GAZALİ’DE ŞAHSİYET
I- İnsanın Sorumluluğu ve Şahsiyet Terbiyesi
Terbiye (eğitim) ilerlemeye, olgunlaşmaya yönelen sürekli bir oluştur.
Bu ilerletici ve olgunlaştırıcı oluşta insanlar ağır bir sorumluluk
(teklif) yüklenmişlerdir. Bu sorumluluk, hem kendisini, hem aile
bireylerini, hem de yönetimi altındaki insanları kapsayacak şekilde
genişletilmiştir. İnsan şahsiyetinin temelinde, işte bu sorumluluk
bulunmaktadır. Ancak şahsiyet haline gelmenin özü, kişisel
olgunlaşmadır. İnsan kendini eğitemiyor, olgunlaştıramıyorsa,
başkalarını eğitmesi, olgunlaştırması ondan nasıl beklenecektir? Bu
yüzden Gazali’nin ahlak teorisinin esasını “insanın kendi nefsini bilmesi” (ma’rifetu’n – nefs) teşkil eder.
Gazali’ye göre insan, kendi kendisini yargılayabilir,
kendisini verdiği hükmün konusu yapabilir. Oysa hayvan, niyetlerini ve
yaşantısını muhakeme etmeden yaşar. Bu kabiliyetiyle insan mukaddes bir
varlık olmuştur.
II- Şahsiyetle İlgili Terimler
A) Nefs: İnsanın haz ve elem duygularına sahip kısmıdır. Gazali’ye göre nefsin üç derecesi vardır.
1- Nefs-i Emmare: İnsanın içgüdü ve ilkel isteklerini ihtiva eden
süreçlere ve hayati enerjiye tekabül eden güçlere verilen isimdir. Bu
güçler, şehvet ve gazap olarak ikiye ayrılır. Bu seviyede kalan nefs,
sahibi için tahrip edicidir, emir ve irade altına alınp; aklın
denetimine verilmesi lazımdır.
2- Nefs-i Levvame: Şehvet ve gazaplarının, ilkel isteklerinin
değerlendirmesini yapabilen; onları aklın denetimine alma çabası
içerisinde bulunan nefs halidir. Tam bir dengeye (Sükun) henüz ulaşmış
değildir. Kararsız denge durumundadır; iki uç arasında salınmaktadır.
3- Nefs-i Mutmainne: Güdülerinin tam tahlilini yapan, her niyet ve
saikini aklın denetimine alabilen, bu haliyle de tam bir dengeye(sükun)
ulaşmış olan nefs halidir. Bu durumdaki nefs, gerçek huzur ve saadeti
bulmuştur.
B) Ruh (Kalb): Gazali ruh ve kalb terimlerini zaman zamn birbirleirnin yerine kullanmaktadır. Bu, Gazali’de şahsiyetin merkez terimidir.
Ruh, insanın, idrak eden ve bilgi sahibi olan parçasıdır. Doğru yanlış
ayrımının yapıldığı ve sorumluluğun merkezi olduğu kabul edilen varlık
noktasıdır.
Her kalb fıtraten hakikati bilmeye ve tercihe uygundur. Bu yönüyle
insanlar arasındfa fark yoktur. Çeşitli endişeler, hırslar ve ilkel
arzularla bu kabiliyetin gelişmesi engellenir, böylece insanlar arasında
farklı karakter özellikleri meydana gelir. Bilgi ise bir intibak
vasıtasıdır. Noksanlığı, gerçeklerin doğru algılanamamasına, dolayısıyla
intibaksızlıklara yol açar.
II- Gazali’de Karakter Kuvvetleri
Gazali’ye göre karakter: Fiillerin düşünmeksizin, kolaylıkla gerçekleştiği nefsin bir durumudur.
Karakter fiilden ibaret değildir; bir kabiliyetten ibaret değidir; keza
marifetten (bilmekten) de ibaret değildir. Karakter dördüncü bir manadan
ibarettir. O da nefsin, bir davranışın kendisinden saadır olmasına
hazır olduğu durumdur.
