Gazâlî’ye göre birey, öncelikle kendisinin sorumlu olduğunu bilmelidir.4
Evrendeki hiçbir şey boşa yaratılmamıştır. Etrafımızdaki tüm
hareketliliklerin bir sebebi, bir gayesi vardır. Canlı cansız her
varlık, kendisine programlanmış olan bilgiler doğrultusunda yoluna devam
eder.5 Hayvanlardaki içgüdüler, onlara yön veren değerlerdir. Bir
karınca, kendisine düşen görevi en ince ayrıntısına kadar, dikkatlice
yapmaktadır. Bir elma ağacı, iklim şartlarının ve bakımının iyi olması
halinde iyi meyve verirken; şartların olumsuz olduğu dönemlerde
kalitesiz ürünler vermektedir. İşte insan, bu canlılardan farklı olarak,
özgür hareket edebilme, davranışlarını belirleyebilme özelliğine yani
bir bilince sahiptir. İnsan sorumluluk üstlenebilecek bir
kapasitededir.1 Bu nedenle birey, başıboş yaratılmadığını, hayatta bir
anlam olduğunu anlayabilecek kapasiteye sahip olduğunu fark etmelidir.
Gazâlî,görüldüğü gibi düşüncesinin temeline bilinci yerleştirmiş ve
şahsiyetin oluşumunda da bilince çok büyük önem vermiştir.
e.1. Kişiliğin Unsurları
Gazâlî’ye göre kişiliğin bazı unsurları vardır. Bunlar kişiliğin
anlaşılabilmesi için bilinmesi zorunlu olan unsurlardır.
Nefs
Nefs ile ilgili olarak çeşitli tanımlar yapılmıştır. Nefs, insanın ruh ve beden
birleşimidir.2 İnsanın bütünlüğü ve bu bütünlükten doğan
aktivitedir.3 İnsanın içgüdü ve bu türden olan tüm eğilimlerine verilen
addır. İnsanın içindeki hayvanî boyuttur.4 Gelişim sürecinde birey, arzu
ve eğilimlerinin farkına varmalıdır. Bu eğilimlere karşı tedbirli olmak
ve nefsi (hayvanî yönü) yönlendirmek bireyin gelişim ödevlerindendir.
İbn Sina gibi bir takım düşünürler nefs, akıl, ruh gibi kavramların
kişiliğin gelişiminde büyük etkisi olduğunu ve her birinin aralarında
hiyerarşik bir ilişki olduğunu ifade ederler. Tasavvuftaki sufi
anlayışı, nefsi öldürmeyi değil, nefsi yönlendirmeyi, terbiye etmeyi ön
görmüştür. Çünkü nefs ile mücadele, kişilik oluşumunun bir parçasıdır.5
Gazâlî’ye göre nefs, insanın içgüdü ve bu türden olan bütün eğilimlerine
verilen addır. Nefs deyince akla, ahlakî olan ve olmayan davranışlar
gelir. Çünkü nefs terbiyesinin nihai amacı, bireyin olumlu ahlakî
davranışlar sergilemesidir. Bu bakımdan, ahlak ve nefs birbirini izleyen
iki kavramdır. Ahlak, Arapça’da “yaratılış, yaratılışa uygun davranış” gibi anlamlara gelmektedir.1
Bireyin iç dünyasındaki ahlakî güzelliği şu dört unsurun güzelliğine
bağlıdır:
1- İlim Kuvvetinin Güzelliği: Zeki olan insan, doğru ve iyi olanın peşine
gider.
2- Öfke Kuvvetinin Güzelliği: Dinin emrine uymayı ifade eder.
3- Şehvet Kuvvetinin Güzelliği: Aklın ve sağduyunun emrine itaattir.
4- Adalet Kuvvetinin Güzelliği: Öfke ve şehvetin dengesini sağlar.2
Bu kuvvetler dengede olmalıdır. Eksik ya da fazla olmamalıdır. Dengede
olan kuvvetler sonucu ahlak güzelleşir. Nefsin özelliği,
dünyaya aşırı bağımlı olması, geleceği düşünmeden anlık kararlar vermesi
ve kişide davranış bozukluğuna yol açmasıdır.3
Nefs terbiyesinde ilk yöntem, tedrîciliktir. Mesela bir çocuğa ilk hedef
olarak “Başbakan olmayı” teklif etsek, çocuk için başkanlık hedefi ulaşılmazdır.
