İnsandaki fizyolojik güdüler bazı olumsuz tutum ve
davranışları doğurabilir. Olumsuz tutumlar, bireyde olumsuz davranışlara
yol açabilir. Öfke, haset, cimrilik gibi olumsuz ahlakî tutumlar, hem
psikolojik hem sosyal huzursuzluklara yol açabilir.
1. Öfke ve Haset
Haset, bireyin, bir başkasında olan özelliği kıskanıp, bu
özelliğin yok olmasını istemesi veya o özelliği kıskanmaksızın,
kendisinin de o özelliğe sahip olmasını arzulamasıdır.
Kin duygusunun doğal sonucu kıskançlıktır. Kardeşler
arası kıskançlık gibi. Bu kıskançlık bazen doğum sırasıyla1, bazen
anne-babanın tutumuyla alakalı olabilir.
Öfke, insanın doğasında varolan bir reaksiyondur. Kişi bunu
ortadan kaldıramaz ama bastırabilir. Bu anlamda öfke vücudu korumaya
yarayan bir reaksiyondur. Aşırı öfke aklî düşünmeyi, doğru karar vermeyi
engeller. Normal öfke, zorunludur. Normal öfke bir anlamda savunma
mekanizmasıdır.2
Öfkenin nedenleri, kibir, kendini beğenme, şaka, kınama, mal
ve mülk hırsıdır. Öfkeyi yatıştırmak için, öfke
sonrası zararları düşünüp sakinleşmek, bunun nedenini kabul edip terk
etmek gerekmektedir.
Gazâlî’ye göre kînin psiko-sosyal neticeleri şunlardır:
* Kin duyulan kişi iyi olursa birey üzülür, kötü olursa birey sevinir (haset).
* Yaygara/söylentiler çoğalır.
* Kindar insan, kin duyulan insanın selamını alıp-vermez, sosyal ilişki
zedelenir.
* Hakaret etmeyle birlikte hor görme başlar.
* Alay etme ve aşağılama başlar.
* Kindar insan fırsatını bulunca, bedenî müdahaleye müracaat eder (kavga).
Gazâlî düşüncesindeki haset tanımı, öncüsü Muhasibî
düşüncesindeki haset tanımıyla çok benzeşmektedir.1 Kıskançlık
yanlış bir tutumdur. Gıpta motivi varsa bu doğru bir motiv olup,
yarışmayı doğurur. Çekememezlik, aşağılık duygusunun sonucudur ve
bireyde az da olsa bulunur. Bu, bireyi çalışmaya, ilerlemeye
de yönlendirebilir.
.2. Servet Düşkünlüğü
Gazâlî’ye göre, dünyalık servetini aşırı sevip peşine düşen
bireyler bu uğurda sıkıntı çeker. Kazanılanı korumak için zahmet ve
yorgunluk yaşanır. Nihayet kazandıklarından ayrılmanın acısını da
yaşarlar. Ayrılığın nedeni, ölümdür. İnsanoğlu, ölüm gerçeğini
anlayınca, geçici olanlarla, sürekli olanı, insan kalbi kırmak, fakiri
ezmekle Allah’a itaati değiştirmez.
Gazâlî’ye göre, dünyadan tamamen yüz çevrilmez. Bu fakirliğe
yol açar. Fakirlikte iki psikolojik hal vardır: Kazanma hırsı ve kanaat.
Kazanma hırsı da zamanla ya çalışıp kazanmaya ya da dilenciliğe neden
olur. Zenginliğin iki psikolojik hali vardır: İsraf ve iktisat. Buradan
da anlaşılacağı gibi, dünya servetinin faydası da zararı da vardır.
Bunun bilincinde olan birey, dünyadan maksimum derecede faydalanır.
Bireydeki hırsın azalması için, masrafı az bir hayat yaşanıp,
lüksten kaçınılmalıdır. Günlük ihtiyaçlar karşılanınca gelecekteki rızk
endişesi sorun haline getirilmemelidir. Birey sabretmeyi bilmelidir.
Servetin çokluğunun tehlike ve korkuyu da beraberinde getirdiği
düşünülmelidir. Bu bakımdan, fakir bir insan, hırslı değil kanaatkar
olmalı; zengin ise cimri değil cömert olmalıdır. Kazanma hırsı,
kıskançlık, haset gibi duygularla birleşirse kanaatsizlik duygusu ortaya
çıkar. Kanaatsizlik ise, sürekli kazanmayı, alma, kar etme
dürtüsünü körükler. Sürekli almayı isteyen birey vermeyi bilemez.
Kanaatsizlik, cimriliği doğurur. Bu yüzden cimriliğin tedavisi de
kanattır.
3. Riya
Riya, kalp ile kalıp, madde ile mana, zahir ile batın, iç dünya ile dış dünya arasındaki köprünün kurulamamasıdır.