Bir kişinin karakterinin iyi olup olmadığı, onun iyi kabul edilen bir
fiili işlemesi ile belirlenmez. Onun bu fiili işlemekten dolayı huzur ve
mutluluk duyup duymamış olması ile belirlenir. Zaruret veya zora
dayanan davranışlar. Karakterin değerlendirilmesinde ölçü olamaz.
A) Karakter Kuvvetleri
Ahlaki karakter “ilim kuvveti”, “gazap kuvveti”, “şehvet kuvveti” ve
“adalet kuvveti” arasındaki karşılıklı ahenk ve itidalden meydana gelir.
İlim Kuvveti: Sözlerde doğru ve yalanı; inançlarda gerçek ve batılı;
davranışlarda güzel ile çirkini ayırdetmeye yarayan ölçüyü verir. Bu
temyiz gücünün kazanılmasından meydana gelen neticeye “hikmet” denir.
Gazap Kuvveti: Zararlı şeylerin def edilmesi için ihtiyaç duyulan
kuvvettir. Sadece bedenin değil, şahsiyetin korunması için de
lüzumludur. Aklın ve ilmin denetimi altına alınmadığında ilkel amaç ve
arzuların gerçekleştirilmesi için vasıta haline gelir. Böylece kişinin
hem kendisi hem de toplumsal çevresi bakımından yıkıcı tesir icra eder.
İyi hedeflerin arkasına konulmuş, kontrollü gazap kuvveti
“şecaat-cesaret” adını alır.
Şehvet Kuvveti: İnsanda doğuştan gelen en şiddetli harekete yöneltici
güçtür. Varlığın ve neslin devamı için verilmiş bir kuvvettir. Ancak bu
gücün hayatın gayesi haline gelmesi kişinin hareketlerine tamamen hakim
olması, insanda behimiyet (hayvanlık) sıfatının egemen olmasına yol
açar.
Yemeğe, içmeğe, mala, karşı cinse yönelik temayül kural tanımayacak ve
amacını aşacak ifrata vardırıldığında riya, haset, kibir, kin,
saldırganlık gibi bozuk karakter özelliklerinin gelişmesine yol açar.
Şehvetin aşırı hali “heva” olarak adlandırılır. İsteklerinin akli mi
yoksa şehevi istekler mi olduğunu kişinin ayırdetmesi çok defa güçtür.
Zira şehevi ve nefsani istekler makul sebep ve örtüler altında
(rasyonalize edilerek) ortaya çıkarlar. Kusur bilinmedikçe de tedavi
imkanı olmaz; bu yüzden “kişinin hevasını ilah edinmesi”nden bahsedilir.
Adalet Kuvveti: Adalet nefiste gazap ve şehveti, hikmete uygun olarak
sevk ve idare eden; ifrat ve tefrite gidilmesini engelleyen kuvvettir.
B) Kötü Karakter Özellikleri
Kötü karakter özellikleri çoktur, ancak bunları birkaç temel başlık altında incelemek mümkündür.
1- Dil Tehlikesi: Yalancılık, lüzumsuz (malayani) konuşma, alaycılık,
dedikodu yapma, koğuculuk, niza, medih… şeklinde ortaya çıkar.
Dilin bir özelliği vardır. İnsanın konuştuğu sözler karakterde kendine uygun bir şekllenmeye sebep olur.
2- Öfke: Öfke sahibini kör eder. Kişinin makul hareket edebilme
kabiliyetini ortadan kaldırır. Görünen sonuçları dövme, sövme, tahkir
etme şeklindedir. İçsel sonuçları ise kin, haset, kıskançlık,
başkalarının zararından sevinç duyma, kendisine emanet edilen sırları
ifşa etme… şeklinde ortaya çıkar.
3- Üstünlük İsteği: İnsanlar tarafından beğenilme arzusu, mükemmelleşme
arzusuna dayanır. Varlığının farkına vardığı andan itibaren insan,
zatını sever; zatının kemalini de sever ve bundan haz duyar. Övülme,
kişiye mükemmelliğini, köüteleme ise noksanlığını anlatır. Bu yüzden
övülme sevilir; zemmedilme üzüntü yaratır.