Ama “oku, büyü, kazan ve bundan sonra da başbakan ol” desek, bu teklif olağandır. “Okursan sana oyuncak alırım” diyerek
çocuğu motive etmeliyiz. Çocuk oyuncağı düşünüp, başarılı olmaya
çalışır. Sonra biraz büyüyen çocuğa, -ilgisine göre- başka ödüller
teklif edilir. Böylelikle “Başbakanlık hedefine” kademe kademe ulaşmış olacaktır.4
Bedendeki her organın kendisine göre bir işlevi vardır. Bu organların hepsi,
varoluşsal amacına uygun işlev yapmalıdır. Kalbin sağlığı da görevini tam
yapmasına bağlıdır. Kalbin sıhhati için hiçbir şeyi Allah’tan fazla sevmemek
lazımdır. Şayet kalp görevini tam yapmıyorsa, nefs terbiyesi şart olur. Birey şu
yollarla içinde bulunduğu hâli anlar:
1- Kendisinden daha çok güvenilir birinin yanına gidip fikir almak,
2- Çok iyi bir dost ve sırdaşın yanına gitmek,
3- Eleştirileri değerlendirmek,
4- İstenmeyen davranışı sergileyen bir başkasının bakıp, empati kurmak.1
Nefsin olumsuz isteklerine karşı öncelikle nefsin istekleri bir bir
reddedilmelidir.2 Nefs yalnızlaştırılmalıdır. Bu, şehvet
dürtüsünde sönmeye neden olacaktır. Sonra nefse az bir yemek
verilmelidir. Nefs, muhtaç olduğunu böylece fark eder. Çocuğun ilk
eğitimi anne sütüyledir. Anne sütünün verildiği dönemde, anne ile bebek
arasındaki duygusal ilişkinin etkisi, ergenlik çağından sonra ortaya
çıkmaktadır. Çocukta meydana gelen ilk arzu, “yeme arzusudur”.
Çocuk model alarak öğrendiği için, ona yemek yemenin adabı, örnek bir
insanla öğretilmelidir. Bu durum kişiliğin gelişiminde bazı özelliklerin
davranış öğrenimiyle gerçekleştiğinin bir göstergesidir.3
Bir diğer husus “rehber”dir. Bireyi yönlendiren rehberin (mürşit) tutum ve
davranışları, kişiliğin oluşumunda etkili bir faktördür. Ama önce bireyin şu dört
şeyden kurtulması gerekir: Mal sevgisi, şöhret, taklit, günahlar.4 Bunlar kişinin
sorumluluğunu unutturur, kendini beğenmesine neden olur. Rehber ise bireyin
durumunu teşhis eder, tedavi reçetesini yazar. Bir anlamda Gazâlî’nin Şeyhe
yüklediği görev, Psikolojik Danışmanlıktır.5
Gazâlî, kişiliğin unsurlarıyla ilgili olarak, nefsin üç mertebesinden
bahseder:
1- Nefs-i Emmare: Freud’un id ve libido terimlerini içine alan, bireyin ilkel
yönünü, içgüdü ve arzularını barındıran boyutudur. Gazâlî düşüncesinde ilkel enerji,
şehvet ve gazap olmak üzere ikiye
ayrılır. Şehvet ve gazap doğuştan gelir, kontrol altına alınmazsa
bireyde, olumsuz davranışlar gözlemlenir. Bu ilkel boyut, insan
kişiliğinin olumlu yönde gelişimine bir engeldir. Kötülüğün ve olumsuz
davranışların kaynağıdır. Kişilik oluşum sürecinde şehvet ve gazap
mutlaka kontrol altına alınmalıdır.6
2- Nefs-i Levvame: Tam manasıyla olgunlaşmamış bir boyuttur.
Emmarenin aksine, şehvet ve gazap kuvvetine karşı koyabilen
bir boyuttur. Freud düşüncesindeki ego kavramına benzemektedir. Levvame,
tatmin olmuş nefs ile kötülüğü emreden nefs arasındadır. Şayet gazap ve
şehveti bastıramazsa, kötülüğü emreden nefisten farkı kalmaz. Kendi
hatalarını görürse mutmain olmuş nefse yardım etmiş olur.
3- Nefs-i Mutmainne: Nefs-i Mutmainne, bireyin kendini gerçekleştirmiş
halidir. Bireydeki şehvet ve öfke dürtülerini bastırmış olan
nefstir. Bu nefs doruk deneyimlerin yaşanmasına imkan sağlar. Bireyde
ilahî bir iç huzur ve rahatlama hali oluşur. Mutmainne, iyiliği emreden
ve davranışa yansımasına vesile olan birimdir.1
Nefsin mertebeleriyle ilgili çeşitli görüşler vardır. İslam düşünürleri nefsin
sonuncu mertebesi olan Kamil İnsanın bir takım özelliklerinden bahsederler. Kamil insanın özellikleri, Hümanist yaklaşımın kendini gerçekleştirmiş insan modeliyle benzer özellikler içermektedir. Bu özellikler kısaca şöyledir:
1- Cinsel istekler, agresif dürtüler bastırılmıştır.
2- Birey çelişkilerden kurtulur.
3- Şartlanmış benlikten kurtulur.
