Sayfayı Yazdır | Close Window

Gazaliye göre Fizyolojik Güdülerin ahlaka etkisi

Nereden Yazdırıldığı: Gazali Net
Kategori: Gazali'nin Fikirleri
Forum Adı: Gazali'nin Fikirleri
Forum Tanımlaması: Gazali'nin Fikirleri
URL: http://www.gazali.net/forum_posts.asp?TID=1481
Tarih: 28 Nisan 2024 Saat 01:33
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 9.67 - http://www.webwizforums.com


Konu: Gazaliye göre Fizyolojik Güdülerin ahlaka etkisi
Mesajı Yazan: su damlası
Konu: Gazaliye göre Fizyolojik Güdülerin ahlaka etkisi
Mesaj Tarihi: 25 Kasım 2011 Saat 00:32

Fizyolojik güdüler, dokudaki bir eksikliğin meydana gelmesi ve dengenin bozulması gibi bedenin fizyolojik ihtiyaçlarıyla ilgili doğal motivlerdir. Bu güdüler, bedenin fizyolojik ihtiyaçlarının doyumunu sağlamak ve dokuda meydana gelen eksikliği gidermek için bireyi hedefe yönlendirir. Açlık, susuzluk, cinsellik, oksijen,

uyku, etkinlik fizyolojik güdülerden bazılarıdır. Fizyolojik güdülerden bazıları saf fizyolojik (açlık,susuzluk), bazıları da sosyal özellik taşır ( cinsellik, sosyal etkinlikler). Sosyolojik ve psikolojik güdüler fizyolojik güdülerden güç aldığı için, bu güdülere birincil güdüler de denilmektedir.1

Gazâlî fizyolojik güdülerle ilgili olarak aşağıdaki hususlardan bahsetmektedir.

d- Açlık Güdüsü ve Az Yemek

Modern psikolojide, insanların bazı ruhsal sıkıntılarının çeşitli

kaynaklarından bahsedilmektedir. Ruhsal sıkıntılar, insanın günlük yaşamını olumsuz yönde etkilemektedir. Ruhsal sorunlar insanlarda depresyon oluşturmaktadır. Depresyondan kurtulmak için birtakım terapi yöntemleri geliştirilmektedir. Bunlardan birisi de “diyetle terapi” yöntemidir. Fazla ve yanlış  beslenmek gibi etkenlerin bireyde kaygıya neden olduğu bilinmektedir. Kaygıyı  azaltabilmek için; az yemek yenmeli, alkol ve kafein gibi zararlı maddelerden uzak  durulmalı, çok yemek yerine, egzersiz ve yürüyüş yapılması önerilmektedir.2

Gazâlî’ye göre bütün isteklerin kaynağı midedir. Mide isteği, isteklerin en

kuvvetlisidir. İnsanın karnının tok oluşu, başka güdülenmelere yol açar. Bu görüş  

Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki “bir alt gereksinim doyurulamazsa bir üst

gereksinimine güdülenme” kuramıyla benzeşmektedir.3

Mideyi doyurmak için, servete ihtiyaç vardır. Bundan mevki ve şöhret hırsı  doğar. Kazanılan mevkiyi korumak için de, insanlarla kavga, kargaşa, düzenbazlık gibi kötü özellikler kazanılır. Bundan sonra da, gazap, şehvet, hiddet, kibir, kin duyguları oluşur. Bu yüzden mide, tüm duyguların kaynağıdır.1

Gazâlî’ye göre, az yemenin faydaları, çok yemenin zararları özetle şu şekilde sıralanabilir: 2

*Az yemek kalbi aydınlatır. Düşünce ufkunu genişletir. Çok yemek zekayı

köreltip, yavaşlatır. Fikri durağanlaştırır.

*Az Yemekle fikir ve kalp inceliği kazanılır. İşlerden tat alınır. Çok

yemekten kızgınlık, kötülük ve acı duyguları meydana gelir.

*Az yiyen birey, aç olan diğer insanların halinden anlar. Empati kurabilir.