Bu duygu ilk çocukluk yıllarına dayanır. Çocuk, idrak bakımıdan zayıf ve
çevresini gözleme dönük olarak yaratılmıştır. Bu dönemde insanların
birbirlerine karşı samimiyetsiz (riyakar) davranışlarını görerek, bu
tavrı benimser. Böylece davranışlarının yegane kriteri, diğer insanların
kendisi hakkındaki kanaatleri olur.
İnsanlar mükemmel olduğuna inandıkları kişilere bağlanma temayülü
gösterirler. Servet, makam, şöhret, iktidar, üstünlük göstergesi olarak
kabul edildikleri için arzulanırlar. Bunlar gerçek manada şahsiyette
kemal yaratan unsurlar değildir; ancak hem bunlara sahip olanlar, hem de
diğer insanlar yönünden iki yönlü bir aldanışa sebep olurlar.
Üstünlük ifade eden bu yanıltıcı unsurlara aşırı yöneliş, insanları
yalana hileye ve zulme sevk etmek bakımından önemli tehlikeler taşır.
Amaç haline getirilmemek kaydıyla insanın, yaratılış gayesini
gerçekleştirmek bakımından servete de, şöhrete de, makama da ihtiyacı
vardır. Bu ölçüler içinde tehlike söz konusu değildir.
4- Ucup – Kibir – Gurur
Kibir, davranış şeklinde tezahür eden, büyüklük duygusudur. Sadece
insanın içinde bulunup da davranışlara yansımayan büyüklük duygusuna ise
“ucub” denir. Ucub, kibirin sebebidir. Büyüklenmenin dini ve dünyevi
sebepleri vardır. Kişi bilgisinin ve ibadetlerinin çokluğu ile veya
soy-sop, güzellik, servet, makam sahibi olmakla kemal sahibi olduğu
zehabına kapılır ve büyüklenir.
Büyüklenme duygusu, insanları ezme, herkese üstünlüğünü kabul ettirme,
herkesle rekabet etme, riyakarlığı teşvik gibi sakıncalı sonuçlar
doğurur.
5- Haset
Haset, kişinin kendisinde bulunmayan nimetlerin başkasında bulunmasına
katlanamaması halidir. Haset çarpışan gayelerden doğar, dolayısıyla da
birbirine yakın olan kişiler arasında meydana gelir. Haset, bir tür
düşmanlıktır.
Gazali, bütün kötü karakter özelliklerinin en temel
sakıncalarını, insanın akli davranma kabiliyetini bertaraf etmelerinde
ve insanları yaratılış gayeleri dışında kör bir savaş içine sokmalarında
buluyor. Gazali’ye göre, kötü karakter özelliklerinin
oluşmasının temelinde diğer insanların kanaatlerine göre davranma
anlayışı yatmaktadır. Oysa, davranışları diğer insanların kanaatleri
değil, prensipler tayin etmelidir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
GAZALİ’DE ŞAHSİYET TERBİYESİ
A) Terbiye İmkanı (Potansiyel)
Gazali mutlak bir terbiye imkanını kabul etmez.
Terbiyeye, yaratılışta mevcut bulunan özelliklerin geliştirilmesi olaral
bakar. Ona göre terbiye, fıtri istidada, belirli hudutlar dahilinde
istikamet verebilir; fakat bunu aşamaz.
1- Çocuk Terbiyesinin Esasları
Şahsiyetin yapılandırılmasında, çocukluk yıllarının önemi çok büyüktür.
Bu dönemde kendisine iyilik telkin edilir, iyilik öğretilir ve iyi işler
yaptırılırsa sağlam karakterli bir insan olarak yetişir. Kötü işler
öğretilir veya işletilirse veya ihmal edilirse kötü bir insan haline
gelir.
Utanma duygusunun başlaması, temyiz kabiliyetinin bir göstergesidir.
İyiyi kötüden ayırdetme alametleri göründüğünde, çocuğun murakabesine
özen göstermek gerekir.