4- Özellikler (nefs) bütünleşmesi yaşanır.
5- Yoğun duygusal yaşantı vardır.
6- Hayatla iç içe bir yaşam vardır.
7- Geçmişin baskısından, geleceğin endişesinden kurtulur.
8- Varoluşsal bütünleşme yaşanır.2
Ruh
Gazâlî, ruh kelimesini genellikle kalp ile aynı anlamda kullanmıştır. Ruhu,
kalbin farklı anlamlarından birisi olarak açıklamıştır. Ruh, kalbin farklı
fonksiyonlarından biridir. İnsanda bulunan, göz ve diğer duyu organlarıyla idrak
edilemeyen, insandaki bilgi kaynağı olan yöndür. Gazâlî,
ruhun adını bazen ruhu’l-Mutmainne (doyuma ulaşmış ruh) ismi ile
anlatır. Ona göre ruh yüce bir makamdır.Ruhun bazı çeşitleri vardır.
Tabii ve hayvansal olmak üzere iki ruh çeşidi daha vardır. Bu anlamda
ruh insanın özellikleri olarak ele alınmıştır. İki ruh, insandaki dürtü,
güdü gibi doğal özellikleri sembol eder ve kişiliğin gelişmemiş yönünün
(id) birer özelliğini temsil eder.1
Ruhun bu yönleri bireyin kişiliğinin iki boyutunu göstermektedir:
Eğitilmiş, geliştirilmiş üstün özellikleri olan iyilik boyutu ve eğitilmemiş,
hayvanlarda da bulunan güdü/dürtülerin bulunduğu olumsuz boyut.2 İşte kişiliğin oluşumundaki iki boyut Gazâlî tarafından böyle işlenmiştir.
Kalp
3 Kısaca söylemek gerekirse, kalp kişinin olgun yönüdür.
Bilginin doğduğu yerdir. Kalbin özelikleri doğuştan gelir.
Kalp, kötülükler günahlar vs. nedeniyle gerçekleri göremez duruma
gelebilir. Hakikati fark edemez. Ancak güzel işlere yönelip, Allah’ı
anmakla düzelir. Kalp kişiliğin merkezidir ve bireyde kişiliğin oluşum
sürecinde temel öğedir.
e.2. Karakter
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, kişilik ile karakter farklı anlamlarda
kullanılmıştır. Karakterde ahlaki boyut daha ağır
basmaktadır. Gazâlî düşüncesinde, insanın ahlakî boyutu önemli bir
konudur. Bireyin kişiliğinin oluşumunda ahlaki ilkelerin rolü büyüktür.
Gazâlî, kişiliğin eğitilmesi için bir yöntem geliştirmiştir.Karakterin
oluşum sürecinde bireyin dört temel sistemi bilmesi gerekir. Dört
sistem, ibadetler, âdetler, helak edici özellikler ve kurtarıcı özelliklerdir.4 Bu
dört temel öğe kişilik bilincinin oluşmasına katkıda bulunur. Birey
ibadetler sayesinde, Allah karşısındaki tutum ve davranışlarını
düzenler.5 Âdetler, insanlar arası ayrıca insan ve diğer canlılar
arasındaki düzeni sağlar.6 Birey helak edici özellikleri bilince,
karakterin özellikleri, huylar ve huyların kaynaklarını, kötü huylardan
kurtulma yollarını öğrenir.1 Kurtarıcı özellikler ise, iyi karakterin
nasıl kazanılacağının yolunu gösterir.2
Gazâlî kişiliğin bazı unsurlarından bahseder. Gazâlî’ye göre kişiliğin
unsurları dört temel başlıkta toplanmaktadır.
1- Gazap (saldırganlık)
unsurudur. Saldırganlık özelliği, bireyde, sinir, kızma, kavga gibi tutum ve
davranışların oluşmasına neden olur. Saldırganlık, birey tarafından kontrol altında tutulmalıdır.
2- Şehvet:. Şehvet, yeme, içme, cinsellik gibi bir
takım dürtüleri oluşturur. Şehvetin mide ile ilişkisi vardır.
Şehvet, önde olabilme, hükmedebilme gibi dürtülerin kaynağıdır.
Utanmazlık, israf, cimrilik, riya, oburluk, kin gibi psikolojik
sonuçları doğurur.
3- Şeytaniyet (Kötülük arzusu).Bireyde, kötülüğe başvurma, aldatma, hile yapma gibi olumsuz ahlaki tutum ve davranışlara yol açar.
3-Rabbaniyet (iyilik arzusu) ise dördüncü unsurdur. Bireyin iyi
ve yararlı davranışlarının kaynağıdır.
