeşim bilmiş ol ki akıl ancak İslamla hidayete erebilir. İslam dini de ancak akılla açıklık kazanıp anlaşılabilir. Dini bina olarak kabul edersek akıl bu binanın temeli konumundadır. Nasıl temelsiz bina olmaz ise aynı şekilde bina olmayınca da temel bir işe yaramaz.

Akıl göze, İslam ışığa benzer. Işık olmayınca göz bir işe yaramayacağı gibi göz olmayınca da ışık bir işe yaramaz. İslam harici bir akıldır. Akıl dahili bir İslam’dır. Din ve akıl içiçe omuz omuza olup bu ikisine bir demek mümkündür. İslam harici bir akıl olduğu için Allahü Teala birçok kafiri Kur’an–ı Kerim’de akılsızlıkla damgalamış ve sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler bunun için akletmezler buyurmuştur. (İmam–ı Gazali; Mearicül–Kuds, İnsan yay., s.55)

Akıl nereye kadar?

Ey kardeşim bilmiş ol ki akıl kendi başına çok az şeyi halledebilir. Zira akıl bir şeyin cüziyatına değil külliyatının bilgisine vakıf olabilir. Mesela Hakka inanmanın doğru sözün, helal alışverişin, adaletle muamelenin ve de iffetin güzel olduğunu cüzi olarak değil külli olarak bilebilir. Oysa ki İslam eşyanın hem cüziyatını hem külliyatını bildirerek neyin itikad edilmesi gereken bir şey olduğunu ve neyin adalet anlamına geldiğini teker teker açıklar.

Kısaca akıl dinin ayrıntısını bilmez. Halbuki din bazen aklın karar kıldığı şeyi ifade ederek, kafirleri uyararak, marifete ait hakikatleri delillerle ortaya koyarak, unutulanı hatırlatarak, şeri hususları öğreterek kişiyi hidayete ulaştırır demektedir. Böylece anlaşılmaktadır ki İmam–ı Gazali’de akıl dini anlamada gerekli olan ama yeterli olmayan vazgeçilmez bir olgudur. Fakat bu durum akılla dinin karşı karşıya gelmesi anlamına gelmez. Aksine bir bütünlük bağlamında ele alınmasını zorunlu kılar. Burada önemli olan akla din adına hüküm koyma değil dinin koyduğu hükümlerin hikmetlerini kavramada yetki verilmesidir. Devamında hakikate ulaşmada Allahı tanıma ve bilme fiilinde aklın acziyetinin ortaya konması gerekmektedir. Şöyle ki ;

Akıl, Allah’ın ne olmadığını bilir

Akıl Allahın ne olduğunu bilmez. Allahın ne olmadığını bilir. Bir şeyin ne olduğunu bilmek için onu kuşatmak lazımdır. Veya ondan ona yansımalar olması lazımdır. Sonuçta akıl bu yansımalardan (tecelli) mahrumdur. Çünkü ilahi tecellinin mekanı kalptir. O halde Allah’ı tanıyacak olan da bilecek olan da aineyi–ilahi olan insanın kalbidir. (Prof.Dr. Haydar Baş, Hikmetin Sırları, İcmal Yay., s.183)

İmam–ı Gazali akıl–vahiy ilişkisini İhya’da şöyle ele alır: Aklı tamamıyla bir tarafa bırakıp tam taklide çağıran cahildir. Sadece akılla yetinip kitap ve sünnetin ışığından yararlanmayan ise aldanmıştır.

Açıkça anlaşılmaktadır ki İmam–ı Gazali akla aykırılıkla akıl ötesi arasında kesin bir ayırım yapmaktadır. Mesele nübüvvet konusunda ya da ibadetin hikmetlerinin akılla hikmetlerinin akılla izahını yapmak aklın çapını aşar. Burada nübüvvetle aklın zıt olduğu değil nübüvvetin akıl üstü bir olgu olduğu gerçeği açığa çıkar. (Diyanet İslam Ans.–Gazzali isimli makale)

Oryantalist yaklaşımın diğer bir iddiası da İslam dünyasındaki bilimsel geri kalmışlığın İmam–ı Gazali’nin felsefe eleştirisine dayandırmasıdır. Bu noktada en önemli yanılgı, Yunan felsefesiyle müspet bilimler arasında varolduğu sanılan akrabalıktır. (Dr. Sabri Orman, age, s.117)

Oysa ki Muhammed İkbal’in ifadesiyle Yunanlılar astronomiyi matematik ve geometriyi ecnebilerden almışlar fakat Yunan kültürü iklimine dahil ettirememişlerdir. Onlar bilgileri tanzim ve tertip etmişler ama pozitif bilimlerin gerektirdiği araştırma deney ve gözlem gibi sabır isteyen usullerden yararlanmamışlardır. Çünkü bu istek Yunanlıların mizaç ve meşreplerine yabancıdır. Zaten bilimsel metodları Avrupalılar Araplardan öğrenmişlerdir. Ayrıca gözlem deney ve tecrübe yönteminin doğuşu Yunan felsefesiyle bir uzlaşma yoluna gidilmesinden değil aksine onunla uzun zaman devam eden bir fikir mücadelesinden doğmuştur. Teorik söylemlerle ilgilenen fakat pratik bir fayda sağlamayan Yunan felsefesi bu özelliklere sahip Arap mizacına mani olmuştur. (Muhammed İkbal, İslamda Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü–Kırkambar Yay. s.149)

O’nu Hüccet’ül İslam yapan fark

Yine tekrarlamak gerekir ki İmam–ı Gazali müspet ilimleri felsefeden ayırarak oonlara İslam dünyasında meşruiyet zemini sağlamış ve aklı kullanmanın bu alandaki önemini ifade etmiştir.

Bütün bunların ötesinde İmam–ı Gazali’yi Hüccet’ül–İslam olmaya götüren süreç onunla İslam dininin yabancı bir kültür karşısındaki nefsi müdafaasını yapmasıdır.

Temelde rasyonel olan felsefecilerin aklı vahiyden, aklın temsilcisi filozofu da peygamberlerden üstün gördüğü, vahyi esas itibarıyla zihni bir olay olarrak yorumladığı, dini hakikatleri zihni hakikatin cahil halk yığınları için sembolik formlarla yapılmış başka bir anlatımı olarak kabul ettiği bir dönemde İmam–ı Gazali İslam’ın izzetini müdafaa etmiştir. (Dr. Sabri Orman, a.g.e.122)

Bunun için O Hüccet’ül–İslamdır, mücediddir, Muhteşem Gazali’dir.
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=4010096&tarih=2004-08-03
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,047 Saniyede Yüklendi.