İlk yetişme döneminde, överek veya zemmederek çocuğun iyiliklere teşviki
veya kötülüklerden sakındırılması mümkün olmadığından, sözlü tedbirler
yerine, kötü örneklerden koruma suretiyle terbiyeye önem vermek
lazımdır. Çocuğun iyi hareketleri mükafatlandırılmalı, arızi olarak
ortaya çıkan ve özellikle çocuğun gizlemek istediği yanlışlıkları
tamamen görmezlikten gelinmelidir. Çocuklar sık sık tenkit edilmemeli;
çokça azarlamaktan kaçınmalıdır.
Çocuğun beden eğitimine özen gösterilmelidir. Bedenen işletilmeyen çocukta durgunluk ve tembellik hasıl olur.
Çocuğun oyun oynamasına izin verilmelidir. Sürekli disiplin altında tutulan çocuğun zekası iptal olur.
2- Ahlakın Değişmesinde İnsanların Farklı Durumları
İnsanlar terbiyeyi kabul hususunda dörde ayrılırlar.
a) Hak ve batılı, güzel ile çirkini ayıramayacak derecede cahil olan ve
herhangi bir inanca bağlı bulunmayan insanlar: Böyle kimseler, uygun bir
eğiticinin bulunması halinde en kısa zamanda terbiyeyi kabul ederler.
b) Çirkini çirkin kabul eden ancak çirkin işleri yapmaktan geri
durmayan; iyiliği yapmaya alışmamış insanlar: Eğitilmeleri birincilerden
daha zordur. Önce kötü alışkanlıklarından arındırılmaları; sonra da iyi
davranışlara alıştırılmaları gerekecektir.
c) Kötülükleri iyi ve güzel kabul edip; şahsiyetleri ona göre
şekillenmiş kimseler: Çok ender olarak tedavi kabul ederler, bunların
eğitilmeleri hemen hemen imkansızdır.
d) Yanlış bir inançla yetişmiş ve bu inançlarına uygun davranışta
fazilet gören kimseler: Bunlar eğitim bakımndan en zor sınıfı teşkil
ederler.
3- Kalbin Kusurlarını Bilmesi
Bedenin her uzvu kendine mahsus bir iş için yaratılmıştır. Amacı dışında
çalışan uzuv hasta olur. Yaratlış amacını gerçekleştirme yeteneği
kısıtlanmış veya ortadan kaldırılmış uzvun tedavisi de ancak kusurun
tanınması ve kabul edilmesi ile mümkün olur. Genellikle insanların
çoğu,sahip oldukları kusurları bilmezler. Bu beş sebep yüzünden olur:
a) Zatında Noksanlık (Özürlülük hali veya çocukluk gibi)
b) Kalbin Yanlışlarda Israr Yüzünden Kirlenmesi
c) Dikkatin Yönünün Farklı Amaçlara Odaklanması
d) Alışkanlıklar, Önyargılar ve Taassup
e) Cehalet
C) Kalbi Temizlemenin Yolları
1- Nefs Tezkiyesi
Kalb hastalıkları tedavi edilmeden sağlam bir karakterin oluşturulması
mümkün değildir. Kötü özelliklerden temizlenmek için, herşeyden önce
kişinin kendisinde bu hususiyetlerden ne ölçüde var olduğunu objektif
olarak bilmesi lazımdır.
2- Riyazat ve İbadet
Riyazet: Kişinin huy haline gelinceye kadar, iyi işler yapmakta kendini
zorlaması demektir. Riyazette önce kötü karakter özelliklerinden
kurtulmak için mücadele; sonra iyi özelliklerin kazanılması için bir
kararlılık vardır. Azalarla yapılan ibadetler kalbi temizlemek
bakımından önemlidir. İlimle de gerekli olanların kazanılması
faaliyetine girişilmelidir.
Ruh ile beden arasında sıkı bir bağlantı vardır. Ruhta meydana gelen bir
değişiklik, eserini organların işleyişinde gösterir. Organların
işleyişi de ruhi durumu etkiler.
