Gazali Net Ana Sayfa
Anasayfa Anasayfa > Gazali Dönemi > Gazali Dönemi
  Yeni Mesajlar Yeni Mesajlar
  Forum Yardım Forum Yardım  Forumu Ara   Kayıt Ol Kayıt Ol  Giriş Giriş

Nizam-ül Mülk

 Yanıt Yaz Yanıt Yaz
Yazar
Mesaj / Okunmamış Mesajları Gör
sibel Açılır Kutu Gör
Kalfa
Kalfa


K.Tarihi: 28 Nisan 2010
Durumu: Aktif Değil
Gönderilenler: 189
Aktiflik
Seviye
Deneyim
Mesaj Seçenekleri Mesaj Seçenekleri   Alıntı sibel Alıntı  Yanıt YazCevapla Mesajın Direkt Linki Konu: Nizam-ül Mülk
    Gönderim Zamanı: 26 Mayıs 2010 Saat 00:36
Hilal ZEYBEKOĞLU
Zamanı hançer kesmişti… Zaman kanıyordu… İkiye bölmek istemişlerdi; o paramparça oldu. Kanıyordu… Vaktin ibresi, ibretin üstünde durduğunda… Ve zaman er kişinin şahadetini ibret ve hayretle seyrederken, Hasan Sabbah'ın gözü dönmüş sırtlanı Ebu Tahir'in hançeri yapmıştı yapacağını… Kaderdi… Zaman susmuştu. Zamanı hançer kesmişti paramparçaydı… Kanıyordu… Zaman,14 Ekim 1092 Nizamü'l Mülk'ün şahadetine ağlıyordu… Ve şeytan yuvası: Almut kalesi, şerden ayıklanmadan Selçuklu kuşatmasından kurtulmuştu. Şer odaklarının planı başarıyla gerçekleşmişti. Nizamü'l Mülk kimdi? Neden şehit edilmişti? Şimdi ona değinelim.
Nizamü'l Mülk, büyük Selçuklu Devleti sultanlarından Alparslan ve oğlu Melikşah'ın veziri, büyük devlet adamı. Adı Hace Kıvamüddin Ebu Ali Hasan bin Ali'dir. 10 Nisan 1018 yılında, İran'ın Tus şehrinde doğmuştur.
Devlet hizmetindeki hayatı, babası ile birlikte Gazne Devletinin Horasan valisi Ebü'l-Fâzıl Es-Suri'nin hizmetinde bulunmakla başladı. Dandanakan Savaşı olarak tarihe geçen bu ünlü savaşta (1040) Büyük Selçuklular üstün geldiklerinden, Horasan düştü, Hasan ile babası Ali, Gazne'ye çekildiler.
Fakat birkaç yıl sonra, Horasan'a döndü ve Selçukluların hizmetine girdi. Çağın tanınmış şair ve edebiyatçıları ile arkadaşlık kurdu. Kuvvetli mantığı ile sağlam, seçtiği kelimelerle parlak konuşmalar yapıyordu. Geniş kültürü, edebiyatı kullanma gücü ve aklı ile idarecilik hayatına girdiği zaman, hemen herkesin dikkatini çekti. Daha çok genç yaşta, çevresinin saygı mihrakı olmuştu.
Bu aydın insan Tuğrul Bey'in dikkatinden de kaçmamıştı. Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey, Hasan'a, iç yönetimde önemli bir görev verdi.Tuğrul bey, çok beğendiği Hasan'ı, daha sonra yerine tahta geçecek Alparslan'a tanıtırken “ Ona dikkat et, ondan yararlanmaya bak!...Tedbiri geniş, okumuşluğu derindir. Bir gün devletin başına geçersen sana güveneceğin vezir olur.” Demişti. Zaman haklı çıkarmıştı Tuğrul Bey'i.
Alparslan ile kardeşi Süleyman arasındaki taht kavgasını; ince siyaseti ve isabetli kararları ile çözmüştü. Alparslan'a Selçuklu sultanlığının yolunu açmıştı. Tabiî ki doğal olarak kendisine de, Selçuklu vezirliği yolunu… Bu politika hüneri ile Zamanın halifesi Kâim bi emrillah tarafından “Nizâmü'l mülk” unvânı ile taltif edildi. Bu unvanıyla tanındı.
Nizamü'l Mülk'ü efsaneleştiren önemli işlerinden birisi de; Nizamiye medreseleridir. Bu medreseleri Bağdat, Belh, Herat, İsfehan, Nerv, Basra ve Musul'da kurdurdu,ilim adamlarını buralara tayin etti,tahsisat bağlattı, talebeye burs verdi. Medreselerin etrafına çarşılar kurdurup, gelirini medreseye bağladı. Gerek öğretim üyelerinin ve gerekse talebelerin geçim sıkıntısı çekmemesi için her türlü tedbiri aldırttı. Bağdat Nizamiyesi'nden yetişenler devletin yüksek makamlarında yer aldılar, ilim bakımından otorite oldular. Gülistan ve Bostan isimli eserlerin yazarı Şeyh Sadi Şirazi'de bu medreseden yetişmiştir. Nizamiye'deki derseler, Kahire'deki “Rar el-ilim” medresesinde olduğu gibi halka açıktı. İsteyen medreseye gelip talebeyle beraber ders dinleyebilirdi.
