Bütün derdi yeme ve içme olan bir kimsenin Allah'ı sevdiğini söylemesi yalandır. Bunun gibi cennet
nimetlerini düşünen,
onlarla meşgul
olan kişi de
sevgisinde yalancıdır. Gerçek mânada kul olanlar yalnızca Allah için kalkar,
oturur, konuşur, her
şeyi
O'ndan alır ve yalnız O'na bakarlar.
Gözlerini Allah için kapatırlar. Böylece O'nunla görür, O'nunla işitir, O'nunla konuşur, O'nunla tutar ve O'nunla yürür bir hale
gelirler. Bu durum bir kudsî hadiste şöyle
ifade edilmiştir:
"Ben bir kulumu sevdiğim
zaman onun kulağı,
gözü, eli ve ayağı olurum. Kulum benimle duyar, benimle
görür, benimle tutar, benimle yürür...”
Allah Teâlâ, diğer
insanlara vaad ettiği
birtakım şeyleri
bu kullarına peşinen
vermiştir. Başkalarına gaib olan şeyi onlara ayan beyan göstermiştir. Diğerleri,
bir köşeye
serilmiş bulunan seccadeleri üzerindeyken, onlar şarkta, garpta, arş ve terstedirler. Bedenleriyle olmasa da
sırlarıyla maddî âlemi aşmışlar, Hak Teâlâ'yı gözleriyle olmasa da sırlarıyla
görmüşlerdir.
Onlar Hakk'ın güzide kulları ve kâinatın yaratılış sebebidirler.
Halk onların bereketi sayesinde rızka kavuşur,
onların duaları ile nice şeyler
yaratılır. Onlar, sadece Allah'a kulluk eder, sırf O'nun birliğini ikrar ve ilân ederler. Bu güzide insanlara ve
onlara tâbi olanlara ne mutlu!...
Cenâb-ı Hak, onların bu halini
överek peygamberine şöyle
buyuruyor: "Rablerinin rızasını dileyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından
sana bir sorumluluk yoktur. Senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur. Dikkat
et, onları üzersen zalimlerden olursun." (En'am 6/52)
TEVHİD RİSALESİ / GERÇEK SEVGİ / SAYFA 87
/ SEMERKANT YAYINLARI
|