Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali İle İlgili Güncel Haberler > Gazali ile ilgili güncel haberler
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Medreseden kaçanlar

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
sibel Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 189
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı sibel Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Medreseden kaçanlar
    Gönderim Zamanı: 26 Mayıs 2010 Saat 00:06

Medreseden kaçanlar

Mevlânâ ve Gazali uzmanlarından İranlı Zerrinkup, Gazali için ‘medreseden kaçış’ metaforunu kullanır. Aynı metafor Mevlânâ için de geçerlidir. Gazali profesyonel olmadığı gibi tek yanlı da değildir. Mevlânâ da öyledir. Çok yönlüdür. Kemâl ve cemâl ma

 
 Mustafa ÖZCAN

Mevlânâ ve Gazali uzmanlarından İranlı Zerrinkup, Gazali için ‘medreseden kaçış’ metaforunu kullanır. Aynı metafor Mevlânâ için de geçerlidir. Gazali profesyonel olmadığı gibi tek yanlı da değildir. Mevlânâ da öyledir. Çok yönlüdür. Kemâl ve cemâl makamlarını temsil ettiklerinden dolayı onların fıkhı zahir ve batını ayırmaz, birleştirir. “Maraca’l bahri yeltakiyani” sırrına mazhardırlar. Denizlerin birleştikleri yeri temsil ederler. Cem makamında zahirî ve batinî boyutları birarada toplamışlardır. Onların üslubuna revnak katan da budur. Tek boyutlu ve kuru üsluptan hâli olmalarını bu kemal ve cami sıfatlarına borçludurlar. Bundan dolayı Muhammed Hamidullah da ‘hukuk kimseyi hidayet kapısına isal etmiyor, ama Mevlânâ ve İbni Arabi gibi mutasavvıfların sıcaklığı İslâm’a cezbediyor..” diyor. Elhak doğrudur. Kelam ilminin üslubunun problemli ve kuru olduğunu söylemiştik. Zamanla tasnif ve kategorize etme mânâ buharlaşmasına ve mânâların tecridine yol açmıştır. İndirgemecilik hâline gelmiş ve zenginliği ve çeşitliliği alıp götürmüştür. Halbuki, Mesih Yahuduliğin kaybettiği bu deruni zenginliği ihyaya gelmiş idi. Ferisilerle mücadelesinin ana ekseni budur. Mevlânâ’nın kelamcılardan uzak durması ve Gazali’nin İhya’da fıkhı zahir ile batini; kural ile manevî hazzı birleştirmesi bundandır. İslâmiyet, Musevilik ve İseviyete camidir yani hem kural, hem de mistik boyutlara havidir.


İseviyet ve Museviyet makamlarının buluşmasına camiiyyet makamı diyoruz. İslâm bu noktada camiiyyete sahip olduğu gibi Mevlânâ’nın temas etitği gibi Sünnilik de İslâm dairesinde camiiyyet makamını temsil etmektedir. Eğri kolların doğru potasıdır. Siyasi olarak Ehl-i beyt ile sahabileri aynı potada buluşturmuştur. Diğer taraftan irade hürriyeti eksenli Mutezile’nin maksadı ile Allah’ın hallakiyetini ispat eden mesleği buluşturmuştur. Tefviz ile tevili, zahir ile batını cem etmiştir. Bu itibarla camiiyyet makamını temsil edenler fakih sufilerdir. Şeriat, tarikat, hakikat ve marifet sıralamasına göre sufi fakih deği fakih sufi olunmak gerekir. Gazali ve Mevlânâ’nın yetişme tarzı da budur. Bununla birlikte onlar fakihlik makamından sonra cem makamına ulaşmak için (bu vahdet-i vucudun cem makamı değildir ki ondan sonra bir de tefrik makamına ihtiyaç olsun) bir süreliğine medreseden kaçmışlar ve kemale erdikten sonra yeniden medreseye dönmüşlerdir. Gazali’nin son günlerinde ailesinin arasına döndüğü ve on yıllık ayrılıktan sonra yeniden kavuştuğu hasretin bittiği ve dindiği Tus’da (bugünkü Meşhed) yine medresede talebelerine dersler vermeye başlamıştır. Onlara da yeniden kavuşmuştur. Mevlânâ hazretleri de Şems’e kavuştuktan ve mânâlar denizinde mustağrak hâle geldikten sonra Konya’daki medresesini terk etmiştir. Gazali’nin Nizamiye’den Şam’a kaçışı gibi. O da aşk uğruna evlad-u iyalden geçtiği gibi talebelerinden de geçmiştir. Ama yine cem makamı gereği kemale erdikten sonra aynı makama geri dönmüştür. Bu hususta İmam Rabbani’nin muhteşem bir sözü vardır: “Bütün yolların sonu yine başa dönmektir...” Onlar da öyle yaptılar.