Dört unsur sürekli birbiriyle çekişme
içerisindedir. Bu özellikler herkeste farklı derecelerde
olur. İyilik yönü ağır basan birey, iyi kişilikli; şehveti ağır basan
bireyin ise kişiliğinde sorunlar meydana gelmiş demektir.3 Kötülük
arzusu, saldırganlık (gazap) ve şehvet arzularını kamçılar.
Saldırganlık ve şehvet arzularını kışkırtan kötülük arzusu emellerine
ulaşmak için hiçbir şeyden çekinmez. İnsandaki akıl bu anda devreye
girer ve saldırganlıkla şehveti bastırmaya çalışır. Böylece insanda bir
denge oluşur. Daha sonra insanda iyilik arzusu devreye girer ve insan
iyiye yönelmeye çalışır. Fakat akıl, gazap ve şehveti yenemezse, o zaman
akıl, iki kötü özelliğin emrine girer. Akıl, şehvet ve saldırganlığı
doyurmak için bin bir çeşit yollar arar. Bu esnada savunma mekanizmaları
insanın yardımına koşabilir.4
Görüldüğü gibi kişiliğin unsurları, Freud’un id-ego-süper ego unsurlarıyla
benzeşmektedir. İd, saldırganlık ve şehveti temsil etmekte ve insanın hayvansal
boyutunu oluşturmaktadır. Gazâlî düşüncesinde saldırganlık ve
şehvet, insanın ilkel, hayvansal boyutunu teşkil eder. Gazâlî’ye göre
saldırganlık ve şehvet, ilim kuvvetiyle (eğitimle) kontrol altına
alınabilir. Gazâlî’nin akla yüklediği görevi, Freud ego’ya yüklemiştir.
Gazâlî’ye göre akıl, saldırganlık ve şehveti bastırıp, iyiliğe
yönelmelidir. Şayet akıl güçsüz kalırsa bu iki unsur aklı esir alıp,
davranışı bozabilir. Freud’a göre ego, id ve süper-ego arasında
arabulucudur. Ego orta yolu bulmaya çalışır. Savunma mekanizmaları
devreye girer. Bireyde çatışma böyle devam eder gider. Gazâlî’nin
Rabbaniyet unsuru da, iyiliği, sosyal adaleti, olumlu davranışları
temsil eder. İnsanın insan olma yönüdür. Freud ise, süper ego kavramıyla
asıl olan “ben”i yani insanlığı ifade eder. Görüldüğü gibi iki
kuram da birbiriyle benzer özellikler sahiptir. Ancak Gazâlî, kişilik
oluşum sürecinde Freud’un üç temel öğesine karşı, farklı özellikleri de
hesaba katmıştır.1 Gazâlî’nin, insanın doğasında bulunan ve gözle
görülemeyen bir özelliğinin de ilham olduğu düşüncesi, modern
psikolojideki altıncı his teorisiyle benzerlik arz etmektedir. Bazen
insanın aniden, farkına varamadığı bilgiye ulaşması, bir olayı idrak
etmesi çoğu insanda yaşanan bir gerçektir. Buna benzer birçok
parapsikolojik yaşantıdan bahsetmek mümkündür. İlham, Gazâlî tarafından,
bilinmeyen bir yerden, bilinmeyen bir şekilde kalbe gelen bilgiler
şeklinde tanımlanır. İnsanın çaba göstermeden, öğrenme olmaksızın,
aniden kalbine gelen bazı aydınlanmalar vardır.2
Uyku esnasındaki rüyalar da, ilham kategorisinde değerlendirilmiş ve gelecek
hakkında bilgi edinme vesilesi olarak kabul edilmiştir. İlhamın bir takım şartları
vardır. Bu şartları taşıyamayanlar ilham alamazlar. İlhamın oluşabilmesi için,
insanın, zihnini boş şeylerle meşgul etmemesi, iyi işlerle
uğraşması, Allah’ı anması, şehvet, gazap, şeytaniyet gibi özelliklerini
bastırması vs. şartları taşıması gerekir. İlham insanın parapsikolojik
boyutunu teşkil eder. Kişiliğin oluşum ve gelişim aşamalarında, olumlu
kişilik için bir yardımcı konumundadır.3
Gazâlî, karakterin oluşumunu olumsuz yönde etkileyen ve olumsuz
karakterin sonucu olan bir takım özelliklerden bahseder. Bu özellikler bireyi,
olumsuz karakter oluşumuna sürükleyebilir. Bazen de olumsuz
karakterin bir sonucu olarak da ortaya çıkabilir. Bu özellikler kısaca
şöyledir: Çok yemek ve zararları, Dil (çok konuşmak) ve zararları, Öfke,
Haset, Cimrilik, Makam düşkünlüğü, Dünyevileşme, Kibir, Ucb, Riya.1
Ismail YAGMUR http://menzilsufisi.wordpress.com/2011/10/20/gazali-dusuncesinde-kisilik-2/
|