Nizamiye Medreseleri külliye şeklindeydi. Cami, hamam, yemekhane, medrese, yatakhane, kütüphane, müderrislerin yerleri gibi her türlü ihtiyaca cevap veriyordu.
Nizamü'l Mülk, Büyük Selçuklu Devletini gergef gergef işlerken, medeni olduklarını her fırsatta savunan Avrupa , İlkçağ'da meydana getirilmiş olan fikir ve sanat eserlerini yok etmeye, düşünce yasaklamaya başlamıştı. İnsanlara huzur, saadet ve güven sağlaması gereken din; ruhban sınıfınca beşerileştirilerek, bilim, düşünce ve sanatı yasaklayarak, ilim ve fikir adamlarını işkencelerle katletmişlerdir.
Batının karanlığı yaşadığı çağda İslamiyet önce Doğu'da, daha sonra da Endülüs Emevi uygarlığı ile Batı'da aydınlığı yaşatmış ve iki medeniyet çağı arasında köprü olmuştur.
"Orduların mızrağı ancak bir mil öteye gider. Eğitim ordusunun etkisi ise yüzyılları kuşatır." diyerek meselenin bam teline vurgu yapan Nizamü'l-Mülk'ün kurduğu Nizamiye Medreselerinin yetiştirdiği ilim adamlarını gören Bizanslı bilgin-devlet adamı Psllos Kostantinos: "Bağdat'ta kurulan Nizamiye Medreselerinde doğan yıldızlar, bir gün Bizans'ın güneşini söndürebilir." derken çok önemli bir gerçeğe işaret ediyordu ve gerçekten de çok geçmemiş iki yıl sonra Bizans güneşi Selçuklular tarafından söndürülmeye başlamıştır.
Nizamiye Medreseleri, Osmanlı medreselerine de öncülük etmiştir. İmam-ı Gazali gibi büyük bir zatta Nizamiye medreselerinde Baş Müderrislik ( Rektörlük) yapmıştır.
Aynı zihni geleneğin devamı olan Osmanlı'nın mübarek kurucuları da daha ilk yıllardan itibaren bir saray üniversitesi olan "Enderun"u kurarak kendi kurmaylarını yetiştirme yoluna gitmişlerdir. Büyük tarihçi M. Baudier Enderun mekteplerindeki bu seçkinler eğitimini çok iyi bir şekilde değerlendirdikten sonra haklı olarak şöyle demektedir: "Türk milletinin başarılarına şaşmamak lâzım. Çünkü onlar elit kadroları nasıl yetiştireceklerini, gençleri nasıl disipline edeceklerini biliyorlar. Yine onları mükemmel insan hâline getirirken, kâbiliyetlerine göre taltif etmesini de biliyorlar."
Nizamü'l Mülk, sağlam esaslar üzerinde bir “ Nizamiye geleneği” başlatmıştır. Ayrıca, Türk devlet geleneğinin yapı taşları olacak büyük doğunun bilgelikleri, siyasi dehası, nükteleri gizli olan: “ Siyasetname”de onun eseridir.
Bugün dünyaya hükmeden ABD'de 1500'ü aşkın üniversitenin varlığı ve bunlardan sadece Colombia Üniversitesi'nin yıllık bütçesinin 1 milyar doları aştığı, dünyanın yaşanabilir 81. ülkesi olarak bizim bir yılda yaptığımız buluşu onların bir günde gerçekleştirdiği ve dünyanın dört bir yanındaki en seçkin beyinleri kendine çektiği gerçeğini ortaya koyarsak insana yatırımın ne denli hayati bir mesele olduğu kendiliğinden meydana çıkacaktır.
Eğer mâzideki şerefli yerimizi yeniden kazanmak, ihtişam dönemimizi bir kere daha yaşamak istiyorsak kahramanlığın kriterlerinin değiştiğini; hakimiyetin savaş alanlarından bilim, kültür, sanat alanlarına kaydığını ve zaferlerin bu sahalarda yetiştireceğimiz nitelikli insanlarla kazanılacağını bilmemiz gerekmektedir.
Tarihin yetiştirdiği bu ender şahsiyeti rahmetle anıyoruz…
 

 
Yukarı Dön
 Yanıt Yaz Yanıt Yaz

Forum Atla Forum İzinleri Açılır Kutu Gör

Powered by Web Wiz Forums Free Express Edition
Copyright ©2001-2009 Web Wiz
Türkçe Çeviri Hakan Tekgöz

Bu Sayfa 0,063 Saniyede Yüklendi.