Çok yiyen bu halden anlamaz. Toplumsal faaliyetlerden (yardımlaşma vs) uzak kalır.

*Az yemek, nefsî dürtüleri bastırır. Çok yemek bu dürtüleri artırır.

*Az yiyen, az uyur, az uyku bireyi dinçleştirir. Çok uyku, uyuşukluk

oluşturur.

*Az yemek zaman tasarrufu sağlar. Çok yemek (pişirme, bulaşık) çok

zaman alır.

*Az yiyen birey, hastalıklardan emin olur. Aşırı yemek, hastalık yapar.

*Az yiyen, malını tasadduk eder. Çok yiyen egoist olur.

*Az yemeli, yemeğin zamanı iyi seçilmeli, yemek çeşitlerine dikkat edilmelidir.

Günümüzde aşırı kilonun insanlarda çoğalması, buna bağlı hastalıkların artması3 düşünülürse, Gazâlî bireyin gerek bedensel gerekse psikolojik sıhhatini düşünerek çok yerinde tespitler yapmıştır, denebilir.

http://sufilerinizinde.files.wordpress.com/2011/05/insan3.jpg -

e- Konuşma ve Gıybet

Konuşma organı dildir. Dil, hayal edilenin, düşünülen şeyin sözlü

anlatımını sağlar. Bireyin dış dünyayla iletişimini sağlar. 

Gazâlî’ye göre, dil ile kalp irtibat halindedir. Dilin konuştuğu her sözden kalp etkilenir. Kalbin düşündüklerini de dil söyleyebilir. Mesela, dil yalvarmaya başlayınca, kalp, şefkat, acıma, hüzün sıfatlarına bürünür. Dil neşeli şeyler söylerse, kalp de neşelenir. Dilden çirkin sözler çıkarsa, kalp kararır. Bu nedenle az konuşmak

gerekir.1

Gazâlî, çok konuşmanın zararlarını şu şekilde sıralar:2

- Çok konuşan lüzumsuz/gereksiz sözler sarf eder.

- Çok konuşan yalan sözleri konuşup, övünür.

- Çok konuşan bazı insanlar, gereksiz yere itiraz etmeyi adet edinirler.

- Birey, menfaat uğruna diğer insanlara kötü söz söyleyip onları kırar.

- Küfür sözleriyle, toplumdan soyutlanıp, ahlakî dejenerasyona uğrar.

- Diğer insanlara lanet ederek, insanî ilişkileri zedeler.

- Birilerine yağ yakmak amacıyla sanat yaparak, sanatın amacına ihanet eder(şiir, şarkı vs.)

- Birey, karşıdaki insan istemediği halde şakanın dozunu kaçırır.

- İnsanların hoşlanmadığı şeylerle alay edip, bireyi aşağılar.

- Çok konuşmak çok söz verdirir. Bazen bu sözler tutulamaz.

- Birey yalan söylemeye yatkın bir hale gelir.

Gıybet ise, bir kimsenin arkasından -doğru olsa bile- duyduğu zaman  üzüleceği şeyler söylemektir. Sözler yalansa iftira olur. İnsanların, bedenini, soyunu, ahlakını, davranışlarını hafife almamak gerekir. Bu, güveni ortadan kaldırır. Sosyal anlamda, kavgalar, anlaşmazlıklar hatta genel anlamda savaşlara neden olur.

Gıybet, söz, el, göz işaretleriyle de olur. Davranışlarla gıybet yapmakta yanlıştır. Bu durum karşıdaki muhatapta aşağılık duygusu oluşturur. Böylesi bir bireyde, başarısızlık, çekingenlik, kararsızlık duyguları oluşur. Gıybetten kurtulmak için, empati şarttır. Empati; bireyin bilinçlenmesi, gıybete sevk eden psiko-sosyal nedenlerin farkına varmasını sağlar.3


http://menzilsufisi.wordpress.com/2011/05/30/fizyolojik-guduler/




Sayfayı Yazdır | Close Window

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums® version 9.67 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2010 Web Wiz - http://www.webwizguide.com