3- İtiyat (Meleke)
Kastedilen, gayriiradi alışkanlıklardan farklı olarak, iyi ahlak
özelliklerinin ısrarla tekrarlanması sonucu sağlamlaştırılması, karakter
haline getirilmesidir. Başlangıçta zorlanarak yapılan davranışlar,
beden-ruh etkileşimi sonucu, bunların ruhta asli sıfatlar haline
gelmesini sağlar.
4- Sabır
Riyazet ve itiyatta gerekli kararı vermek için ilim; verilen kararı
uygulayabilmek için de irade ve sabır gereklidir. İlim iradeyi meydana
getirir, iradenin varlığı da uygulama gücünü doğurur. Bu bakımdan sabır,
hakikatte marifetten (bilmekten) ibarettir.
İnsan, hayvan ve melek sıfatlarından mürekkeptir. Hayvanda sabır yoktur,
marifet de yoktur. Onun, sonuçların en uygununu tercih gibi bir
kabiliyeti mevcut değidir. Hayvan sadece şimdiki haldeki ihtiyaçlarının
gereğine göre davranır. Melekte şehevi arzular yoktur; dolyısıla onlar
için de sabırdan bahsedilemez. O halde sabır ancak insana mahsus bir
özelliktir.
5- İhlas (Samimiyet)
İhlasın aslı niyettir. Zira samimi olmak, niyete ilişkin bir meseledir.
Niyet, sevk edici iradedir, yapmak için kesin bir eğilimden ibarettir.
İhlasın kemali (sıdk) inançta, niyette, sözde, iradeye bağlılıkta ve
davranışta ihlas ile mümkündür. Niyetle bunun görünüşü arasında kasdi
uyumsuzluk samimiyetsizlik (riya) olarak kabul edilir.
II Şahsiyetin Ölçüsü
Şahsiyet özellikllerinin iyi veya kötü şeklinde tanımlanması ancak bu
özelliklerin, ahlaki bir kritere göre değerlendirilmesi ile mümkün olur.
Gazali’de şahsiyetin ölçüsü de dince iyi ve güzel kabul edilen özelliklerdir. Buna göre:
Şahsiyetli bir insan; boş sözlerden uzaktır, iffetini muhafaza eder,
emanetlerini ve sözlerini yerine getirir, iyiliği teşvik eder, kötülüğü
engellemeye çalışır, ihtiyaç içinde olanlara yardım eder, insanlara
karşı güleryüzle, yumuşaklıkla ve insafla muamele eder; yanlışta ısrar
etmez, yalan söylemez, faydasız işlerle uğraşmaz, ikazlara karşı
anlayışlı davranır. İnsanlarla iyi geçinir, birleştiricidir, haklara
riayet eder, sıkıntılara karşı sabırlı ve tahammüllüdür,
şikayetlenmekten sakınır, insanların kusurlarını araştırmaz, insanların
sevinç ve üzüntülerini paylaşır.
Bozuk şahsiyetli insan ise yalan söyler, dedikodu yapar, sözünde durmaz,
hilekardır, cimridir, koğuculuk yapar, kibirli davranır, övünmeyi
sever, çevresine yük olur, gevezelik eder, müstehcen konuşmayı ve
davranmayı adet edinmiştir, kin tutar, haset eder, insanları birbirine
düşürecek fırsatları arar, saldırgandır, sert ve öfkeli tavırlıdır,
geçimsizdir, sözleri ve tavırları abartılıdır.
SONUÇ
İnsanın sıradan varlık olmaktan, şahıs olmaya yükselişi, kendi
benliğinin farkına varmasına; iç güdülerinden, diğer insanların
beklentilerinden, önyargıların, alışkanlıkların ve taassupların
esaretinden kurtulup prensiplere yükselmesine bağlıdır.
Kaynak
Yazar : Dr. Hasan Mahmud Çamdibi
http://sufice6559.wordpress.com/2010/12/06/imam-gazali-k-s-ye-gore-kisilik-gelisimi/
|