Gazâlî, riyayı çok sinsi/gizli bir dürtü olarak tanımlar. Tıpk ıMuhasibî’de olduğu gibi; “riya dürtüsünün en beklenmedik bir anda, en beklenmedik bir şekilde” yerleşeceğini söyler.
Riyayı ortaya çıkartan üç dürtü vardır: Övülme tutkusu, aşağılık kompleksi ve dünyaya aşırı bağlılık tutkusu.
Riya, bireyin davranışını ne için, ne zaman yapmasıyla alakalıdır.
Muhasibî’de olduğu gibi, Gazâlî’de de riyanın beş şekli vardır:
1- Beden ile yapılan riya: Kişi dini kaygıdan dolayı, uyku
uyumamış vs. desinler diye, yüz şeklini değiştirir. Vücudunu doğal
olmayanşekillere sokar.
2- Elbise ile yapılan riya: Kişi, kendisini tasavvuf ehli
sansınlar diye, yırtık, kirli, mavi renkli, yünden hırkalar ve elbiseler
giyer. Görünüşüyle insanlarıaldatmaya çalışır.
3- Sözle yapılan riya: Birey, kalbiyle/içinden zikir
yapmaktan çekinir. Çünkü ona göre, insanlar bunu bilemez. Bu nedenle
insanlar bilsin diye sesli zikir çeker.
4- Davranışlarla yapılan riya: Birey, kimse yokken
yapmadığı bir davranışı, birisi yanına gelince yapıyormuş görünür.
Namazı uzatır, sesini yükseltir vs.
5- Ziyaretçilerin çokluğuyla yapılan riya: Birey kendisini
değerli, üstün kişiliğe sahip insanların ziyaret ettiğini söyleyip,
onlarla özdeşim kurarak gösteriş yapar.
Riyanın bastırılması için, eylem bilinci şarttır. Çocukluktan
itibaren yerleşen bu dürtü, sistematik körelmeyle giderilebilir. Birey
tüm işinde Allah’ı ve onun rızasını ön planda tutmalıdır.
Davranışını sorgulamalı, geçiciliğini fark etmelidir.
4. Kibir ve Ucb (Üstünlük Arzusu)
Adler’e göre, bireydeki aşağılık duygusu, yetersizlik
duygusuyla birleşirse, aşağılık kompleksi oluşur. Birey aşağılık
kompleksiyle, gerçeklerden kaçar. Bir müddet sonra bu kompleksin doyumu
için üstünlük duygusu oluşur.1
Gazâlî’ye göre, kişi kendisini başkalarından üstün ve iyi
olarak bilir. Böylece bireyde bir sevinç ve neşe duygusu oluşur. Bu
duyguya kibir denilir. Birey, insanları kendisinden çok aşağı görmeye
başlar.
Kibrin sebepleri şunlardır:
1- İlim sahibi olup, bu özelliği üstün görmek,
2- Çok ibadet yapmak ve züht ile büyüklenmek,
3- Soy ve sülale ile büyüklenmek,
4- Güzellik/yakışıklılık ile büyüklenmek,
5- Zenginlik ile büyüklenmek,
6- Kuvvet ile büyüklenmek,
7- Kendisinin emrinde olanlarla (köle, hizmetçi, işçi vs.) büyüklenmektir.
Gazâlî’ye göre kibrin üç derecesi vardır:
1-Birincisi, Allah’a karşı olan kibirdir. Tanrılık iddiasında bulunmak gibi.
2- İkincisi Hz. Muhammed’e karşı olan kibirdir. “O da bizim gibi sıradan bir insandır, peygamber olduğuna inanmıyorum”demek gibi.
3-Üçüncüsü, insanlara karşı büyüklenmektir.
Gazâlî, kibrin tedavisini şöyle açıklar:
Birey, her şeyden önce kendi eksikliklerinin farkında
olmalıdır. İnsan (ölüm, hastalık vs. gibi) bazı durumlarda yetersiz
olduğunu düşünmelidir. Başka insanlara muhtaç olabileceğini bilmelidir.
Tüm bu duygular içerisinde, hiçbir şeye muhtaç olmayanın Allah olduğunu
düşünmelidir. İnsan, Allah’ın büyüklüğü ve kendisinin muhtaç
olabilirliliği düşüncesini davranışlarına yansıtarak kibri bastırabilir.
Ucb (kendini beğenme), olumsuz ahlaki tutumlardandır. Bireyin
kendi yaptıklarını güzel göstermesidir. Bu tutum aşırıya gitmedikçe
iyidir. Aşırısı, hodbinliğe hatta kısmen narsizme dönüşür. Tedavisi ise,
bireyin bilgi edinmesi ve bildiğini davranışlarına yansıtmasıdır. http://menzilsufisi.wordpress.com/2011/05/30/fizyolojik-gudulerin-neden-oldugu-olumsuz-ahlaki-haller/
|