***


Medrese konusunda Gazali ile Mevlânâ aynıdır. Gazali Nizamiye Medresesinin piridir. 400 sarıklı alim kendisini vecd ile dinlemektedir. Mevlânâ da Emir Bedreddin Gühertaş tarafından kendileri için yaptırılan Hüdavendigar Medresesi’ne intisaplıdır ve orada ders vermektedir. Mevlânâ, Şems`-le mülaki olmadan evvel vakitlerinin pek çoğunu tedrisle geçiriyordu. Kendi medresesinde 400’den fazla talebesi vardı. Sonunda Mevlânâ, Şems’in gelmesiyle ve Şemsle buluşmasıyla ders verme, öğretme, vaaz ve nasihat etme gibi meşguliyetlerden kesilmiştir. Selef alimlerinin söylediği gibi ilmin ve nasihatın zekatı ittiaz yani bizzat kendisinin nasihatlardan hisse alması ise hasta doktorun hastalara şifa dağıtmasının ne mânâsı olabilir ki? Mevlânâ Şems’i kazanmakla çevresi onu kaybettiğini zannetti ve bu dostluğa düşmanlıkla mukabele etti. Ömer Bin Abdulaziz de halife olmadan evvel debdebe içinde yüzmektedir. Bir kullandığını bir daha kullanmamaktadır. Halife olunca bütün dünyanın yükünün omuzlarına bindiğini hisseder. Bu yükün altından ancak manevi bir dayanakla kalkılabilirdi. O da öyle yaptı ve dünyayı terk etti. Halife iken örnek bir perhizkâr ve riyaziyatçı oldu. Gazali de Bağdat’ta Nizamiye Medresesinde ders verirken öyle idi. Her türlü debdebe ve şaşaanın içinde yüzüyordu. Bu dışı süslü içi paslı riyakâr iklimden ruhunu kurtarmak için Şam’a kaçtı. Ve Bağdat’ta dinarlarla idare edemezken Şam’da dirhemlerle idare etti. Hind fakirleri gibi oldu. Bütün evi barkı bir bohçasından ibaretti. Bediüzzaman da bu mânâları asrımıza yaşatmıştır. Mevlânâ hazretleri de Gazali’nin sireti üzerine gider. Hindistanlı Mevlânâ Şibli’nin yazdığı gibi ilimde şan ve kariha sahibi olduğu ve Gazali gibi kendisine güvendiği gibi (i’tidat bizzat) dünyevi açıdan rütbe, mali açıdan da debdebe içinde yüzüyordu.


***


O atına binip de dışarı çıktığı zaman sadece alimler, talebeler değil hatta bir kısım yüksek tabaka devlet memuru da iki yanına dizilirdi. Devlet erkânıyla ve sultanın sarayı ile de yakın alâkası vardı. Fakat deruni hallerle bezenmeye başladıktan sona hâli etvarı birden değişti. Medreseden kaçış ve inkita devresinden sonra okutma, öğretme işine devam ediyordu. Ama artık kışır ve kabukta kalmıyor öze iniyordu. Bu da yaşayışına aksetmişti. Haddinden fazla riyazat ve mücahedeye dalmıştı. Tabiatında, son derece dünya malına ilgisizlik ve gözü tokluk vardı. Devlet ricalinin gönderdiği hediyeleri Selahaddin Zerkup vasıtasıyla fukaraya dağıtırdı. Geçimini ayda aldığı onbeş dinarlık maaşla karşılardı. Ve bu maaşını da helâl ettirmek için bütün gayretini ve mesaisini sarfederdi. Bir keresinde kendisine; ‘Şeyh Sadreddin’e binlerce lira aylık veriliyor, size ise sadece onbeş dinar takdir ediliyor bu reva mıdır?’ dediklerinde onlara: “Ama şeyhin masrafları daha çok, hatta benimkisini de ona katsalar revadır’ dedi. Öyle gani ismine mazhar gani gönüllü bir sultandı. Ömür açısından da böyleydi. Dostları ölüm döşeğinde daha fazla yaşaması için duâ ve niyaz ettiklerinde ve kendisinden de bunu talep ettiklerinde onlara şöyle dedi: ‘Ey canlar! Can cananın kavuşma vaktidir. Bu dünya Şeddat ve Nemrudların dünyasıdır, karıştırmayın. Bizim için sadece bir uğrak yeridir’ buyurmuş ve diğer sufiler gibi ‘rahil rahil/ göç göç’ diye ötelere kanat çırpmıştır. Bu bağlamda Hallac’dan bir söz aktarılır: “İnne hayati fi memati/hayatım ölümümdedir..” Mevlânâ da 800 yıl sonra hâlâ hatıralarıyla ve kutlu nefesleriyle yaşamıyor mu? Mevlana’nın dediği gibi bütün güzellikler öte dünyada yeniden dirilecek ve sevenler sevdiklerine yeniden kavuşacaklardır. Kayıp yok. Kavuşma var.


Gazali İhya’sını şifa aradığı gönlü kırık dökük olduğu uzlet ve gurbet döneminde Şam’da kaleme almıştır. Mesnevi de olgunluk ve uzlet dönemi mahsülüdür. İlginçtir Gazali ailesiyle Mevlânâ ailesi arasında görünmez bağlar vardır. Derler ki: Mevlânâ’nın babası Sultan Bahaeddin manevi tacını ve hırkasını İmam Gazali’nin kardeşi meşhur sufi ve vaiz Ahmed Gazali’nin ellerinden kuşanmıştır. Hem Ahmed Gazali hem de Bahaeddin Veled vaizdir. Gazali ve Mevlânâ ise hoca ve müderris.

 
http://www.tumgazeteler.com/?a=2285065

Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,031 Saniyede Yüklendi.